Son yüz yılda Irak`ta ve Yugoslavya`da emperyalizm bu ülkeleri kaba güç dediğimiz askeri güçlerle işgal ederek o ülkelerin ordularını devletlerini dağıttılar. Fakat Türkiye`de emperyalistler kaba güç ile işgal edemedikleri için yumuşak güçle son ve ilk yenilgileri olan Mustafa kemal ATATÜRK, Silah arkadaşları, gazi ve şehitlerinin dünyaya emsal olan mazlum devletlerin örnek aldıkları KURTUŞ MÜCADELESİ ve BAŞARISI`nın 1938 yılının sonunda tekrardan içteki kanı bozuklarla dıştaki emperyal güçlerin ayak oyunları arasında pinpon topuna çevrilen bütün milli ve ulusal güçlerin yönetim kademelerini 77 yılda yavaş yavaş çay kaşığı ile kuyu kazar gibi ilerleyerek bizleri 2015 yılında tükenişe götürmeye çalışan bir yapı ile karşı karşıyayız.

Bu açıklamayı yıllar önce Mustafa Kemal Atatürk “Gençliğe Hitabe”de bugünleri gören bir önder olarak bizlere ışık olmaya devam ediyor. Şimdikilerde alınan kararlar, uygulamalar ve sonuçlara baktığımızda LOZAN`da kazanılmış (Vakıflar yasası,ulus kimliği, mütekabiliyet hakkı, kendi kendini yönetme hakkı, bağımsızlığımız) bütün hakların birer birer elimizin altından giderek “TABELA ÜLKESİ”  olmaya başladık.

Bir tarafta Necip TORUMTAY, İsmail Hakkı KARADAYI, Hüseyin KIVRIKOĞLU, Eşref BİTLİS gibi şanla ve şöhretle ATATÜRK`ün ve halkın askerlerini mumla arıyoruz.

Bir tarafta  “NATO KOMUTANLIĞINI AMAÇ EDİNMİŞLERİN” mücadelesi arasında kalan “DEVLETİMİZİN” başarısını beklemek en büyük ahmaklıktır.   

Örnek mi? ATATÜRK`ün “KURTULUŞ SAVAŞINDAN” sonra silah arkadaşlarına ve ordu mensuplarına “Artık savaşın bittiğini ya askeri üniformayı çıkarıp siyaset yaparsınız veya üniformanızla orduda kalarak ulvi görevinizi devam ettirirsiniz.” Yani ordu komutanlarına siyaset yapmayı yeni kurulan bir Türkiye Cumhuriyeti`nde yeri olmadığını söylemiştir. Bunu en başta kendi yapmıştır. Bunun nedeninin de “İTTİHAT VE TERAKKİ”`nin yönetim şeklinin hem asker hem siyaset yapan ENVER PAŞA, CEMAL PAŞA VE TALAT PAŞA üçlüsünü örnek verebiliriz. Sonuçlarının bir imparatorluğun yıkılışına sebep olduğunu ne yazık ki yaşayarak hep beraber gördük.

Bugüne geldiğimizde Ordu mensuplarını askeri mahkemelerde yargılamamız gerekirken; sivil mahkemelere göndererek ve göz yumarak, kapı arkalarında gizli görüşmeler basın önünde aslan kesilerek “KOMUTANCILIK OYNANMAZ”. Sonra anlaşılmasın diye görüntüde hapse girerek mazlumu oynamak en büyük ihanettir. Sonra çıktığında ise hapishanede kaldığın süre içinde ne yaptın diye sorduklarında:

“Televizyondaki dizileri seyrettiğini söylemesi” sizi bilmem ama bu cevap bana çok koyuyor. Hele birisi var ki; “Pişmiş aşa su katmam demesi” mi! Gelde çık işin içinden değil mi?

Şimdi bir de hükümet var ki evlere şenlik örnek mi? İllerdeki askeri yönetimi il valilerine vererek askerlikten bihaber olanları askeri komuta kademesini ele geçirerek askerlik müessesini işlevsiz hale getirdiler. Ondan sonra 2002 – 2015 arasında PKK palazlanmasında kim palazlansın! Bu en büyük zülümdür. İşi bilmezi yönetime getirmek hangi aklı-selim yapar? 

Ordu nasıl siyasete karışmıyorsa; siyasilerde orduya karışamaz. İki taraf da birbirlerine öngörüde, bilgi alışverişinde bulunabilir. En son karar ise herkes kendi yönetiminde olan alanda kendi karar verme yetkisine sahip olursa karışıklık olmaz. Anlayacağınız bugün siyasiler eskiden ordunun yaptığı yanlışa düşerek bilmediği ve hakkı olmadığı alana tecavüz ederek yönetim zafiyetine girmiştir. 

Bu yapılan dış güdümlü ve iç hainlikle dolu yapı bizim enerjimizi yok ettiğinden gerçek gücümüzü ortaya koyamamanın sonucu “VATAN TOPRAĞININ VE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN” elden çıkmasına sebep olacağını her aklı-selim vicdan sahibi insanın bilmesi gerekir.

Artık gerçek ülkemizin sahipleri olan her TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİMLİĞİNE SAHİP VATANDAŞLARIN çapı nispetinde bilgi birikimi, yetki ve sorumluluğunu bilerek birlik beraberlik içinde hiçbir oyuna gelmeden ülkemizin ve insanlık için mücadeleye davet ediyorum. Eğer bu mücadeleye giriştiğimiz gün başardığımızın başlangıcıdır. Sahayı boş bırakmayın, seçimden seçime değil her daim bir demokratik mücadele içinde olmalıyız. Olmazsak yaşadıklarımızın daha vahimlerini görmemiz an meselesidir.

“Kedilerin olmadığı yerde fareler çirit atar.” Sözü şu an yaşadığımızın aynasıdır. Örnek mi?

Birisi ABD, öteki RUSYA bölgemizde ister karşı karşıya olsun isterse danışıklı dövüş olsun bu İSLAM coğrafyasında tozu dumana katarken; sen “BBG EVİ” seyretmeye devam mı edeceksin? Bir de Rusya`nın son açıklaması Suriye`deki PYG`yi terör örgütü olarak görmüyorum demesi aklıma ABD ile Rusya anlaşarak birisi Suriye`yi işgal ederken;  öteki (ABD), Türkiye`ye askeri yığınak adı altında toprağımızı sessiz sedasız (İncirlik, Malatya Kürecik, Diyarbakır…daha niceleri) işgal ediyorlar. İzmir NATO MERKEZ ÜSTÜ artık gerisini sen düşün.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ  ERGENOKON DESTANI İLE ÇÖKERTİLDİ. Alan memnun satan memnun bize ne oluyor ki! Ayrıca Ordumuz bundan sonra NATO ORDUSU adı altında dünyanın jandarması olarak hizmet ederse şaşırmam bilesiniz. 

Bizler ise Mustafa Kemal ATATÜRK`ün bize miras olarak bıraktığı hatta alnımıza, aklımıza ve bütün benliğimize yazdığı;

“BAĞIMSIZLIK BENİM KAREKTERİMDİR.” 

“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER.”

 “FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR VE İRFANI HÜR NESİLLER YETİŞTİRMEK” için birbirimizle yarışmalıyız. Ey halkım gerisi teferruattır…
Sevgi ve saygılarımla bizi biz yapan değerlere kavuşmak dileğiyle…

İstanbul Times / Murat Akbaş