Türkiye ve Ortadoğu çok zor bir dönemden geçiyor. İslam coğrafyasında sürekli bir kargaşa var. Herkes neler oluyor diye soruyor. Kimse neden oluyor diye sorma gereğinde bulunmuyor.
 
Müslümanlar olarak, Türk, Kürt, Arap, hangi ırk olursa olsun, her türlü ırkçılıktan uzak durmamız gerekmektedir.  Irkçılığın Yahudilere has bir özellik olduğunu, aklımızdan çıkarmayalım.  

Irkçılık hastalığına yakalananlar geniş bir ufuktan düşünemezler.

Irkçılık, zihin dünyamıza vurulan kelepçelerdir. Irkçı her düşünce, öldürücü / ötekileştirici / bağnaz bir düşüncedir.  Müslümanların ırk sorunu olamaz. Bütün ırkların sahibi Allah’tır. Hiç kimse ırkını seçme şansına sahip değildir.  Irk, üst bir kimlik değildir. 

Allah (c.c.) bu hakikati Kur’an’da şöyle beyan etmektedir: 

“Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır.” (Hucurat, 49/13)

Irkçılık için mücadele etmek, boşa kürek çekmek olduğunu unutmamak gerekiyor. Irkçılık adına yapılan hiçbir çalışmanın kıymeti yoktur. 
Konumuzla ilgili hayat örnek ve önderimiz, Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:  

“Asabiyet (ırkçılık) dâvâsına kalkışan, onu yaymaya çalışan, bu dâvâ uğrunda mücadele eden kimse bizden değildir.” (Ebu Davut, Edeb, 121)

Biz hayatı ümmet penceresinden bakıp değerlendirmek zorundayız. Ümmet çatısı altında ben Müslüman’ım diyen herkes yer alabilir.   

Şunu unutmamak gerekir ki, “Müslümanlar tek ümmettir, küfür ise tek milletir.”

Duruşumuz tarafımız net olmalıdır. Türkiye’de yaşanan acı olaylarda ve Ortadoğu’da Müslümanlara yapılan korkunç/ vahşi/ acımasız katliamlarda nerede durduğumuz çok önemlidir.   Hesap gününde her şeyden, duruşumuzdan, kimleri sevdiğimizde, kimlerle birlikte olduğumuzla ilgili hesaba çekileceğimizi iyi

idrak etmeliyiz.  Bu hesap bilinci ile hareket etmek durumundayız. 

Müslüman demek, sorumluluk bilinci duyan kişi demektir.

Bir Müslüman sorumsuzca bilinçsizce yaşama hakkında sahip değildir. Yaşadığımız coğrafyada, yapılan zulümlere sessiz kalmak, zulme ortak olmak anlamına geldiğini akılmazdan çıkarmamamız gerekiyor. 

Kur’an ve Sünnet iyi araştırıldığında, insanların kurtuluşunun ideolojilerde değil, batıl sahte dinlerde değil, mezheplerde değil, ırkçılık adına ortaya çıkan siyasi hareketlerde değil,   yalnızca İslam’da olduğu net görülecektir. 

Ne mutlu ben Müslüman’ım diyene!

Ne mutlu  kendisini, her türlü ırkçılık / kabilecilik / mezhepçilik/ cemaatçilik/ belasından arındırıp, kendisini saf /temiz /berrak bir şekilde ümmete ekleyenlere!..


İstanbul Times  / Ziya Gündüz