Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında CHP lideri Baykal'ın 'kameralı görüşme' talebininin siyasi ahlaka ters olduğunu söyledi ve ''Kesinlikle görüşme için CHP'ye gitmiyorum'' dedi. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları: AB İLERLEME RAPORU 14 Ekim’de AB Komisyonu, 2009 Türkiye İlerleme Raporu yayımlandı. Oldukça olumlu bir rapor gördük. Son dönemde attığımız yüksek siyaset adımları Türkiye’nin rotasının değişim ve dönüşüm çizgisinde olduğunu, hükümetimizin reformlarını sürdürdüğünü gördü. AZERİ VEKİLLERLE GÖRÜŞME Çarşamba günü Azerbaycan milletvekillerinden oluşan grubu kabul ettim. Başta Ermenistan ile imzalanan protokol olmak üzere gelişmeleri değerlendirdik. Orada ifade ettim, hükümetim ve şahsım Azerbaycan milli meclisinde yaptığım konuşmanın arkasındadır. AZERİ BAYRAĞINI TÜRK BAYRAĞI GİBİ BİLİRİZ Benim vatandaşlarımda Azeri kardeşlerimde bu nifak girişimlere prim vermesinler. Dedikodulara iftiralara kulak asmasınlar. Biz Azeri bayrağını Türk bayrağı gibi, Azeri topraklarını Türkiye toprakları gibi aziz ve kutsal bildik, yine öyle biliriz. Bu hitabım Azeri kardeşlerimizedir. Bakü’de yatan şehitlerimiz bunun şanlı şahitlerimizdir. Azerbaycan çıkarlarını, Türkiye çıkarlarından geri tutmadık tutmayız. Kimse Türkiye’nin iyi niyetli duruşunu başka yerlere çekmesin Türkiye’yi de test etmeye kalkmasın. Son zamanlarda özellikle bu konu üzerinde fitne fesat odakları çok iyi çalışıyor. Tabi bu Türkiye’nin içinden de destekleniyor. Bunu besleyen odaklar da belli. Sürekli olarak orayla paslaşmak suretiyle böyle bir süreci tahrik ediyorlar. 7 yıllık iktidarımız döneminde Azerbaycan ilişkilerinde Türkiye-Azerbaycan nereye geldi ortadadır. Ama sadece bir Türkiye-Ermenistan milli maç sebebiyle FIFA’nın almış olduğu bir karar, bu kararı uygulamaya çalışan arkadaşlarımız ve bu milli maçı provoke edenleri halkımız gayet iyi tanıyor. Bundan sonra Türkiye’de kalkıp, Süper Lig'de oynanan maçta Azerbaycan bayrağını, İstanbul’da böyle Bursa’da böyle diyerek karşılaştırmak, şecaat arz ederken şirkatını söyleyenlerdir bunlar. Azerbaycan Şehitliği'ndeki Türk bayrağının kaldırılmasının ne anlama geldiğini inanıyorum ki Azerbaycanlı kardeşlerim de çok iyi değerlendireceklerdir. IRAK'TA İMZALANAN ANLAŞMALAR Şahsım, 9 bakan arkadaşım, milletvekili arkadaşlarım ve bürokratlarımız hep birlikte Irak’taydık. Aynı hafta içinde yine milletvekillerimiz bakan arkadaşlarımla Halep’te Suriye’de imzalar atıldı. Bu süreç yüksek düzeyli stratejik ilişkiler konseyinin ilk önemli adımları. Bununla birlikte bölgede yeni bir süreç başlıyor. Bunun içinde eğitim, sağlık, güvenlik, enerji, tarım, ulaşım, ticaret var. Aklınıza gelen her alanda gerek Türkiye-Suriye gerek Türkiye-Irak arasında bu anlaşmalar yapıldı. 48 mutabakat muhtırası imzalandı. Bu kadar geniş tabana oturan bir anlaşmayı Irak’ta imzaladık. Ortak kabine toplantısı yaptık ve sonra açıkladık. Ayrıca Irak Cumhurbaşkanı’nı, yardımcılarını ziyaretimiz oldu. Irak şu an seçimin de hazırlığı içerisine giriyor. Bu ziyaret böyle bir döneme rastlaması sebebiyle ayrıca bir anlam taşıyordu. Hedefimiz en kısa zamanda Rusya ile anlaşmaları imzalamak olacak. Onun da olumlu görüşü aldık. Dışişleri bakanlığımız görüşmeler yapacak. Ardından Moskova’da onun da imzalarını atacağız. AHİLİK HAFTASI Ahiler diyor ki 'Sana gelmeyene sen gideceksin.' Hani hep diyoruz ya bu parti milletin partisidir. Bu partiyi millet kurmuştur diye. Biz Türkiye’nin sesine kulağımızı tıkayamayız. Yüreğimizi kapatmayız. Rotamızı da atacağımız adımları da milletimiz belirler. Kişisel hesaplarla nazla niyazla asla hareket etmeyiz. İşte biz partimizi kurduğumuz andan itibaren bu milleti millet yapan değerlere sahip çıkıyor, rotamızı da onların ışığında çiziyoruz. SAYIN BAHÇELİ, SİZE SİZİN DİLİNİZLE CEVAP VERMEM Sayın Bahçeli hafta sonu bir kongrede benim Güneydoğu, Doğulu milletvekili arkadaşlarıma siyasi ahlaktan tamamıyla uzak, siyasi nezaketten tamamıyla uzak bir yakıştırmayla bana sesleniyor. Arkadaşlarıma aslında ciddi manada hakaret ediyor. Sayın Bahçeli, sizin yaklaşım tarzınızı kabul etmemiz zaten mümkün değil. Sizin dilinizle size cevap vermeyi de asla düşünmüyorum. Biz bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, biz etnik milliyetçilik yapmayacağız dedik. Ama sen bu ifadelerinle hem bölgesel milliyetçilik yapıyorsun, hem etnik milliyetçilik yapıyorsun ve benim arkadaşlarıma sen durup dururken bu saygısızlığın daniskasını ortaya koyuyorsun. Arkadaşlarımın ne karakterini, ne cibilliyetini seninle hiçbir zaman ölçmem. İşte senin Güneydoğu’ya Doğu’ya niçin gidemediğin belli. Niçin oralarda sıralamaya giremediğin belli. Çünkü gidene gelinir, gitmeyene gelinmez. Kapısını açık tutanın kapısından girilir, kapısını açık tutmayana girilmez. İkram edene ikram olunur. Daha fazla üzerinde durmayacağım. BAYKAL'A KAMERA YANITI: SİYASİ AHLAKA TERS Şimdi geliyorum ikinci konuya. 8 Ekim 2009 tarihinde CHP Genel Başkanı sayın Deniz Baykal’a bir mektup yazdım. Bir sayfalık mektupta milli birlik süreci adı altında yeni bir demokratik açılım sürecini başlattığımızı, hedefimizi sadece ülkemizde huzuru istikrarı pekiştirmek, anayasal düzenimizi daha da yüceltmek olduğunu ifade ettim. Yine mektubumda ülkemiz adına son derece önemli olan böyle bir sürecin geniş bir toplumsal mutabakata, özellikle siyasi partilerimiz arasında gerçekleşecek asgari bir diyalog zemininde olmasını belirttim. Nezaket kuralları içinde bir mektup yazdım. Acaba şurada incitir miyim diye dikkat ettim. Kendilerine gönderdim. Benim mektubumun kendilerine ulaşmasından dört gün sonra cevabi bir mektubu bana ilettiler. Bizim son derece sade mektubumuza karşılık olarak 6 sayfadan oluşan, kimi zaman kırıcı, incitici, çok yakışıksız bir üslupla peş peşe sıralayan, nezaket kurallarının dışında bir mektupla karşılaştım. Sayın Baykal mektubunda uzun uzun süreci eleştiriyor. Bir şey görüşmedik ama süreci eleştiriyor. Eleştirilerini tamamen dedikodulara dayandırıyor ve hızını alamayıp açılım politikasında hiçbir şekilde sizinle birlikte olmayacağımız diye kestirip atıyor. Ne kaldı? Tüm bunları da sineye çektik. Bu iddiaların asılsız olduğunu düşünerek mektubu okumaya devam ediyorum. Ancak mektubun son paragrafında bütün siyasi geleneklere aykırı bir şekilde görüşmenin televizyon kameraları tarafından kayda geçirilmesi şartının olduğunu gördük. Baykal bir taraftan baş başa görüşmeye hazırım diyor, bir taraftan da kamera şartını dayatıyor. Ne bizde, ne de dünyanın herhangi bir yerinde liderlerin bir araya gelmesi ilk kez yaşanmıyor. Ama kamerayla bir görüşmeyi tespit, siyasi ve diplomatik ahlaka ters olarak nitelendirilir. Böyle bir şey olmaz. Biz bir basın toplantısı yapmıyoruz. Zaten onu yaptığımız zaman çıkarız ekranların karşısına orada bunu yaparız. BBG MANTIĞINDA GÖRÜŞME OLUR MU? Nitekim demokrasinin gereği de siyasi partilerin istişare içinde olması da budur ki ben oraya bu sürecin koordinatörü olan İçişleri Bakanımı yanımda getirmeyi planladım. Yanımda not tutucu da olur, eğer çok ısrarcıysalar birer tane de ses kaydı için o da konulabilir. Bu da olur, ama biri bizi gözetliyor mantığı içerisinde kameraların kurulmasını anlamak mümkün değil. Böyle bir yaklaşım olur mu? BAYKAL'IN BEYNİNİ YIKAYACAK DEĞİLİZ Televizyona şov programı yapıyor gibi üç beş kameranın önünde görüşmek ikili görüşme olmaz. Bu tavır bin dereden su getirmek ipe un sermektedir. Biz oraya gidip sayın Baykal’ın beynini yıkayacak, hipnotize edecek değiliz, büyü ya da sihir yapacakta değiliz böyle bir kabiliyetimiz yok. Biz her konuda uzlaşmayı zaten beklemiyoruz. Biz demokrasinin gereğini yapalım istedik. Önemli olan diyalog dedik. Müzakereye açık olmaktır dedik. Ben kendilerini genel merkezlerinde ziyaret ettim. Bu ikinci ziyaretim olacaktı. Bakanımın ziyaretini kabul etmedi. Mutlak manada mutabakat aramıyoruz. Demokrasinin bir şartı da değil. Demokrasi de olmazsa olmaz değildir mutabakat. Biz geliriz, görüşlerimizi anlatırız, istişare ederiz. Ama bakıyorsunuz bırakınız süreci konuşmayı, usül üzerinde görüşmenin metodu üzerinde de sayın Baykal’ın kaçtığını görüyorsunuz. Sanki milletten bir şeyler kaçırılacak. BAYKAL'LA GİZLİ KAPAKLI ŞEYLER KONUŞACAK DEĞİLİZ Sayın Baykal bütün görüşmelerini kameralar önünde mi yapıyor? Baykal acaba hiç bunların yanında görüşmeler yapmadı mı? Şu ifadeye bak, “Kapalı kapılar ardında görüşme yapamayız” sizin kapılarınız hep açık mı duruyor sayın Baykal? Kamuoyunun hissiyatını dikkate almadan siyaset yapılamaz ve her meseleyi krize dönüştüren bir anlayışla nasıl müzakere yapılır? Odasını 24 saat canlı yayına açsın, partilileri de genel başkanı 24 saat izlesin. Biz hiçbir şeyi milletimizden gizlemedik saklamadık. Sayın Baykal’a gidip gizli kapaklı şeyler de konuşacak değildik. CHP'YE GİTMİYORUM Görüyoruz ki sayın Baykal buna ne hazır ne de açık. Baykal’a cevabını veriyorum. Sayın Baykal madem ki sen kameralara bu kadar meraklısın, zaten biz bunu Meclis’e getiriyoruz, Meclis’te tüm yerli yabancı kameralar karşısında, eğer sen çıkar orada konuşursan bende orada konuşacağım. Ama sen konuşmazsan, ilgili arkadaşlarım bilgilendirmeyi zaten her şey açık seçik yapacaklar. Bu vesileyle sağ olasın, belki bir çayını içerdik ama kesinlikle bende oraya gitmiyorum
Editör: TE Bilisim