Kendi Yükümlülüğünüzle Sulanın

Her kar tanesinin, günümüzde yaşanılan bir sorun olduğunu düşünün. Fakat bu kar tanelerinin asla erimediğini varsayın. Ve her sorunun üzerine yeni bir sorun eklene eklene kar tanelerinin birleşip çığ olup, üzerinize geldiğini hayal edin.

Ettiniz mi?

Tanıdık geldi mi?

Günümüzde sorunların eritilip ortadan kaldırılması beklenirken her geçen gün yenisi ekleniyor.

Ve kimse yenisi eklenen sorunlardan şikâyetçi değil gibi.

Halinden memnun gözükerek dört bir köşede gülücükler atmak çok mu eğlenceli?

Bu kadar pişkin gözükmek için çok mu çaba sarf ediyorsunuz?

Anı yaşamak diyoruz da anınızı yaşarken o anın hakikatli oluşundan haberdar mısınız? Yoksa yaşamın çirkinliklerine kapılıp anın size kavrattığı samimiyetsiz toz kırıntıları içinde kaybolmayı mı tercih ediyorsunuz?

Diyeceksiniz belki, ‘neden hep yargılıyorsun Hande? Neden bu köşede isyan bayraklarını sallıyorsun?’

Çünkü gözlemliyorum. Ve gözlemlediklerimi buraya aktarıyorum. Aslında sizlerden birisini yazıyorum.

İnsan aynada kendi görüntüsünü görebilir, yazıda ise içinin yansımasına şahit olur. Sizlerin içindeki olumlu ya da olumsuzlukların dışarıya yansımasını aktarıyorum buraya.

Kendinizle yüzleşebiliyorsanız ne mutlu bana!

İnsan rahatsız olduğu noktalarda, içsel savaşını vermeye başlamış demektir. Sen de şimdi okurken rahatsızlık duyuyorsan; dur da bir kendini sorgula!

Dönelim konumuza...

Dört köşede savrulan gülücüklere...

Kadın şiddete maruz kaldı diyoruz

Erkek şiddete maruz kaldı diyoruz

Ekonomi yerlerde diyoruz

İnsanların birbirine olan tahammülü bitti diyoruz

Farkındalığı azalan bir toplum haline geliyoruz diyoruz

Genç nesil teknoloji kölesi oldu diyoruz

Çıkarcı bireyler virüs gibi yayılıyor diyoruz

Aile kavramı hiçe sayılıyor diyoruz

Açlık sınırından bahsediyoruz

Hoşgörüyü, nezaketi, saygıyı, sevgiyi sis kaplamış diyoruz

Nefrete, eziyete, şiddete, kötülüğe güneş açmış diyoruz

Hayvanlar acı çekiyor diyoruz

Doğa ölüyor diyoruz

Hak yeniyor diyoruz

Emek verilmiyor diyoruz; siz bunların hepsine gülüyorsunuz!

Ses verin, harekete geçin. Uyarın, duyarlı olun. Sokakta gördüğünüz bir kişi gülüyorsa bu saydıklarıma gidin ‘neye, neden gülüyorsun’ deyin.

Sorgulanmadığından bu kar taneleri toplanıp çığ oluyor. Sorgulanmadığından çığın altında çaresizce kalınıyor.

Varlığı ile iyileştirici güce sahip olan insanlara muhtacız. Umutsuz bir zaruret olmasın düşleriniz. Anlık gülümsemeler silsilesine kapılsanız, gülümsemelerin hakikatli olduğu anılara uzansanız keşke...

Yeni başlangıçlara tırmansanız. Neticede her son kendi başlangıcını yazar. Şimdiye kadar gülünmeyecek şeylere güldünüz, bitti.

Şu dakikadan itibaren herkesin kendi yükümlülüğü ile sulanmasını diliyorum.

Kendi budaklarınızın başkasının kırmasına izin vermeden, bildiğiniz yolda, doğrularınızdan şaşmadan bakın kendi ağacınıza.

Bir gün kuruyacağınızı bilseniz dahi sizin görüşünüze ters düşen başka bir ağacın yardımına aldanmayın.

Sahi siz gülüyordunuz her şeye değil mi? Onu konuşuyorduk?

Unuttum sanmayın. Hemen konumuza geri dönüyorum ve sadede geliyorum. Sizlere iki soru sorarak kapatıyorum.

Neye ve niye gülüyorsunuz?

Anlatılan hikâye sizin hikâyeniz değil mi?

Hande Balcan