Hasar gören DNA’larımızın nasıl onarıldığını bulduğu için bütün dünyada saygı gören ve başta Mardinliler olmak üzere bütün ülkemize büyük sevinç, onur yaşatan Nobel ödüllü ilk Türk bilim adamı Aziz Sancar’ın hemşerileriyle bir araya gelmesiyle, Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nın Ataşehir’deki Genel Merkezi’nde tarihi bir gün yaşandı.  
Yaklaşık 5 yıldan beri MAREV’deki etkinlikleri takip ederim. Bugüne kadar gördüğüm en heyecanlı toplantının bu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. En azından benim katıldığım programların en heyecanlısı, en coşkulusu “budur” diyebilirim…

İnsanlar, Sayın Aziz Sancar’la konuşmak, elini tutmak, birlikte fotoğraf çektirebilmek için birbiriyle yarıştı. Bu sevgi, haliyle Aziz Hoca’ya da sirayet etti. Konuşmakta zorlandığını kürsüde dile getirdi. Hemşehrileriyle buluşmaktan büyük keyif aldığını anlattı. Ancak çok yorgun olduğu çok belirgindi. Dolayısıyla ne Aziz Hoca’nın hemşehrilerine, ne de hemşehrilerinin Aziz Hoca’ya doyduklarını söyleyemeyiz…

Buluşma kısa sürdü, tadımlıktı ama hafızalarda uzun süre kalacak türden anılar bıraktı...

MAREV Genel Başkanı Sayın Haluk Eldem’in konuşmasında vurguladığı gibi, keşke hem mekan hem de Aziz Hoca’nın zamanı biraz daha geniş olsaydı da daha fazla Mardinli, hemşehrileri Aziz Sancar Hoca ile görüşüp hasbihal edebilseydi. 

Ama, “Her şeye rağmen MAREV güzel bir etkinliğe imza attı” diyebiliriz. Ziyaret programını düşünen, gerçekleştiren, bu etkinliğe emeği geçen herkesi tebrik etmek lazım…

ORGANİZASYONDA ÜZERİNE

Organizasyonla ilgili herkes kendine göre bir eleştiri getirebilir. Ben de, bir başkası hatta ve hatta MAREV’in yönetimi bile “Şurada şöyle yapsaydık daha iyi olurdu” gibi söylemde bulunabilir. Her organizasyonda mutlaka göze batan olumsuzluklara rastlanabilir. Ancak daima bardağın dolu tarafını görmemiz lazım. Önemli olan organizasyonlarda iyi niyetle hareket edilmesidir…

MAREV, dünyanın saygı gösterdiği bir bilim adamını konuk etmişse bundan memnuniyet duymak gerekir. İster vakıf, ister federasyon ister se dernek olsun, Mardin adına faaliyet gösteren her kurum Mardinliler tarafından motive edilmeli, varsa bir eksiklik, bir yanlışlık o da yapıcı bir şekilde, “tribünlere oynanmadan” dile getirilmeli, mümkünse ilgili muhataba direkt iletilmeli…

KISSADAN HİSSE

Yazımızı, bir çoğumuzun bildiği kıssadan hisse bir hikayeyi paylaşarak tamamlayalım.

Bir gün adamın biri, oğlunu eşeğe bindirmiş kendisi arkasından ağır ağır yürüyerek köye gidiyorlarmış. Yolda bunları görenler:
- Dünya tersine döndü galiba! Baksana hâle, ihtiyar adam yürüyor da parmak kadar çocuk eşeğin üzerinde. Ne ayıp şey değil mi? diye söylenmeye

başlamışlar.

Bu sözleri duyan baba, merkepten oğlunu indirip kendisi binmiş. Biraz gidince bir kaç kişiye daha rastlamışlar. Onlar da:
- Şu hâle bakın siz! Koskoca adam binmiş eşeğe, parmak kadar çocuk arkasından yetişeyim diye ter döküyor, insanoğlu işte hep kendini düşünür, diye konuşmaya başlamışlar.
Bunun üzerine baba:

- Oğlum gel beraber binelim de kimse laf etmesin, demiş.

Baba önde oğlu arkada giderken birkaç kişi daha görmüş onları ve:

- Şu insanoğlunda merhamet diye bir şey kalmadı. Yürüseler ölecekler mi? Azıcık Allah korkusu olan kimse böyle yapmaz, gibi sözler söyleyerek uzaklaşmışlar.
Baba bu sefer:

- Oğlum en iyisi mi, ikimizde yürüyelim, öyle ettik olmadı böyle ettik olmadı. Bir de bu şekil deneyelim, demiş.
Eşek önlerinde, onlar arkada yollarına devam ederlerken, birkaç kişi daha görmüş bunları. Onlar da:

- Şunların ki de akıl mı yani? Eşek önlerinde bomboş gidiyor da her ikisi de şu sıcakta yürüyorlar. İnsan, boş eşek olur da binmez mi hiç? demişler. Bu sözleri duyan baba, sonunda oğlu ile birlikte eşeği omuzlayıp taşımaya başlamışlar. Tabii ki yine eleştiriden kurtulamamışlar.
Baba, bakmış ne yapsa kimseye yaranamıyor:

- Gördün ya oğul, her kafadan bir ses çıkıyor. Ne yapsan beğenmiyorlar. En iyisi bildiğinden şaşmayacaksın. Elin ağzı torba değil ki, büzesin! şeklinde öğütte bulunmuş…


İstanbul Times / Müslüm Aktürk