Kürtaj meselesi ile ilgili çok sayıda yazılar yazıldı, tartışma programları düzenlendi. Bu nedenle yazıp yazmama konusunda önce kararsız kaldım ama sonra, “bir kişi de olsa belki etkileyebilirim” umuduyla bilgisayarın karşısına geçtim…

Konuyu iki açıdan (hak ve cinayet) ele alalım ve önce” hak” diyenlerin penceresinden bakalım. "Bedenim bana aittir, ona iznim olmadan kimse dokunamaz, karışamaz" iddiasında bulunan kadınlara soralım: Bir köpeğin aç bırakılması mı yoksa bir insan bedeninin cımbızla parçalanması mı daha acı?..  Bilim adamlarının açıklamalarına göre anne rahmindeki ceninin bir insandan farkı yok.

Kalbi de var, kan dolaşım sistemi de. Sadece beslenme konusunda anneye bağımlı olarak yaşıyor. Kürtaja “hak” diyenlerden şunu rica ediyorum. Google’da kürtaj işleminin nasıl gerçekleştirildiğini arayıp bir izleyin lütfen… 

30 yıllık gazeteciyim. Cinayete kurban gitmiş, boğazı kesilmiş, trafik kazasında ölmüş onlarca insan cesedi gördüm… 1990 yılında Irak’tan kaçıp Türkiye sınırına yerleşen, kimisi hastalıktan kimisi başka nedenlerden ölen ve sayıları çok olduğu için römorklara doldurulup defnedilen insanların haberlerini yaptım. Ama hiçbirinde, anne rahminde dünyaya gelmeyi bekleyen suçsuz, günahsız ve savunmasız bir canlının, aletlerle parçalanarak öldürülmesi kadar etkilenmedim…

Bir anne için çocuğu ha bir yaşında olmuş ha 50 yaşında, hiç fark etmez. Hastalanarak yatağında ölen bir çocuğun üzüntüsü bile annesinin yüreğini yakar. Buna karşın, bilim adamlarının açıklamalarına rağmen bir annenin, bebeğinin parçalanarak öldürülmesine izin vermesini gerçekten aklım almıyor. 

Bu duyguları, henüz evlenmemiş, çocuk sahibi olmamış genç kızların anlamamış olması bir yerde belki mazeret olarak kabul edilebilir. Ama yaşını başını almış, çoluk çocuğa kavuşmuş annelerin meydanlara çıkıp “kürtaj haktır” diye bağırıp çağırmalarının ne ideolojiyle, ne hakla, ne de başka bir gerekçeyle izah edilmesi mümkün değildir…   

DİNLER NASIL BAKIYOR ?

Sadece İslam Dini değil bütün ilahi dinler kürtaja karşı çıkılıyor. Bakın Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda ne diyor: “Çocuk aileye ve topluma Allah'ın emanetidir. Çocuk istenmediği durumlarda, karı kocanın ortak istekleriyle gebeliği önleyici tedbirler alınması caizdir. Çocuk aldırmak cinayet hükmündedir.

Sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilahi dinler, ahlaki sistemler, bütün tabii hukuk sistemleri, biyolojik varlığın insan olduğunu, bu savunmasız varlığın, tıpkı doğmuş yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu söylemektedir. Bedenimiz ve hayatımız bize ‘mülkiyet’ olarak değil, ‘emanet’ olarak verilmiştir.

Onu yaşamak ve yaşatmak, en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Anne karnındaki ceninin de yaşam hakkı vardır. Ne annesi ne babasının onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi vazgeçme yetkisi de yoktur. ‘Beden benim değil mi, ben onu istediğim gibi kullanırım. Bebek de yaparım, istersem onu da atarım.’ demeye sahip değildir. Karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi değildir. Keyfi olarak, öldüremez, onu yaşatmakla görevli bir emanetçidir.”
Özetle; Her şey alenen ortada iken hala kürtaja “hak” gözüyle bakanlara artık bir sözümüz olamaz, onları vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz…  

İstanbul Times / Mülüm Aktürk