Nereden nereye gidiyoruz  ?  

**

Meğer rutinde giden eylemler ne de kıymetliymiş...

Meğer sokaklarda koşturan çocukların cıvıltısı ne de değerliymiş...

Meğer banklarda oturan yaşlılarmış manzaraya eşlik eden...

Kaç yıl düşünmek isterseniz o kadar yıl düşünün, aklınıza bir ekmeği bölüşememek gelir miydi?

Ya da kendi gözyaşınızı silerken tereddüt edeceğiniz?

Neden?

Çünkü ‘elinizi yüzünüze götürmeyin’ denildi.

Baharları çiçek açardı, şimdilerde baharda çıkan fırtınada herkes.

Kilitlendik seyrediyoruz. Hep söyleyecek bir söz, olması gereken başka bir yol var diyoruz.

Neden mi?

Halk, devletten önce ilerliyor da ondan.

Havalimanları insanlarla dolu.

Halk bağırıyor:

“Uçuşlar iptal edilmeli”

Uçuşlar iptal ediliyor.

Otogarlarda asker uğurlamaları yapılıyor.

Halk bağırıyor:

“Asker eğlenceleri iptal edilmeli”

Asker eğlenceleri iptal ediliyor.

Devlet halkın sesinden sonra harekete geçtiği için önce başımıza gelecek felaketler tatmak zorunda kalıyoruz. Ön görebilmenin hiçbir zaman zararı olmamıştır.

Virüs gittikçe yayılıyor. Vakalar artıyor.

Bu kez yine halk bağırıyor:

“Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin”

Sokağa çıkılma yasağı ilan edilmiyor. 65 yaş üstündeki insanlara kısıtlama getiriliyor. Çalışan grup hayatına kaldığı yerden devam ediyor.

Peki, madende çalışan abimiz, akşam eve geldiğinde evdeki amcama virüsü getirmeyecek mi?

Bu matematikte bir yanlışlık var. Hesaplama yapılırken taşıyıcılar hesaba katılmamış...

Halk hala bağırıyor:

“Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin”

Ve yine sokağa çıkılma yasağı ilan edilmiyor.

NEDEN?

Türkiye ekonomisinde zedelenmeler var. Hazinemizde paramız yok.

Kısıtlama gelirse iş gücümüz zayıflar. Daha da batarız. O nedenle insanların çalışması lazım. Ülkeye para lazım.

Peki ya ölen insanlar ne olacak?

Bize böyle durumlarda devlet bakmayacak mıydı? Bize yardımı devlet yapmayacak mıydı? Çark ters döndü. ‘Biz bize yeteriz’ dendi. Yardım istendi.

Örnek olarak Tekâlifi Milliye sunuldu. O zamanlar Kurtuluş savaşı zamanıydı. Şimdiki zaman ile aynı mı? Koşullar aynı mı? Durum aynı mı?

Değil!

Kurtuluş savaşında halktan alınan paralar sonrasında geri verildi. Şimdi yapılan yardımlar insanlara geri dönecek mi?

Bu arada halk bağırmaya devam ediyor:

“Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin”

Sokağa çıkılma yasağı ilan edilmiyor. Ya ne yapılıyor?

20 yaş altına kısıtlama getiriliyor.

Yine çalışan grup dışarıda kalıyor. Yani bizim madende çalışan abimiz, yine eve döndüğü vakit amcama virüsü getirecek pozisyonda...

Gereken ciddi önlemler alınmadıkça, vakaların önüne geçilemeyecek.

Halk hala bağırıyor:

“Toplantılar iptal edilsin, varsın ithalat ve ihracat ertelensin, resmi işler durdurulsun, alışkanlıklar değişsin, ne olacaksa olsun ama en kısa sürede olsun!”

Yapılması gerekenler geç kalınmadan, zamanında yapılsın.

Ve sen Çinli arkadaşım: Ah be kardeşim neden yedin sen o yarasayı? Bak senin yüzünden biyolojik savaştan bir haber şimdi insanlar.

Akıllarda bir soru: Nereden nereye gidiyoruz?

Sahi ya nereden nereye gidiyoruz biz? Bu karışıklığın içerisinde çemberin dışında kalanları görebiliyor muyuz? Dünyada ne olup bitiyor, takip edebiliyor muyuz? Bizi bekleyen günleri ön görebiliyor muyuz? Ön görmekten zarar gelmez demiştik değil mi?

Şahit olduklarımız ve olmadıklarımız. Bizlerin dışında gelişenler...

Mesele görünenin ardındaki, görünmeyeni kavrayabilmek.

Nereden geldiğimiz belli de, nereye gittiğimiz Allah kerim.

Nereye geldiğimizi; yaşadıkça görürüz, görünmeyeni kavradıkça yazarız.

Tarih: Gelecek zaman

Günaydın sayın seyirciler, yeni bir dünya düzenine hoş geldiniz?

İyi seyirler

İstanbul Times / Hande Balcan