İslam dünyası, ağır bir imtihandan geçiyor.  İslam Coğrafyası dediğimiz Ortadoğu’da oluk oluk Müslüman kanı akmakta… Tarihten günümüze kadar,  Müslümanların gündemine hızla mezhepçilik hastalığı girdi.   Mezhepçilik anlayışı, bize büyük bedeller ödetti, ödetmeye devam ettiriyor.

Evet, Ortadoğu’yu kasıp kavuran,  mezhepçilik kavgası… Öldüren Müslüman, ölende Müslüman… Sevinen ise İslam düşmanları… Bir taraf, Sünnilik adına Müslüman kardeşini katlediyor. Diğer taraf ise Şiilik adına, Müslüman kardeşini katlediyor. Vuranda ölende benim…

İslam Dini, kim bir insanı haksız yere öldürürse, bütün insanlığı öldürmekle eş değer tutuyor.  İslam dinin amacı, insanları öldürmek değil, can çekişen insanlara hayat vermektir. Hz. Ömer (r.a.), Önderimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) öldürmeye gittiğinde onda hayat buldu. Bizi öldürmeye gelende bizde hayat bulmalıdır. Ama gelin görün ki bu kural devre dışı kalmış durumda.

Çünkü İslam yerine, insanların icat ettiği, yöntemler/ metotlar/fikirler hayatımızda din haline geldi.  Mezhepler bir din haline büründü…  Mezheplerin etkisiyle ortaya çıkan, cemaatler ümmet bütünlüğünün yerine geçti… Böylece Ümmet tarihe karıştı. Kimse ümmetten ve tevhidden söz etmiyor.

Bugün Müslümanlar,  İslam’ın üst bir kimlik olduğunu unuttu. İslam’ın evrensel bir din olduğu unutuldu. İslam’ın bütün zamanları kuşattığı unutuldu… İslam’ın hedefinde insanlara hayat vermek olduğu unutuldu… İslam bölgelere, cemaatlere, mezheplere indirgendi… Durum böyle olunca da Müslümanlar arası birlik değil, çatışma esas oldu.  Bu çatışmanın galibi yok. Tek bir mağlubu var, Müslümanlar! Mezhep kavgalarının sayesinde,  İslam coğrafyası, huzurun adresi değil, acının adresi oldu!

Bu konuda Müslüman aydınların, âlimlerin, kanaat önderlerinin vebalinin de büyük olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.  Bugün Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerinde ki âlimler mesajlarını İslam üzerinden değil, mezhepler üzerinde veriyorlar.  Konular, Kur’an ve Sünnet çevresinden değil, mezhepler üzerinden ele alınıyor.  Mezhepler etrafında dolaştığımız için, tek ümmet olmak adına, bir eylemde girişimde bulunamıyoruz.  Maalesef, İslam’ın mezhepler üstü olduğunu bir türlü kabullenemiyoruz! Ya da kabullenmek istemiyoruz…

Bugün, Yemen, Irak, Suriye, Mısır, Afganistan, Pakistan, Tunus ve ismini sayamadığım diğer ülkelerde, akan kan kimin kanı? Peki, öldüren kim?  Ölenler niçin öldürülüyor. Bu kadar insan perişan, sefil, yoksul, düştü.  Ey Müslüman! Bunların hesabını kim ve nasıl verecek?

Bu konuda toplumları harekete geçirenlere, toplumlara fikirleriyle yön verenlere büyük iş düşmektedir.  Artık, mezhep dinlerini bir tarafa bırakmak gerekiyor.

Mezhepleri Din haline getirmekten, vaz geçmeliyiz. Bütün müminlerin kardeş olduğunu hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.  Allah’ın ipine hep birlikte sarılmalıyız. 

“Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun ve birbirinizden kopmayın…” (Al-i İmran, 3/103)