Bugünlerin değerini bilmek ve yanlış yönlendirmelere düşmemek adına geçmişi ve tarihimizi iyi bilmemiz gerekir. Özellikle bizi yönetenlerin her şeyden önce tarihi çok iyi bilmesi gerekir. Çünkü tarih bilimlerin anasıdır. Her şeyi bir kayıt altında tutarak geleceğe sinyaller verir. Bu nedenle SEVR`de ve LOZAN`da İSTANBUL dünyanın ve TÜRKLERİN GÖZ BEBEĞİ olduğu için o zamanlar ayrı özel hükümler konulmuştur. Boğazlarla ilgili hükümlerin dışında İSTANBUL konusunda SEVR – LOZAN karşılaştırmasını ATATÜRK “NUTUK”`ta şu şekilde karşılaştırır.

“SEVRES `de: Anlaşma samimiyetle uygulanmadığı takdirde İSTANBUL da bizden alınacaktır.

Mart 1921 LONDRA KONFERANSI teklifinde: Bu tehdidin kalkacağı, Türkiye`nin İSTANBUL`da asker bulundurabileceği ve Boğaziçi`nin çevresindeki askerden arınmış bölgeden askeri kuvvet geçirilmesine izin verileceği belirtilmiştir.

Mart 1922 PARİS KONFERANSI teklifi: İSTANBUL`dan çıkaracağımız tehdidinin kaldırılacağı ve İSTANBUL`da bulundurulabilecek TÜRK KUVVETİNİN arttırılacağı vaad edilmektedir.

Temmuz 1923 LOZAN ANTLAŞMASINDA: Söz konusu olmamıştır.”

Sevr `de İSTANBUL`da asker bulundurmamız yasaklanmıştı. Üstelik bu, ATATÜRK düşmanı sözde “tarihçi”`lerin iddia ettiği gibi “bir projeden ibaret” değildi. Bilindiği gibi SEVR imzalandığında İSTANBUL zaten işgal altındaydı. MONDROS`un 30 Ekim 1918`de imzalanmasından iki hafta sonra 13 Kasım 1918`de İTİLAF DEVLETLERİ İSTANBUL`u işgal etti. İşgalde kullanılan İTİLAF DONANMASI önce 61 gemiden oluşuyordu. İki gün içinde bu rakam 167 GEMİ İTİLAF DONANMASI`nın İSTANBUL VE BOĞAZLARINDA boy göstermişlerdir.

İNGİLTERE: 67 SAVAŞ GEMİSİ,

FRANSA :22 SAVAŞ GEMİSİ,

İTALYA: 10 SAVAŞ GEMİSİ,

YUNANİSTAN: 1 SAVAŞ GEMİSİ,

DİĞER YARDIMCI GEMİLER: 67 SAVAŞ GEMİSİ

Toplamda ise 3.626 İTİLAF ASKERİ İSTANBUL`da karaya çıktı.

MECLİS-İ MEBUSAN`ın son bir çırpınış olarak 18 Şubat 1920`de MİSAK-I MİLLİ`yi yayınlamasının ardından 16 Mart 1920`de İNGİLİZLER İSTANBUL`a adeta bir baskın düzenledi ve MECLİS-İ MEBUSAN`ı kapattı. Kimi milletvekillerini MALTA`ya sürüldü.

Şimdi kronolojiyi doğru oturtalım:

28 Ocak 1920: Meclis-i Mebusan, Mustafa KEMAL`in büyük çabalarıyla gizli oturumda MİSAK-İ  MİLLİ`yi kabul etti.

17 Şubat 1920: MİSAK-İ MİLLİ`nin dünyaya açıklanması kararı alındı.

23 Şubat 1920: Yeni İNGİLİZ gemileri İSTANBUL `a geldi ve karaya asker çıkardı.

16 Mart 1920: İSTANBUL resmen işgal edildi. (Fiili işgal 13 Kasım 1918`de gerçekleşmişti.) aralarında KARA VASIF BEY ve RAUF (ORBAY) BEY`in de bulunduğu bir kısım mebus tutuklanarak MALTA`ya gönderildi.

18 Mart 1920: MECLİS-İ MEBUSAN SON TOPLANTISINI YAPTI VE ÇALIŞMALARINA ARA VERDİĞİNİ AÇIKLADI.

11 Nisan 1920: PADİŞAH VAHDETTİN, MECLİS-İ MEBUSAN`ı dağıttı.

Görüldüğü gibi, İSTANBUL`un resmen işgal edilmesinin ve MECLİS-İ MEBUSAN`ın dağıtılmasının asıl nedeni MİSAK-İ MİLLİ`nin yayınlanmasıdır. İTİLAF DEVLETLERİNİN BUNU KABUL ETMEDİĞİNİN BİR NETİCESİ OLARAK İSTANBUL`U İŞGAL ETMİŞLERDİR.

İSTANBUL`un işgali hem “KURTULUŞ SAVAŞI`NDA SADECE YUNANLARLA SAVAŞTIK, İNGİLİZLERLE KARŞI KARŞIYA GELMEDİK” iddiasının hem de “SEVR BİR PROJEYDİ, ASLA GERÇEKLEŞMEDİ” safsatasının nasıl bir yalan olduğunun hazin bir örneğidir.

 İSTANBUL; 13 Kasım 1918`den 6 Ekim 1923`e kadar, yani yaklaşık beş yıl boyunca İTİLAF DEVLETLERİNİN İŞGALİ ALTINDA BULUNMUŞTUR.

LOZAN ANTLAŞMASINDA hiçbir şey gerçekleştirilememiş olsaydı bile, düşman askerlerinin 2 Kasım 1923`te yani LOZAN ANTLAŞMASI`nın 24 Temmuz 1923`te imzalanmasından yaklaşık iki ay sonra, İSTANBUL`u boşaltmalarını sağlamak bile büyük bir zafer değil midir?

TÜRK BAYRAĞINI selamlayarak İSTANBUL`u terk eden İNGİLİZ VE FRANSIZ subaylarının o ünlü resmini gözlerinizin önüne getirin…

Utanmadan insafsızlık etmeden yanıtlayın: KURTULUŞ SAVAŞI SADECE YUNANLILARLA MI SAVAŞILMIŞTIR? Öyleyse İNGİLİZ-FRANSIZ ASKERLERİNİN İSTANBUL`da ne işi vardı? Sevr sadece bir “PROJE” idi ise İSTANBUL NİYE İŞGAL ALTINDAYDI? LOZAN`da hiçbir zafer yoksa, hatta hezimetse, İNGİLİZ ve Fransızlar niye LOZAN`dan sonra İSTANBUL`u terk etmiştir.?

Üstelik İSTANBUL İŞGALİ herhangi bir işgal değildi. Osmanlı`nın kalbi, başkenti, TÜRK medeniyetinin simgesiİSLAM DÜNYASININ HALİFELİK MAKAMININ MERKEZİ, bütün önemli ekonomik kuruluşlarımızın, sanayimizin merkezi bir şehirdi. Bu nedenle SEVR ile LOZAN`ı karşılaştırırken SEVR``de TÜRKLERE lütfedilerek bırakılan birkaç şehrin bile hükmü olabilir mi başkent İSTANBUL işgal altında kaldıktan sonra?

İSTANBUL`un işgali küçümseyen, yok sayarak aklı sıra LOZAN`da İSTANBUL`un nasıl kurtarıldığını unutturacağını Sanan “ATATÜRK DÜŞMANI sözde “tarihçi”`lere inat, İSTANBUL`un işgalinin boyutlarını, kanımızca en iyi anlatan eserlerden biri olan İLHAMİ SOYSAL`ın “KURTULUŞ SAVAŞI`NDA İŞBİRLİKÇİLER” isimli kitabından o günlerde İSTANBUL`da neler yaşanmış aktaralım ki atalarımızın ve bugünün kıymetini bilelim…

“İSTANBUL, 16 Mart 1920`de değil, 13 Kasım 1918 tarihinde işgal edilmiştir. Üstelik de dört başı mamur şekilde…

Çanakkale Boğazı`nı zorlayıp da 1915`te ağır bir yenilgiyle yüzü geri eden İTİLAF DONANMASI, 30 Ekim 1918 MONDROS ANTLAŞMASI`ndan sadece on dört gün sonra, 61 parçalık bir armada ile İSTANBUL önlerine gelip demirlediğinde, karaya çıkan Bahriye silahendazları, Kumkapı, Ahırkapı, Sarayburnu, Galata Köprüsü, Sirkeci, Galata, Salıpazarı, Dolmabahçe Rıhtımlarına asılmış yüksek binalardan sarkıtılmış İNGİLİZ, FRANSIZ, İTALYAN ve YUNAN Bayraklarıyla, alkış tutan, “HURRA” çeken, “ZİTO” diye bağıran çılgın ve sarhoş kalabalıklarla, ellerinde çiçekler bulunan RUM, YAHUDİ, ERMENİ ve LEVANTEN kız ve kadınlarıyla karşılanmışlardır. Galata, Yüksek Kaldırım, Beyoğlu, Nişantaşı, Şişli yolları ve sokakları, kurtarıcılarını alkışlayıp kucaklayan azınlıklarla doludur. Bunlar sokaklarda dans etmekte, pembe ablak yüzleri, başlarında yana eğilmiş mavi bereleriyle FRANSIZ, soğuk ve küstah görünüşlü İNGİLİZ ve bunlara neden, nasıl ve niçin geldiklerine karar verememiş ürkek ama şamatacı İTALYAN Deniz Piyadeleri ve hele YUNANLILAR gemilerinden çıktıklarında çan sesleri arasında, başlarına çiçekler serpilip, ORTODOKS PAPAZLARIN üzerlerine okunmuş sular döktükleri, kutsanan YUNAN EFZON askerleri süngülerini, tabancalarını, meçlerini cakalı cakalı sallamaktadırlar.

Bir tek, Müslüman İSTANBUL`dur ki Fatih`i, Çarşamba`sı, Süleymaniye`si, Beşiktaş`ı ile içine çekilmiş, durgun ve ağırbaşlı bir yenilgi acısı içindedir.

İTİLAF FİLOLARI, 13 Kasım 1918 günü İSTANBUL LİMANI`na gelerek, Kız Kulesi açıklarından başlayıp BEŞİKTAŞ`a doğru yayılarak pruva nizamında demir attılar.

Günlerce Çanakkale ağzındaki mayınlı arazilerin temizlenmesini beklemiş olan İTİLAF DONANMASININ İSTANBULufuklarında deve bir armada olarak ve kara bir bulut gibi görünmesi, sonra tüm taretleri şehre çevrilmiş olarak istim üstünde limana demir atması ve gemilerin baştan başa bayrak ve flamalarla süslü olması, güvertelerinde durmadan çalan bandoları, rıhtımlara yığılmış İSTANBUL`un yerli ve azınlık işbirlikçilerini çılgına çevirdi. Aynı gösterinin çok daha ufak çaplısı, 10 Kasım `da İNGİLİZ ve FRANSIZ generalleri karaya çıkarken de yapılmıştı; ama bu defaki görünüş büsbütün korkunçtu. Sirkeci, Galata Köprüsü ve Galata Rıhtımı, Tophane, Salıpazarı ve Dolmabahçe kıyıları on binlerce karşılayıcıyla doluydu. Kıyıdaki bütün binalar İNGİLİZ, FRANSIZ ve YUNAN bayraklarıyla donatılmış, çiçeklerden tak-ı zaferler kurulmuştu. RUM ve ERMENİ okullarıyla, MUSEVİ okullarının üniformalarını giymiş başlarında öğretmenleri bulunan öğrencileri, çeşitli kilise ve havraların papazları, keşişleri, zangoçları, hahamları, rengârenk giyinmiş genç kadın ve kızlar İNGİLİZ, FRANSIZ, İTALYAN ve YUNAN ulusal renkli eşarplarıyla kadınlar, donanmış gemileri ve bu gemilerde çalan bandolarla gösteri yapan yabancı askerleri “HURRA! ZİTO! VİVA!” nidaları ve alkışlarla karşılıyorlardı.

İSTANBUL`un Müslüman TÜRK Halkını asıl yıkan ise her biri birer ejderhaya benzeyen dev zırhlılar, dretnotlar, kruvazörler üstünde sallanan İNGİLİZ, FRANSIZ, hatta İTALYAN bayrakları değildi. Müslüman TÜRK Halkınıüzüntüden gözyaşlarına boğan YUNANLILARIN ünlü AVEROF ZIRHLISI`nın YUNAN Bayrağıydı… Kalplerde asıl korkuyu bu bayrak yaratıyordu. (…)

Ama iş bu kadarla da kalmadı.

Limanda, istim üstünde demir atan savaş gemileri kıyılarda kendilerini çılgınca alkışlayan işbirlikçilerin gösterileri arasında hemen karaya bahriye silahendazı, zırhlı araçlar, devriye birlikleri, toplar, makineli tüfekler çıkarılmaya başladı.”

13 Kasım 1918, tarihimize kara bir gün olarak geçmiştir. Mustafa KEMAL`in Boğaz`da demir atmış İTİLAF DONANMASI`nın gemilerine bakıp o ünlü sözü “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” dediği gündür 13 KASIM 1918…

Ancak LOZAN`ladır ki, o kara günde Boğaz`a demirlemiş düşman gemileri, İSTANBUL`u terk etmeye başlamış ve son işgalci asker 4 Ekim 1923`te İSTANBUL`u terk etmiştir. 6 Ekim 1923`te ise ŞÜKRÜ NAİLİ PAŞA komutasındaki III. Kolordu İSTANBUL`a girdi.

“LOZAN HEZİMETTİ” diye sayıklayan ATATÜRK DÜŞMANI SÖZDE “TARİHÇİ”`LER, yaklaşık beş yıl, ama tam olarak 4 yıl 10 ay 23 gün süren İSTANBUL`un işgalinden niye bahsetmezler dersiniz? FATİH SULTAN MEHMET HAN`dan sonra İSTANBUL`un ikinci muzaffer kurtuluşuna hizmet eden başta MUSTAFA KAMAL ATATÜRK, SİLAH ARKADAŞLARI, ŞEHİT VE GAZİLERİMİZE ve HİZMET EDEN BÜTÜN ECDADIMIZA NE KADAR MİNNET ETSEK AZDIR. RUHLARI ŞAD OLSUN… AZİZ HARIRALARINI KORUMAK VE MUHAFAZA ETMEK EN BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR.

Bu yukarıda yazılanlardan haberi olan var mı? Bu bilgilerin bizden uzaklaştırıldığı gibi “LOZAN HEZİMETTİ” diyen ATATÜRK DÜŞMANLARI SÖZDE TARİHÇİ KADİRLİ MISIRLIOĞLU gibileri kendilerine örnek alan bizi yönettiğini sananlar yüzünden atalarımız tarafından kazanılmış anlımızın ak sütü gibi helal olan “LOZAN ZAFERİ” yok sayılamaz. Bugün “LOZAN ZAFERİNİ” yok sayarak “SEVR İŞGAL ANTLAŞMASINI” uygular hale gelen içimizdeki işbirlikçilerin yönetimde olduğu açık ve seçik ortadadır.

Son söz Mustafa Kemal ATATÜRK`ün SEVR VE LOZAN hakkındaki kısa kıyaslamasına bakalım ne diyor;

“Saygıdeğer Efendiler, Bu antlaşma, TÜRK MİLLETİNE karşı, yıllardan beri hazırlanmış ve “SEVRES ANTLAŞMASI” ile tamamlandığı sanılmış büyük bir “SUİKASTİN” sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!” NOKTA!

Sevgi ve saygılarımla… Sevim sizin İŞBİRLİKÇİLİĞİNİZİ..! “GELDİĞİNİZ GİBİ GİDERLER FAKAT BİR FARKLA BU SEFER TRUVA ATLARIYLA BİRLİKTE GİDERLER… ata mirası ulus… murat akbaş

Kaynakça: LOZAN YALANLARI VE GERÇEKLERİ -  23 YALAN 23 GERÇEK -  ÖZGÜR ERDEM – İLERİ YAYINLARI,

KURTULUŞ SAVAŞI`NDA İŞBİRLİKÇİLER – İSMAİL SOYSAL – GÜR YAYINLARI – İSTANBUL - 1985