Yazmış olduğum romanım Viran’da: “Gerçekleşmemiş hayaller sonsuzluğa mahkûm mudur sizce?” demiştim.

**

Son zamanlarda çok değer verdiğim bir arkadaşımdan duyduğum üzücü bir cümleyi paylaşmak istiyorum sizlerle:

Artık hayal kurmak istemiyorum!

Hayal kurmaktan uzaklaştırılan birinin ruh halini düşündünüz mü hiç?

Ne yaşamış olabilir?

Neden hayallerine ket vurmuş, kelepçesinin anahtarını yutmuş olabilir?

Çay bardağına yansıyan yüzüne odaklanıp gözlerine daldığında kara kara düşünen biri ile; çay bardağını gökyüzüne doğrultarak Ay’ın hizasına getirip çeşitli düşler kuran biri aynı mıdır?

Aldığı nefesi günlerce verecek insanlar tanıyorum; yavaş yavaş... Öyle yorgunlar.

Kaldırımda oturup tebeşirle çizdiği resimlereacımadan basıp geçenlerin vicdansızlığında boğulan çocuğu, çocuğunun hayallerini hisseden anneyi düşlüyorum zaman zaman...

Çocuklar belki farkına varmakta zorlanır hayallerinin yıpratıldığını; büyükler nasıl görmezden gelecek?

Ülkemizde hayal kurmak zor mu?

Gerçekçi hayallerden bahsediyorsak, ardından hayal kırıklığına uğramamız fazlasıyla normalleşti!

Hayalperestlerin hayallerini bu konu dışında tutuyorum çünkü bir hayalperest olarak, bazı hayallerimizin boyutu tartışmaya kapalı olabiliyor.

Ülkemizdeki insanların kurduğu hayalleri ele alalım:

  • Çok iyi bir iş, lüks bir ev, son model bir araba...
  • İyi bir iş, iyi bir ev, iyi bir araba...
  • Orta yollu bir iş, orta halli ev, ortalama bir araba...
  • Ev geçindirecek kadar bir maaş, kafasını sokacak bir ev, idare eden bir araba...
  • İş olsun nasıl olursa olsun, kalacak bir göz oda, otobüse binecek para...

Hayallerde zamanla oluşan çöküntünün boyutlarını buradan görebiliyor musunuz?

Gençlerin eğitim hayalleri:

  • Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri, çok iyi bir iş...
  • İyi bir üniversite, iyi bir iş...
  • Orta bir üniversite (Eğitim sistemin karışıklığından), iyi bir iş...
  • Mezun olabilirsem, iş bulabilirsem...

Hayallerde zamanla oluşan çöküntüye eğitimden bir örnek...

**

“Dil öğrenip yurt dışına çıkmak istiyorum. Gezmek istediğim ülkeleri, tanımak istediğim kültürlerin listesini yaptım”

Yine bu gibi cümlelerin peşi sıra gelen: “Maddi durumumun yetersizliğinden hayallerimi gerçekleştiremiyorum”cümlesi...

Haklı bir yakınma!

Ekonomik hayaller, su üzerine üflenmiş gibi; izi dahi yok!

Türkiye’de hangi sektörde hayal kurulsa, hayallere ulaşılmadan önüne çıkacak bir engel muhakkak çıkıyor.

İnsanlar boşluğa doğru ilerliyor.

“Siyasi boğuşmalardan, günlük rutinlerden, ülkenin sorunlarından insanın hayal kuracak zamanı mı var” cümlesini de yine bir ağızdan duydum ve bu köşeye bırakmak istedim.

Koskoca ülkede hayal kuracak vakit kalmamış.

Vay halimize!

Ülke için aynı anda aynı hayaller kuranlar; aynı anda aynı yerlerinden vurulanlar...

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak hissinin kavurduğu nokta bu!

Açlık sınırı 2 bin 925 lira olmuş, yoksulluk sınırı 10 bin 344 lirayı bulmuş.

Ekonomiyi iki oduna sürtsen ateş çıkartmayacak, etkisi yok.

Durum böyleyken hayal kurmak zorlaştırılmış bu ülkede, öyle diyorlar!

Haklılar da...

Koca bir rüzgâr ülkeye gelmiş, herkesi bir yerlere savuruyor.

Hayatı gerçekten anlayan ve hissedenler; yaşamın kargaşasından uzak, dingin bir zihin ile oturup izleyenlerdir.

Ama;yaşamın kargaşasına maruz kalıp hayallerinden mahrum olanlar ne olacak?

Hayatı dingin bir şekilde oturup izleyemeyecek, hayatın içinde yuvarlanırken yaşadığını bilmeyecek!

Gerçekleşememiş hayalleriniz sonsuzluğa mahkûm mudur?

Cevabını kendi hayatınızdan yola çıkarak verin.

Ve hayallerinizin çalınmasına izin vermeyin.

Not: Ben bu yazıyı yazarken 80 yaşındaki dedem,başucumda bana açtırdığı Zeki Müren şarkılarını dinliyor. Bir noktaya bakıp, dalalı çok oldu. Belli ki o da geçmişe gitti. Ya da gelecek hakkında düşünüyor yahut hayal kuruyor...

Siz yine de hangi ülkede yaşarsanız yaşayın, kaç yaşında olursanız olun, şartlar ne olursa olsun; hayal kurmaktan asla vazgeçmeyin!

Umut hep vardır.

İstanbul Times  / Hande Balcan