Bugün Türkiye Vatandaşları`nin yaşamış olduğu bütün YANLIŞLIKLAR VE YÖNETİMSEL ZULÜMLER 80 yılın (1938 – 2018) sonucudur. Bugün gündem her gün değişiyorsa ve bizler birbirimize düşürdülerse ve komşumuza kötü gözle bakıyorsak bu ülkeyi yok etmek isteyenler
1938 yılında 10 Kasım 9: 06 geçe;
ATATÜRK`E, DEVRİMLERİNE, ALTI OKUNA VE TÜRK VARLIĞINA KARŞI BİR DEVRİM İLE KARŞI KARŞIYAYIZ. Bunu 1938`den itibaren önceleri toplu iğne ile sonrasında ise bugün kepçe ile yok oluşu tamamlamak için 80 yıl içinde bakın ne yaptılar. (ONLARIN DEĞİMİYLE “90 YIL KAFASINI KUMA GÖMMEK”)
1 – HALKI FAKİRLEŞTİRTİRDİLER
2 – ORDUYU ZAYIFLATTILAR
3 – YARGIYI ELE GEÇİRDİLER
4 – DİNSİZ DİNDARLAR, İSLAMI MÜSLÜMANLARIN ELİNDEN ALDILAR. ETNİK VE MEZHEPSEL AYRIŞMAYI KÖRÜKLÜYEREK ALLAH`IN TEVHİT (BİRLİĞİNİ) YOK SAYDILAR. ŞEYH VE CEMAATLER NE İÇİN DOLAŞTIKLARINI ANLADINIZ MI? İNANÇ VE VİCDANLARINIZI SÖMÜRÜYORLAR.
5 – KİMLİK KARGAŞASI YARATARAK TÜRKLÜĞÜ YOK SAYARAK HALKI KİN VE NEFRET İLE KÖRÜKLEYİP AYRIŞTIRMAYA GÖTÜRÜYORLAR. “KİNDAR NESİL YETİŞTİRECEĞİZ”
Ne yazık ki TÜRKİYE CUMHURİYETİ`NİN ÖNDERİ VE KURUCUSU MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`ten sonra gelen bütün liderler, yöneticiler ve devlet adamları elinden geldiğince mücadele etseler de 2018 yılında sonuç ortadadır. Bunun ayrıntılarına girmeden Türkiye`nin ikinci CUMHURBAŞAKANI İSMET İNÖNÜ TARAFINDAN, 1963 yılında “AMERİKAN YARI – SÖMÜRGESİ OLDUĞUMUZU İTİRAF ETTİĞİ YAZIYI OKUMANIZI VE VİCDANALRINIZA BIRAKIYORUM.
“Daha bağımsız ve şahsiyetli dış politika izlenmesini istiyorsunuz. Herkes aynı şeyden bahsediyor.
Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlerime havale edeceğim. Onlar etraflı çalışmalarını yapacaklar, teklifler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu? Hepsinin etrafında uzman denen yabancılar dolu. İğfal(baştan çıkarma, kandırma) etmeye çalışıyorlar. Muvaffak (başarılı) olamazlarsa işi sürüncemede bıraktırmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar.
Bir görev veriyorum. Neticesi bana gelmeden, WASHINGTON`un haberi oluyor. Sonucu memurumdan önce sefirden öğreniyorum. “BÖYLE Mİ TESLİM ETTİK BİZ DEVLETİ”. Bana şimdiye kadar bunlar tarafından hazırlanmış, derdimize deva bir tek rapor göstermediler. Hepsi yasak savma kabilinden şeyler. Ne yapıyorsak gene biz kendi elemanlarımızla yapıyoruz. Peki bu binlerce adam “AVANAK KASNAK” gibi dolaşmıyorlar ya… Elbette kendileri için önemli marifetleri var. İstiklal Harbinden sonra sulh (barış) anlaşmasında esas mücadele bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa hudutlar meselesi fiili bir durum idi. Tanzimat işini iki devlet aramızda hallederdik. Bütün mücadele idaremize tasallut (saldırma) yüzünden çıktı. Bir tek uzman vermek için büyük tavizlerde bulunmaya hazırdılar. Dayattık. Biz onların niçin ısrar ettiklerini biliyorduk. Onlar bizim niçin inatla reddettiğimizi biliyorlardı
Böyledir bu işler. Peygamber edası ile size dünyaları vaat ederler, imzayı attınız mı ertesi gün gelmişlerdir. Personelleri gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök… Gitmezler. Ancak bu meselenin üstüne vakit geçirmeden eğilmek lazım. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat zannetmeyiniz ki kolay bir iştir. Savuşturulan iki üç badire bunun yanında çok kolay kalır. Teşebbüs ettiğimizde başımıza neler geleceğini kestiremem.”
Bunları söyleyen İSMET İNÖNÜ sonuçta;
Türkiye`nin Şubat 1948`de 705 bin dolar olan döviz varlığı MAYIS 1950`de eksi – 12 milyon dolara geriliyor.
1946 yılında 214 ton olan altın varlığı 1949 yılı sonunda 123 ton altın varlığına düşmüştür.
Ülkenin dağarcığında yeterince altın bulunmasına rağmen Amerika`dan DOLARLA ödenmesi koşuluyla borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne sokan İSMET
İNÖNÜ`nün bu İTİRAFLARI KARŞISINDA:
“Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken TÜRKİYE`ye AMERİKALI uzmanların dolmasına neden olacak maddelerin altına imza attı?” demek gerekiyor. İSMET İNÖNÜ`nün bu sözleri, 1945 sonrası kendisinin TÜRKİYE`yi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi, onun bir TÜRKYİE CUMHURİYETİ KAHRAMANI, CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı. Ondan ATATÜRK OLMASINI
BEKLEYEMEYİZ DE BIRAKTIĞI EMANETİ KORUMASINI BEKLEMEK ÇOK MU?
Süreci biraz geriden bakarsan pek çok kimse, Türkiye`nin Batıya bağlanmasına; SOVYETLER BİRLİĞİ`nin II. DÜNYA SAVAŞI sonrasında süresi biten 1925 TÜRK-SOVYET anlaşmasını yenilememesi ve Türkiye`den kabul edilemez toprak isteğinde bulunmasının neden olduğuna inanır. Aslında ABD ve SOVYETLER arasında gizli bir anlaşma ile dünya ve bu coğrafya paylaşılmıştır.
Bunun etkisi olduğu açıktır. Ancak, gerçek ve belirleyici neden bu değildir. O günlerde Türkiye`yi yönetenler yetkilerini, ulusal tam bağımsızlık olan KEMALİZM`den yana değil, BATIYA bağlanmaktan yana kullanmıştır. Bu durum, onların bilinç düzeye ve bu düzeyin oluşturduğu dünya görüşünün doğal sonucuydu.
1939 “ÜÇLÜ BAĞLAŞAMA ANLAŞMASIYLA” başlayan Batıya bağlanma süreci, savaşın bitmesi ile olağanüstü hız kazandı. TÜRKİYE, toplumsal düzeyi, siyasi alt yapısı yeterli düzeyde olmamasına karşın, ABD`nin dayatması ile önce çok particiliği kabul etti ve 24 EKİM 1945`te kurulan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER`e girdi.
BM`den sonra kurulan hemen tüm uluslar arası örgütlere; inceleme yapmadan, araştırmadan ve bilgi sahibi olmadan üye oldu. 14 Şubat 1947`de DÜNYA BANKASI, 11 MART 1947`de IMF, 22 NİSAN 1947`de TRUMAN DOKTRİNİ, 4 TEMMUZ 1948 MARSHALL PLANI, 18 ŞUBAT 1952`de NATO ve 14 ARALIK 1960`da OECD`ye katıldı.,
Bunlardan başka sayısını ve niteliğini bile tam olarak bilinmeyen, çok sayıda İKİLİ ANLAŞMAYA imza attı. GÜMRÜK BİRLİĞİ PROTOKOLÜ`yle kapılarını AB`ne açtı. TÜRKİYE`nin katıldığı tüm uluslar arası anlaşmaların ortak özelliği, BATIYA BAĞIMLILIN ARTTIRILMASI VE HÜKÜMRANLIK HAKLARININ TÖRPÜLENMESİDİR. Bir miras yedi gibi hareket eden bir yapı ile karşı karşıyayız.
İKİLİ ANLAŞMALAR NE ANLAMA GELİYOR ?
ABD ile yapılan ikili anlaşma, daha savaş bitmeden yapılan ve 23 ŞUBAT 1945 tarihinde imzalanan anlaşmadır. Borç verme ve kiralamalarla ilgili olan bu anlaşma, TBMM de 4780 sayıyla yasalaşmıştır. Anlaşmanın temel özelliği; adının KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASI olmasına karşın, ABD isteklerinin TÜRKİYE tarafından kabul edilmesi ve TÜRKİYE`yi ağır yükümlülükler altına sokmasıdır.
İkili anlaşmada, koruyucu hükümler olarak yer alan maddelerde, TÜRKİYE`nin değil, hiçbir yükümlülük altına girmeyen ABD`nin hakları koruma altına alınmaktadır.
BİZLERİ KİM YÖNETİYOR ?
İkili Anlaşmanın 2. Maddesi:
“T.C. Hükümeti, sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD`ne temin edecektir.” Böyle bir maddenin bağımsız iki ülke arasında yapılan bir anlaşmada yer alması elbette olanaklı değildir. T.C.Hükümeti, ABD`ne hizmet sunmakla görevli olacak ve bu görevin sınırı da belli olmayacaktı.
BORÇLANMA ANLAŞMASI
İKİLİ ANLAŞMA, 27 ŞUBAT 1946 tarih ve 4882 sayılı yasayla kabul edilen bir kredi anlaşmasıdır. Bu anlaşmasının özü dünyanın değişik yerlerinde ABD`nin elinde kalan ve ülkesine geri götürmesinin gideri yüksek olan, eskimiş savaş artığı malzemeyi satın alması koşuluyla TÜRKİYE`ye 10 milyon dolar borç verilmesidir. Bu anlaşma, TÜRKİYE`yi her yönden bağımlı kılacak anlaşmalar dizisinin öncülerindendir ve ağır koşullar içermektedir. Bakın İKİLİ ANLAŞMANIN I. BÖLÜMÜ şöyle;
“T.C.HÜKÜMETİ, ABD DIŞ TASFİYE KOMİSYONU`nun TÜRKİYE dışında satışa çıkardığı, kullanım fazlası malzeme ve donatımlardan, ihtiyaçlarına denk düşenleri satın almak istediğinde, bu alımın 10 MİLYON DOLARLIK BÖLÜMÜ için, iki hükümet aşağıdaki maddeleri kabul etmiştir;
ABD, TÜRK HÜKÜMETİNE bu alımlar için 10 MİLYON DOLAR kredi verecektir.
TÜRKİYE HÜKÜMETİ KULLANILAN KREDİNİN tamamını, on eşit taksitte, yıllık 2,3 / 8 oranı üzerinden hesap edilen faizle ve dolar olarak ödemeyi kabul eder.
ABD, faiz dâhil olmak üzere bu taksitin resmi rayiç üzerinden TÜRK LİRASI olarak ödenmesini de isteyebilecektir. TÜRK LİRASI ödemeler, T.C. MERKEZ BANKASI`nda özel bir hesaba yatırılacak ve ABD arzusuna göre;
A – KÜLTÜREL, EĞİTİMSEL VE İNSANİ AMAÇLARA,
B – ABD TARAFINDAN TÜRKİYE`DE KULLANILAN MEMURLARIN HARCAMALARINA TAHSİS EDİLECEKTİR.” (İKİLİ ANLAŞMALARIN İÇ YÜZÜ” HAYDAR TUNÇKANAT, EKİM YAYINLARI, SAYFA 23)
ABD bu anlaşmayla çok yönlü kazançlar elde etmektedir. Elindeki savaş artığı araçları satmakta, TÜRKİYE`yi bu gereçlere ait yedek parça bağımlısı yapmakta ve TÜRKİYE`de etkinlik gösterecek AMERİKALI görevlilerin giderlerini karşılamaktadır. Bu işler için hiçbir harcama yapmamaktadır. Kültürel, insani ve eğitimsel etkinliğin ne anlama geldiği bugün daha iyi bilmektedir. Kimlere ya da hangi örgütlere ne miktarda ve ne amaçla yapıldığını yalnızca AMERİKALILARIN bildiği yardımlarla, ABD TÜRKİYE`deki gücünü hızla arttırmış, toplumun kesiminden kendisine bağlı insan yetiştirmiştir.
SAVAŞ ARTIĞI MALZEME VEYA ARAÇLARI
İKİLİANLAŞMANIN İKİNCİ BÖLÜMÜNDE de TÜRKİYE için kabul edilemez nitelikte hükümler vardır. İkinci bölümün birinci maddesi şöyledir:
“ABD DIŞ TASFİYE KOMİSYONU, TÜRK HÜKÜMETİNE satacağı malzemelerin fiyatlarının envanterlerini ve listelerini verecektir. Satış fiyatı ilgili mümessiller tarafından görüşülecektir. TÜRK HÜKÜMETİ tarafından malzemenin bulunduğu yerden ve bulunduğu gibi alınacaktır. Alınan malzemenin mülkiyeti TÜRKİYE`ye geçmeyecek, ABD HÜKÜMETİ alınan malzeme için herhangi bir teminat vermeyecektir. (İKİLİ ANLAŞMALARIN İÇ YÜZÜ” HAYDAR TUNÇKANAT, EKİM YAYINLARI, SAYFA 31)
Bu anlaşmanın anlamı TÜRKİYE, satın almak istediği gereci yerinde nasılsa, kırık, bozuk, işlenmez ya da onarımı gerekse de alacak, ABD bozukluklar için herhangi bir yükümlülüğe girmeyecektir. Ayrıca satın alınan gerecin mülkiyet hakkı AMERİKALILARDA KALACAKTIR. Çünkü 23 Şubat 1945 tarihli ilk anlaşmanın 5. Maddesine göre, TÜRKİYE ABD BAŞAKANI gerek görürse, bu malzemeleri, parası ödenmiş bile olsa geri vermeyi kabul etmiştir. Böyle bir anlaşma olur mu diyenleri duyar gibiyim de daha neler var neler…
Sonuçta; TÜRKİYE`DEKİ DEVRİMCİ VE ANTİ-EMPERYALİST, ATATÜRKÇÜ HER HAREKET KOMÜNİSTLİKLE DAMGALANARAK SOL TEHLİKE BÜYÜTÜLÜRKEN HER TÜRLÜ SAĞ VE GERİCİ HAREKETLERE MİLLİYETÇİ NİTELİK VERİLİP ÖRTÜLERREK, TÜRKİYE İÇİN ASIL BÜYÜK TEHLİKE, SİNSİ BİR BİÇİMDE YERLİ VE YABANCI PARA VE İDEOLOJİLERLE BESLENİP KUVVETLENDİRİLİR. (İKİLİ ANLAŞMALARIN İÇ YÜZÜ” HAYDAR TUNÇKANAT, EKİM YAYINLARI, SAYFA SAYFA 56)
Bugün bu noktaya geldiğimizde “TEK SUÇSUZ”
MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`TEN BAŞKASI DEĞİLDİR.
GERİ KALAN BAŞTA İSMET İNÖNÜ İLE BAŞLAYAN VE BUGÜN KANDIRILDIK, ALDATILDIK NOKTASINA GELDİK. İSMET İNÖNÜ VE DİĞERLERİ ATAÜRK`ÜN DEHASINA VE AKLINA SAHİP OLMADIKLARI İÇİN VEYA KARŞISINDAKİ DÜŞMANLAR 1938 – 2018 ARASINDAKİ BÜTÜN YÖNETİCİLERİ ZAAFLARINDAN YARARLANARAK BERTARAF EDEREK TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ YOK ETMEYE VE DÜNYA HARİYASINDA TÜRKİYE`Yİ HARİTADAN SİLEN AÇIK AÇIK DÜNYACA ÜNLÜ ALMAN LASTİK FİRMASI BİR REKLAM FİLMİ İLE TÜRKİYE`Yİ HARİTADAN SİLERİZ DİYECEK NOKTAYA GELEN VE ARKASINDAKİ GÖLGEDE VAMPİR SÖMÜRÜCÜ BİR ÜSLÜBÜ VEYA TEHTİDİ BİR ATATÜRK GENCİ VE TÜRKİYE VATANDAŞI OLARAK KABUL ETMİYORUM.
DAVA SAĞ VEYA SOL DAVASI DEĞİLDİR. VATAN DAVASI VE BİRLİK DAVASIDIR. GERİSİ TEFFERRUATTIR. YAZININ DEVAMINDA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE…
Sevgi ve saygılarımla… ATATÜRK GENÇLERE GÜVENDİ FAKAT BUGÜN GENÇLERİN KONUŞMASINA DAHİ İZİN VERMEYEN YÖNETİCİLERLE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ YÖNETİLEMEZ NOKTA…
ATATÜRK`ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ OLARAK GÖREVE TALİBİZ… ata mirası ulus… murat akbaş
Kaynakça: TÜRKİYE`NİN SİYASİ İNTİHARI YENİ – OSMANLI TUZAĞI – CENGİZ ÖZAKINCI – OTOPSİ YAYINLARI
İKİLİ ANLAŞMALARIN İÇ YÜZÜ” HAYDAR TUNÇKANAT, EKİM YAYINLARI,
SİYASİL BİLGİLER FAK. DIŞ İLİŞKİLER ENSTİTÜSÜ OP. CİLT SF. 192 AK. HAYDAR TUNÇKANAT “İKİLİ ANLAŞMALARIN İÇ YÜZÜ” EKİM YAYINLARI
İstanbul Times / Murat Akbaş