İnsan hayatının bütün ilişkilerinde “güven” çok önemlidir. Devlet idaresi, toplum hayatı ve yönetimi, siyaset yapmak, iktidar olmak, muhalefette kalmak, hayatın her alanında nüfuz etmek, kurumsal manada insanın tutarlı olması, bir bütünlük içerisinde doğru tavrı, ilkeli duruşu, insani bakış açısıyla inandırıcı olmalıdır.

Türkiye içeride ve dışarıda hayatın her alanında günübirlik, popülist edasıyla kısa vadede ne kazanırım fırsatçı bir anlayışı ve tutumu içerisinde davranan bir devlet görüntüsü veriyor.

Türkiye vatandaşlarının içerisinde bulunan Mavi Marmara adlı gemi uluslararası sularda İsrail ordusu tarafından saldırıya uğradı ve insanlar katledildi.

Suriye devleti askerlerince Türkiye’nin bir uçağı düşürüldü, iki pilot kayıp.

“Elbette bunları anlatmamda ki maksat küresel ve ulusal savaş çığırtkanlığı yapan güruhlara katkı sunmak değildir.”

Sadece iktidarın bir o kadar da muhalefetin içeride ve dışarıda olabilecek ve ‘geliyorum’ diyen risklere, hadiselere uzaktan seyirci gibi davranıp sadece izlemekle yetinip bu olayların vahim sonuçlarının gerçekleşmesini beklemesini, Türkiye’de veya dışarıda insan ölümlerinin karşısında ki adam sendeliğini eleştiriyor ve kınıyorum.

Diktatör Esad ve yönetimi tarafından Suriye vatandaşlarına zulmediliyor. Suriye’de Baas rejimi Kürtlere vatandaşı olarak düne kadar kimlik dahi vermiyordu. Cehennem zebanisi gibi kendi insanlarını raptı zapta alarak kendi vatandaşına karşı her tür devlet terörünü estirmeyi meşru hak sanıyor. İnsanların üzerine ölüm kusuyor. Bunların tamamı maalesef insanlık dışı haller…

Bunun karşılığı hümanist bir tutum içerisinde uluslararası tepki ve yaptırım ile beraber gerçek manada Suriye halkının menfaatine güvenli ve geleceğinin temini samimice sağlanmalıdır.

Ancak Türkiye, yakın tarihe kadar Suriye ile büyük bir iş birliği içerisinde, özellikle Kürtlerin yaşadığı ülkelerdeki egemenlerce Kürtleri yok sayma asimilasyoncu politikalarını stratejik olarak destekliyordu.

Allah aşkına geçmişi bırakalım, bugün bile Türkiye insanların ölmemesi için kendi içerisinde barış ve huzur adına ne yapıyor?

Halen binlerce insana hayatı zehredecek şekilde tamamı güvenlikçi tedbirler kapsamında bölücülük yaftasıyla sendikacıdan, yazarçizere, akademisyenden, gazetecilere, hukukçudan, öğrencilere her tür meslek mensubuna düşünen, fikir üreten insanları dünyada eşi benzeri bulunmayan bir hukuksuzlukla toplu tutuklamalara devam ediliyor. Üstlerine atılan suç belli KCK Kürtleri cezalandırma kumpası veya diğer bir adı “Kürtleri raptı zapta almadır.” Kendi vatandaşına güven, huzur vermeyen, barışı sağlamayan başkasına nasıl ahkâm kesebilir, ne kadar inandırıcı olabilir?

Cezaevlerinin tamamı insanların yaşayamayacağı berbat koşullarda, altyapı inanılmaz yetersiz, insanları isyana götürecek boyutta maalesef kötü koşullardalar.

Türkiye, içeride ve dışarıda ilkeler üzerinde hümanist bir anlayışla insan odaklı, doğru esaslı, uzun vadeli bir tutum pozisyon almalıdır. Bir bütünlük içerisinde tutarlı davranış sergilemelidir.

Çok net görülüyor ki Türkiye’de daha önceki haksız, hukuksuz, vebale bulaşmış, suça batmış günahkâr devlet yapısına, Ak Parti iktidarı köklü bir değişim ve pozitif bir dönüşüm gerçekleştiremedi. Palyatif çarelerden ileri gidilmedi. İlkesel olarak demokrasi, özgürlük ve insan hakları, evrensel hukuk ortamı geliştirilmedi.

Türkiye demokrasi kültürü bakımından son derece fakir bir ülkedir. Devleti kutsayan, bireyi yok sayan bir anlayıştan gelen bu paradigmanın halen ne kadar değiştiği ortadadır. Ha keza ülkemizde farklı diller, dinler, görüşler topyekûn farklılıklar ne kadar kendilerini özgür ifade ediyor veya güvende hissediyor?

Hepimizin demokrasi ve özgürlükler adına umut bağladığı, içeride ve dışarıda mutlak barışı sağlayacağına ve ülkeyi AB üyesi yapacağına inandığımız, değişim rüzgârı estirdiği, demokrasi ve özgürlük vaat eden Ak Parti iktidarının şu yakın geçmiş tarihine baktığımız zaman çok net ayan beyan statükonun su götürmez bekçisi halini aldığı görülmektedir. Sadece iktidarını devam ettirmek için başkanlık veya yarı başkanlık adı altındaki maksadı ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tartışılmaz tek adamlığını devam ettirme gerçeğidir. Sayın Erdoğan bu ahval ile toplumu her bakımdan sukutu hayale uğrattı.

Biz ne zaman her şart altında ilkesel olarak evrensel insan hak ve hukuku bakımından tutarlı politikalar içselleştirir, benimser ve uygularsak o zaman içeride ve dünyada inandırıcı oluruz. Telafisi mümkün olmayan bu tarz insan ölümleri ile neticelenen hadiseler içeride ve dışarıda yaşamayız.

İstanbul Times / Maksut Konyar