Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ABD’nin ekonomik ve askeri planda rakipleri karşısında gerilediğini belirterek “Dünyanın toplam üretiminin yarısı ABD’deydi, şimdi ise bu oran yüzde 15’te. Eski askeri üstünlüğünden de yoksun durumda” diye konuştu. Perinçek, bu durumun ABD’yi, hem Türkiye’yle hem de diğer ülkelerle dengeli bir siyaset izlemeye zorlayacağını belirtti. Sözcü gazetesinin Trump ve Biden arasındaki rekabeti, “Dünyanın patronu bugün belli oluyor” şeklinde vermesini eleştiren Perinçek şu sözleri kullandı: “ABD, dünyanın patronu olsaydı; Çin’in yükselişi karşısında çaresiz kalmazdı, Suriye’yi ve Irak’ı bölme planları hayata geçerdi, bölgemizde 2. İsrail devletini kurardı veya Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de engellerdi… bunların hiçbirisini yapamadı. O nedenle ABD olsa olsa  söz konusu başlığı atan Sözcü’nün patronu olur.”    

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, dün Ulusal Kanal’da Çıkış Yolu programında açıklamalarda bulundu. Ulusal Kanal’ın Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur, Ana Haber Sunucusu Teoman Alili ve Aydınlık gazetesi Ekonomi Muhabiri Recep Erçin’ın sorularını yanıtlayan Perinçek, yeni başkanını seçmek üzere olan ABD hakkında önemli saptamalar yaptı. Perinçek, ABD’nin bir yol ayrımına geldiğini, ya askeri planda kendisine yenilgiler getiren önceki siyasetini zorlayacağını ya da inişe geçen ekonomisini düzeltmeye yöneleceğini belirtti. “Ortadoğu’da 8 trilyon dolar harcadık ve binlerce askerimiz öldü” diyen Trump’un ikinci çizgide program izlediğini kaydeden Perinçek, Biden’ın ise CFR’nin, ABD yeraltı devletinin istediği savaş politikasını sürdürmek istediğini vurguladı.

KAPIŞMA KAPIDA

“ABD seçiminin karakolda bitebileceğini ifade etmiştik. İki taraftan da yenilenin seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğine dönük mesajlar geliyor, kapışma ihtimali yükseliyor. Bu açıdan bakıldığında nispeten istikrarlı bir demokratik düzenin hâkim olduğu önceki seçimlerine benzemiyor. İki ismin de askeri destek araması dikkat çekici. Trump, Biden için “O’nun Pentagon’da savaş ağaları var” diyor. Biden da Trump’ın bazı generalleri satın aldığını ileri sürüyor.”

SÖZCÜ GAZETESİNE GÖRE ABD, DÜNYANIN PATRONU!

Sözcü gazetesinin geçen 3 Kasım’da ABD seçimi için “Dünyanın patronu bugün belli oluyor” başlığını tercih etmesi Perinçek’e soruldu. Perinçek, şöyle konuştu: “AK Parti hükümetine yakın medya kuruluşları bu tür bir başlık atmaz ama Sözcü atıyor. ABD kendi yayınlarında “Ben yeniliyorum” diyor, Sözcü ise “ABD yıkılamaz” diye bağırıyor. Biz ‘ABD’nin dolar hegemonyası yılıyor’ dediğimizde de bu çevrelerden hemen itirazlar yükselmişti. ABD’nin hala patron olduğu, Türkiye’ye istediğini yaptıracak gücünün olduğu algısını topluma veriyorlar. ABD, dünyanın patronu olsaydı; Çin’in yükselişi karşısında çaresiz kalmazdı, Suriye’yi ve Irak’ı bölme planları hayata geçerdi, bölgemizde 2. İsrail devletini kurardı veya Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de engellerdi… bunların hiçbirisini yapamadı. Görüyorsunuz şimdi de Kafkaslarda mağlubiyet yaşıyor, ABD’ye bu bölgede ayağını basacak bir yer kalmıyor. Yakın gelecekte Ortadoğu’dan da silinecek. O nedenle ABD olsa olsa kendisiyle çıkar birliği olanların, söz konusu başlığı atan Sözcü’nün patronu olur.”    

ABD’NİN EKONOMİK VE ASKERİ OLARAK GERİLEMESİ

“Ekonomik ve politik gelişmelere bakarak söylüyorum: ABD, hem Türkiye hem de dünyanın diğer ülkeleriyle dengeli bir ilişki kurmak zorunda kalacak. Amerikan ekonomisinin gerilemesi ve askeri üstünlüğünü kaybetmesi bunu dayatıyor. Dünya’da satın alma gücü paritesine baktığımızda Çin, ABD’yi sollayarak 1. ülke oldu. 1960’larda dünyanın toplam üretiminin yarısı ABD’deydi, şimdi ise bu oran yüzde 15’te. 2. Dünya Savaşı süreci ve sonrasında dünyayı atom bombası ve diğer silahlarıyla tehdit eden bir ABD vardı. Şimdi ise Çin ve Rusya gibi rakipleri karşısında dünyaya öyle bir efendilik yapamıyor. Eskiden olduğu gibi dünyayı terörize edecek askeri üstünlükten yoksun durumda.”

HALK HAREKETLERİNİN YÜKSELMESİ

ABD’de ayrımcılığa tabii tutulan kesimlerin eylemlerini yükselteceğini söyleyen Perinçek şu öngörülerde bulundu: “ABD’yi, merkezinde siyahiler, hispanikler ve Asyalıların yer aldığı halk hareketleri bekliyor. Ekonominin zayıflaması, bu kesimlerde var alan tepkileri daha da şiddetlendiriyor. Refah düzeyi azalan, işlerini kaybeden insanları da eklediğimizde ABD’deki hareketliliğin artacağını öngörüyoruz. ABD sokak eylemlerinin, halk hareketlerinin yükselişiyle birlikte Roosevelt çizgisinde bir dönüşüm yaşayabilir.”

“KÖKTENCİ ÇÖZÜMLER ŞART”

Perinçek, Türkiye ekonomisinin son durumuyla ilgili de tespitlerini paylaştı: “Türkiye, Üretim Devriminin eşiğinde. Yaşadığımız zorluklar bir çöküşü değil, büyük çözümleri getirecek. Birinci Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki’nin izlediği milli ekonomi politikalarını hatırlamakta fayda var. İttihat ve Terakki, o dönemde alınabilecek en radikal kararları aldı ve kapitülasyonları kaldırdı. Müttefiki Almanya’nın muhalefetine rağmen bu politikasında ısrarcı oldu. Kemalist Devrimin ekonomideki önemli başarıları da o dönemdeki pratikleri temel almıştır. Türkiye yine köktenci çözümler üretmek durumunda. Turgut Özal’ın getirdiği borçlanma ekonomisi iflas etti. Üretim ve istihdam odaklı ekonomiye geçiş Türkiye’nin gündemine girdi.”

DÖVİZİN TL’YE ÇEVRİLMESİ

“Doların yükselmesi karşısında alınacak tedbir bellidir. Dolara ödediğimiz haracı sonlandırmak istiyorsak kur sistemini kontrollü hale getireceğiz. Döviz mevduatlarını rayiç bedel üzerinden TL’ye çevireceğiz. Elbette ithalatçının ihtiyacı olan dövizi saklı tutarak…Bir kararname ile bu işi çözeriz. Banknotların üzerinde Washington’un değil Atatürk’ün resmi olacak. Dışarıya kaçırılmış olan dövizleri de Türkiye’ye getirilmesini sağlayacağız. Yatırımcılarımız, vatandaşlarımız bunu kavrayacak ve destekleyecektir.”

EN KRİTİK MESELE: İSTİHDAMI ARTIRMAK

“Bugün en kritik mesele, ekmek teknesini korumak, istihdamı artırmak ve işsizliği azaltmak. Kaynaklarımızı doğru kullanacağız ve yatırıma yönlendireceğiz. Yoksa elde var olanın hepsini dağıtırsak, ücretleri artırmaya veya sadakaya gidersek bir süre sonra üretim yapacak merkezler de kalmaz. Türkiye kaynaklarını, tasarruflarını yeni fabrikalara, üretim tesislerine ayıracak. Bu noktada yeni teknoloji saplantısıyla hareket etmeyeceğiz. Önemli olan, mümkün olduğunca çok sayıda insanımıza iş vermek. Dolayısıyla emek yoğun sektörlere yatırım yapacağız. Örneğin tarım yapılmayan tarlaların ekilmesini sağlamak, tarım arazisi olarak kullanılabilecek alanları değerlendirmek… Köylerde kooperatifçiliği canlandırmak. Bu bölgelerde kollektif bir hava estirmeliyiz ki kaynaklarımızı, zamanı ve emeği verimli kullanalım. Örneğin küçük bir köyde onlarca traktöre gerek yok. Burada kooperatife ait ekme – biçme araçlarını ortak kullanıma sokacağız. Gereksiz kaynak kullanımına son vereceğiz.”

Editör: TE Bilisim