Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri olmayan işlerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şahsında Ak Parti döneminde yapıldığı bu ülkede yaşayanların ezici çoğunluğunun asgari ortak kabulüdür. Devlet sistemini şeffaflaştırması ile askeri vesayetin gerilendiği, demokrasi alanında nispeten olumlu adımların atıldığı, öncelikle ülke ekonomisinin makro değerler alanında ciddi ivme kazandığı herkes tarafından bilinen gerçeklerdir. Bu başarıların sağlık, ulaşım, eğitim, istihdam, alt yapıda kısaca hayatın her alanında ülke insanlarına pozitif yansımalarının sirayet ettiği ki yapılan bu güzel işler halk tarafından takdir ediliyor.
Ak Parti daha çok değişim, özgürlük ve demokrasi ile evrensel hukuk ideası ve vaadi ile üçüncü dönemdir tek başına iktidardır. Ak Parti’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ustalık döneminde daha çok demokrasi ve özgürlük alanını genişletmesi ile evrensel hukuka bağlı barışçıl yolla sorunları çözme beklentisi yüksekti. 
Ancak tüm yapılan saydığım iyi işlerin tamamının mevcut İç İşleri Bakanı tarafından çok rahat tarumar edildiğini söyleyebilirim. Bu anlamsız yasakların hiç gereği yokken, bunların kimseye fayda sağlamayacağı şimdiye kadar acı tecrübelerle ortadayken ülkeyi bu denli kutuplaştırma kime ne fayda sağlar? Ülkeye ve Ak Parti’ye dolayısıyla Başbakan Tayyip Erdoğan bu denli bariz ağır zarar vermenin ne anlamı vardı?
İç işleri bakanlığının asayişi sağlama mantığı yanlış, halen o eski çağdışı, değişmemiş statükocu hukuktan yoksun devlet mantığı noktasındadır. Tüm farklı etnik kökenlere karşı ön yargılıdır.  Akademiye, bilimselliğe, fikre, sanata, resme, düşünceye karşı düşmanca bir tutum içerisinde olduğunu âdete gizleme gereği bile duymuyor. Farklı kültürlere karşı inanılmaz kindar ve hazımsızdır. Sıradan basit ajitasyonlarla devletin kolluk gücünü kullanarak baskıcı, zorbaca bir tutumla memlekete huzur getireceğini sanmak esası büyük bir yanılgıdır.
 İdris Naim Şahin ve Valiliklerin bu anlamsız yasağının izahı neyin nesiydi?
Normal bir demokraside İç İşleri Bakanlığı koltuğuna geçen halkın seçilmişi meselelere uzlaşmacı bir bakışla barış ve huzuru tesis edecek bir perspektifle bakar. Evrensel bir hukuk nosyonu olur. Yıllarca aynı devlet mantığı 1 Mayısları, Newrozları kutlatmayı yasakladı, bu yasakçı mantık kime ne fayda verdi? Newroz Bayramını kutlayan halklar günlerdir, haftalardır karnaval coşkusu ile Newroz Bayramlarını kutluyorlar. Bu anlamsız yasaklar neyin nesi? Başka kültürlere karşı bu hoşgörüsüzlük topluma veya devlete, ne fayda sağlar? 
Memleketin huzur ve güvenliğinden sorumlu olan, her konuşması ve uygulaması bir facia ile sonuçlanacak nitelikte olmamalıdır. Ancak burası Türkiye, maalesef çok rahat İç İşleri Bakanı olabiliyor.  
İç İşleri Bakanı ve polisiye tedbirleri ile 18 Mart 2012 tarihinde beri yapılana bakılırsa ve tüm Kürt bölgesinde yaygın olarak adeta bir terör esti, küçücük çocuklara, ailelere, kadınlara, yaşlılara karşı orantısız bu kadar gaz bombası, plastik mermi ile birçok yerde gerçek mermiler bile kullanıldı. Bu savaş provalarının pervasızlığının sebebini asayişten sorumlu yetkili birinin izah etmesi lazımdır. Bu neyin provasıydı? Polisin havada helikopterle Diyarbakır’da insanların üzerine gaz bombası yağdırmasının izahı nedir? 
İç İşleri Bakanı İdris Naim Şahin çıkıp bir izah etsin. Uludere Roboski’de yapılan katliamın failleri henüz bulunmamış, yargılanmamış bölge bu denli adalet ve huzura barışa aç muhtaç iken.  Bu denli ileri gidilip yerleşim birimlerinde şehrin göbeğinde tekrar insanların üstünde gaz bombalarını havada yağdırmanın izahı nedir? 
Emniyet bu yapılanlara çoluk çocuğa, yaşlı kadınlara yönelik yapılanın izahını bir yapsın Allah’a hak reva mıdır? Tüm Kürt halkına karşı bu polis kulluk güçleri ile yapılan pervasızlığın izahını anlatsın bir bakalım döksün içindeki irini, zehirli hastalıklı ruh halini bizde mantığını anlayalım. 
Irkçı bir mantıkla huzur ve barış sağlanmaz. Bu zat Irkçılığın ve kavmiyetçiliğin Allah ve Resulü tarafından lânetlendiğini, ırkçılık ve kavmiyetçiliğin İslam’da yeri olmadığını henüz layıkıyla kavrayamamışsa da, ben yine de O’nun zahirî görüntüsüne bakarak kendisini Müslüman bir insan olarak bildiğim için asayiş anlayışında ki sakat düşünce ve eylemi doğru bulmuyorum. Memlekete huzuru sağlayacak beceri,  feraset ve liyakate sahip değildir. 
Eğer biraz olsun Müslümanlık ve insanlık iddiası varsa, çıkıp bu yapılanlardan dolayı ya istifa eder. Veya çıkıp Kürt halkından özür dilemelidir. Eğer bunu yapmazsa, Üstad Bediüzzaman Saîd-i Kurdî (rh.a.)’den aktarayım “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözü, kendisine de yönelebilir. Çünkü Saîd-i Kurdî o sözü başka bir rejimi için değil, Kürtçe’ye hayat hakkı bile tanımayan Türkiye rejimi için söylemiştir. O sözün sahibi Saîd-i Kurdî belli olduğu gibi, sözün muhatabının kimler olduğu da bellidir. Dış politikaya alet etmeye gerek yok; zirâ Üstâd’a ait olan o söz “meclisten içeridedir”.
Bu sakat anlayışla mı bu ülkeye asayiş gelecek diye bu ülke tekrardan 2000 yıllarında ki gerilim çatışma ortamına gerimi dönüldü diye Ak Parti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sorma gereği doğuyor.  
Merkez basının körlüğü, sağırlığı 1. Derecede haber değeri yokmuş gibi aymazlığı ve tek yönlü tarafgir haber servisi sadece delirmiş bir toplumun araç ve durakları tahrip ediyormuştan ibaret haber etmeleri ayrı bir utanç ve ayıptı, elbette ayrıca bir yazı konusudur. Utanç verici, rezil bir basınımız mevcut yine “Taraf Gazetesi” ve “vicdan sahibi köşe yazarlarını” tenzih etmek istiyorum. 
Ancak tüm o anlamsız İdris Naim Şahin yasaklarına, polisin onca zulmüne rağmen halkın yüz binlercesinin, o coşkulu halk yığınlarının Diyarbakır alanında başka yerleşim merkezlerinde Newrozu o kadar bedelle kutlaması takdire şayan erdemli bir tavırdı. CÊJNA WEYA NEWROZI PÎROZ BÊ... NEWROZ BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
Maksut Konyar Gazeteci / Yazar