Arakan’daki Müslümanlarının uğradığı zulüm, bana “Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur. Kimi zaman da sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olabilir. Netice itibarıyla neyin hayır ve neyin şer getireceğini sadece Allah bilir, siz bilmezsiniz."meâlindeki ayet-i kerimeyi hatırlattı. (Bakara, 2/216)
Myanmar adlı Güneydoğu Asya ülkesinin Arakan Bölgesi’nde yaşayan din kardeşlerimiz 1948 yılından beri Budist rejiminin işgali altında bulunuyor. Myanmar'da 50’den fazla etnik grup var. 1982 tarihli ‘Yurttaşlık Yasası'na göre, yurttaşlıkları kabul edilen bu grup arasına sokulmayan ‘Rohingya' Müslümanları resmen dışlanmış durumdalar.
İktidardaki Budist askeri cunta tarafından acımasızca yok edilmeye çalışılan ‘Rohingya' Müslümanları, ülkenin, Hindistan, Bangladeş, Çin ve Tayland sınırlarında yaşayan Budistlerce de aynı şekilde dinlerinden dolayı şiddete maruz kalıyorlar.
Açıkçası, olayların patlak verdiği (şerin yaşandığı) 3 Haziran 2012 tarihine kadar bizim de Arakan'daki Müslümanların uğradıkları insafsız zulümden pek bilgimiz yoktu. Şimdi dile getirmeye çalıştıklarımız ise, son zamanlarda okuduğumuz yazılardan, haberlerden, dinlediğimiz konuşmalardan elde eden ürünler…
İşte, inanılması zor ama gerçek olan baskı ve şiddetten bazıları şöyle:
*Ülke içerisinde seyahat ederken bile Budist askeri cuntadan izin almak zorundalar. Gittikleri yerde bir günden fazla kalmaları da yasak olduğundan, aynı gün geri dönmek zorundalar. Aksi halde, yedi yıldan başlayan hapis cezası veriliyor.
*Arakanlı Müslümanların eğitim hakları engelleniyor. Liseden sonra tahsile devam etmek isteyen Müslümanlar, din değiştirmek zorundalar.
*Arakan'da Müslümanların dini eğitim alması da yasak. Dini eğitim gizli veriliyor. Âlim ya da hoca olduğu anlaşılanların birçoğu faili meçhul olarak kalan cinayetler neticesinde şehit ediliyorlar.
*Arakanlıların, resmi makamlardan izni almadan evlenmeleri de yasak. Evlenme izni alabilenler için ise yeni bir yasak başlıyor: Budist ailelerin çocuk yapması teşvik edilirken, Müslümanlara iki çocuk sınırı getirilmesinin tek gayesi bölgedeki dengeleri değiştirmek.
*Arakanlı Müslümanlar, tabak, bıçak gibi ev eşyalarını resmi kurumlara bildirmek zorundalar. Budist cunta askerleri, istedikleri zaman evlerde arama yapabiliyorlar. Ellerindeki kayıtlardan fazla eşyaya sahip olanlara, hapis cezası veriliyor.
*Arakanlı Müslümanlar, bayındırlık hizmetlerinden de mahrum bırakılıyor. Müslüman köylerinde telefon hattı bulunmuyor, elektrik verilmiyor. Buna rağmen, kuzulayan her hayvan için vergi ödemek zorundalar…                                                                                                                                                      
*Tüm aile bireylerinin tamamının yer aldığı bir fotoğraf her yıl hükümet yetkililerine teslim edilmek zorundadır. Doğan her çocuk için ve ölen her aile bireyi için devlete vergi verilmesi zorunluluğu vardır.
*Bir Müslüman iş yeri açabilmek için bir Budist’le ortaklık kurmak zorundadır. Bu ortaklıkta Budist, sermaye koymadan işletmenin yarısına ortak olmaktadır.
*Müslümanların devlet dairelerinde çalışmaları yasaktır. Bugün Arakan’da tek bir Müslüman devlet memuru bulunmamaktadır.
*Müslümanlar sabit telefon ya da cep telefonu sahibi olamamaktadır.
*Müslümanların motorlu taşıt sahibi olması yasaktır.
*Bir Müslüman’a bir suç isnat edildiğinde kendisini savunma hakkı verilmemekte ve derhâl hapsedilmektedir. Polis ya da asker sebepsiz yere bir Müslüman’ın evine baskın yapabilir ve kendisine herhangi bir suçlamada bulunabilir. Baskını yapanlar tutuklama yapmamak için rüşvet istediklerinde istedikleri rüşveti alamazlarsa kişiyi derhâl tutuklarlar.
*Müslümanların vatandaşlık hakları yoktur. Müslümanlara üzerinde “yabancılara aittir” ibaresi yazan özel beyaz bir kimlik verilir. Bu kimlik sadece bilgi amaçlıdır. Hiçbir geçerliliği yoktur.

İnsanın gerçekten inanası gelmiyor, “Bu çağda böylesine köle zulmü olur mu?” diye.
Oluyor ki, yakın geçmişe kadar dört milyon Müslüman’ın yaşadığı Arakan'da, baskı ve zulümler yüzünden, nüfusun yarısından çoğu vatanlarını terk etmek zorunda kalmış.
Bugün, Arakanlı Müslümanların en yoğun olarak sığındıkları Bangladeş'teki kamplarda 300 binden fazla mülteci açlık, sefalet ve hastalığın pençesinde yaşam savaşı veriyor…
Bangladeş'teki kampları ziyaret eden zatın anlattıklarını aktarıyorum:
*Baraka tipi evlerden oluşan kamplardan birinin içine girdik. Yerler çamur. İnsanların, tavandan akan suyu engelleyecek birkaç metre naylon alacak paraları yok… Gıda sıkıntısı had safhada… *Barakanın önünde oturan hüzünlü bir kadını gördük. Niçin üzüntülü olduğunu sorduk. Aldığımız cevap içimizi yaktı; Üç çocuğumu açlık yüzünden arka arkaya kaybettim...                                          *Myamar ile Bangladeş arasında sınırı oluşturan nehri, derme çatma teknelerle geçmeye çalışan Arakanlı Müslümanların kimisi arkadan ateş açan Budist askerler tarafından, kimisi suya düşerek ölüyormuş. Bangladeş, mülteci sayısının aşırı derecede artmasından sonra mülteci kabul etmiyormuş. Geri gönderilmek istenen teknelerde bulunan genç kızlardan bazıları, ‘Geri dönüp Budist askerlerin tecavüzüne uğrayacağımıza ölürüz daha iyi’ deyip kendilerini nehre atmışlar…   
Daha neler neler…
Halimize ne kadar şükretsek azdır…
Bakın yıllardan beri bu sıkıntılar yaşanıyordu ama dünyanın pek haberi yoktu. Haberi olanların da umurunda değildi. Lakin son aylarda patlak veren çatışmalarda şiddetin dozu artınca, bize şer gibi görünen zulümler bir anda hayırlara dönüşmeye başladı.
Arakan sorunu dünyaya yayıldı. Başta Türkiye olmak üzere birçok Müslüman ülke tepki gösterdi. Yardım kuruluşları kampanyalar başlattı. Nihayetinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başkakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın da yer aldığı bir heyetle Myamar’a gitti…
Arakanlı Müslümanlara önemli miktarda yardım malzemesi ulaştırıldı ancak daha önemlisi, onlara yalnız olmadıkları hissettirildi. Myamar Devlet Başkanı ve diğer yetkililerle görüşülmesi, inanıyoruz ki, bir nebze de olsa baskı ve zulümlerin şiddetini azaltacaktır…
Yalnız; uzun zamandan beri devam eden bu sorun, pansuman tedaviyle geçiştirilemeyecek kadar büyük. İnsanlık imtihana bu kez Arakan’la girdi. Somali’den daha çetin olan bu sınavdan inşa Allah, Türkiye de başarılı çıkar…

İstanbul Times / Müslüm Aktürk