Geçmişten Günümüze Türkülerimiz

Türkü, bizim geleneğimizde melodi eşliğinde söylenen halk şiirleridir. Anonimleşen birçok türkü halka ait olarak nesilden nesile aktarılarak söylenegelmiştir. Modası geçmeyen değerlerin arasındadır türküler. Birçok konu hakkında söylenmiştir. Halktan, halkın dertleriyle bir olduğundan bugün bile kendimizden parçalar bulabiliyoruz. Başlıca türkü konularına bakarsak; aşk, hasret, ölüm, gurbet, savaş, yiğitlik üzerinde yoğunlaştığını görürüz. Özelliklehalkı derinden etkilemiştir. Bir döneme de ışık tutan türküler kıymeti bilinmesi gereken önemli değerlerdendir.

Bir Hasret Türküsü ve Hikayesi

Düğünlerden önce düzenlenen ve kızlar eğlencesi olarak bilinen kına gecelerinin olmazsa olmazı yüksek yüksek tepelere türküsünün arkasında aslında bir dram yatmaktadır. Küçük yaşta evlenerek köyünden çok uzakta bir köye gelin giden Zeynep, aile özlemiyle yanıp tutuşur ve sonunda hastalanıp yataklara düşer. Hasta yatağında hasretini bu söz ve melodiyle dışa vuran Zeynep gelin kurtarılamaz. arasında içli hikayesi ile dikkat çekenlerden biridir bu türkü. Geçmişte günümüze uzanan süreç içerisinde türküler de insanımızın çilesine, mutluluğuna ve umutlarına ortak oluştur. Dolayısıyla hemen türkünün kendine has öyküsünün bulunduğu da bilinmektedir. Bu sayede türkülerin hangi olaydan sonra ortaya çıktığı da netleşmektedir.

Hasret Türkülerinden Küçük Bir Derleme

Her türkünün yazıldığı zamana ışık tutan acı tatlı hikayeleri vardır. Hikayesi zehir olan birkaç hasret türküsünden bahsetmek istedik. Gesi bağları türküsünün hikayesi Zeynep kızın hikayesine benzemektedir. Uzaklara giden gelin doğduğu yere özlem duyar. Ah bir ateş ver türküsünün de kesin olmamakla beraber, 1953 yılında Çanakkale Boğazı'nda, Dumlupınar denizaltısının batması ve o sırada içeride kalarak şehit olan 22 denizciye yazıldığı düşünülmektedir. Erzurum yöresinden bir türkü olan eledim eledim, oğlu şehit olan bir ananın hasretini anlatmaktadır.

 

Kaynak :

Editör: TE Bilisim