İşte Detaylar:

Kanal D Ana Haber Bülteninde Yer Verilmeyen Açıklamalarla Adnan Oktar Davası

Adnan Oktar ve arkadaşları, Temmuz 2018’den bu yana tutuklular… Her duruşmada yeni gelişmelerin yaşandığı davadaki son durumu sizler için derledik:

Adnan Oktar grubu 11 Temmuz 2018’deki operasyonun ardından tutuklanarak Eskişehir, Kırıkkale, Edirne, İzmir, Kocaeli, İstanbul gibi 10 ayrı ildeki 18 farklı cezaevine dağıtıldılar.

Bir kısmı aylarca tek başına bir hücrede tutuldu. Çok büyük kısmı cinayet, uyuşturucu satıcılığı, gasp, hırsızlık gibi suçlardan hüküm giymiş, psikolojik açıdan sorunlu, akli dengesi yerinde olmayan insanlarla aynı koğuşlarda kaldı. 1 yıl boyunca tutuklu olarak iddianamelerinin hazırlanmasını beklediler. 14 ay sonra ilk defa mahkeme huzuruna çıktılar. 3 ay boyunca savunmalarını verdiler.

13 Aralık 2019’da 91 kişi ev hapsinde tutulmak koşuluyla tahliye oldu. Geçtiğimiz gün yapılan 3. Celsede de 1 kişi daha tutuklandı ancak 4 kişi de yine ev hapsi ve elektronik kelepçeli adli kontrol şartıyla tahliye oldu. Halen Silivri Cezaevinde 8’i kadın olmak üzere 78 kişi de tutuklu durumda.

Son tahliye olanlardan Meltem Arıkan Daban ve Aylin Kocaman Kanal D’ye açıklamalar yaptılar. Bu açıklamaların tamamını sizler için, sadece İstanbul Times’a özel olarak derledik ve yayınlıyoruz.

2 ayı tek başına olmak üzere 19 ay hapiste kalan Meltem Arıkan Daban’ın açıklamaları şöyle:

Ben Adnan Oktar’ı yaklaşık 30 yıldır tanıyorum, bir ömrü onunla geçirdim, her saniyesinden mutluyum. 20 ay tutuklu kaldım, tek başıma tecrid de tutuldum, hiçbir insanla, arkadaşlarımızla görüştürülmedik.

Buna rağmen bin kere dünyaya gelsem yine aynı bu hayatı yaşardım. Tüm bu operasyon, tutuklanma, her şey çok hayırlı oldu. Allah her şeyi hayırla yaratır. 125 evimize aynı anda operasyon yapıldı, tüm hesaplarımız incelendi, her şeyimize el konuldu, Devlet eliyle didik didik incelendi ve suçsuz olduğumuz ispatlandı.

Bizden Adnan Oktar’a iftira atmamız, tertemiz insanları suçlamamız isteniyor. Bizim o cezaevinden çıkmamız tek bir imzamıza bakıyordu. İmzayı at, iftira at, sokağa çık. “Aksi takdirde bir daha gün yüzü göremeyeceksiniz” denildi, aylarca bu baskı yapıldı. Öleceğimi de bilsem, yanacağımı da bilsem, lime lime olup parçalanacağımı da bilsem Adnan Bey’i sevmekten vazgeçmem, tertemiz insanlara iftira atmam.

Biz Devlete itaatli insanlarız, sonuna kadar Devletimize bağlıyız. Devletimiz bizi iyi tanır, bilinen bilinmeyen tüm hizmetlerimizi, çalışmalarımızı bilir. Devletimiz ne derse onu yaparız. Bilmeden, istemeden yaptığımız şeyler olursa hemen düzeltiriz. Asla ısrar etmeyiz. Biz Devlete sadığızdır.

Arkadaşlarımızın silahlarının hepsi ruhsatlı. Devlet güvenmiş, vermiş bu silahları. Bu silahlarla 40 yıl boyunca yaşanmış tek bir vukuat bile yok. Bizim arkadaşlarımızın silahlarından asla polise kurşun yönelmez, polise yönelen kurşunun önüne kendisini atacak insanlarız biz. Bizim için vatan, devlet, millet kutsaldır, uğruna can verilir. O bahsettiğiniz olay (Mert Sucu’nın polise ateş ettiği ithamı) içinde bir çok çelişki içeren, çok şüpheli, şaibeli bir olay. Ateş ettiği iddia edilen arkadaşımızın elinde barut izi yok, vurulduğu iddia edilen polisimizin ceketinde kurşun çekirdeği yok, kullanıldığı söylenen silahın üzerinde parmak izi yok… Daha o kadar çok husus var ki böyle, ileride Türkiye gerçekleri öğrendiğinde çok şaşıracak. Biz bu konuda Adaletimize güveniyoruz.

“Çok büyük suçlar, ithamlar var” diyorsunuz ama tek bir tane bile aleyhte somut delil yok. Dosyanın hiçbir yerinde delil yok, sadece laf var. Sözde cinsel saldırılardan, tecavüzden bahsediliyor. Bu iftiralarda bulunanlar tek bir delil ortaya koyamıyor, tecavüze uğrayan insan iç çamaşırını ilgili yere sunar, rapor alır, yer, konum, tarih bildirir. Aradan 30 yıl geçmiş, birden bire bazı kadınlar “Bana tecavüz edildi” diye ortaya çıkıyor ve ilgili şubeye değil de nedense hepsi birden, bir-iki haftalık bir süre içinde Mali Şube’ye gidiyor. Burada bir yönlendirme olduğu çok açık. 2016’dan operasyonun yapıldığı 2018’e kadar 2 yıl teknik takip yapılmış, tüm telefon konuşmalarımız, yazışmalarımız, her adımımız kayıt altına alınmış. Madem böyle, Allah vermesin tecavüz olayları var, neden bu kadınlar kurtarılmamış? Neden suçüstü yapılmamış? Suçüstü yapılsaydı, olay net olarak ortaya konsaydı. Yapılamadı, çünkü hiçbir zaman böyle iddia edildiği gibi cinsel tacizler, saldırılar vs yaşanmadı.

Bu insanların bir kısmı bizlerin 30 yıllık arkadaşları. 30 yıllık can dostumuz. Ama onlara bir kızgınlığım yok, anlayış duyuyorum. Can azizdir, cezaevi koşulları çok ağır. İnsanlara canın mı iftira atmak mı denildiğinde bazı insanlar iftira atmaya mecbur kalmış olabilirler. “870 yıl hapis” diyorlar, bu insanlara öl demek gibi bir şey. Canım ciğerim olan arkadaşlarım onlar da, neden böyle yapmak zorunda kaldıklarını anlıyorum.

Ben 1999 yılında da gözaltına alındım. Organize Suçlar Şubesinde işkence gördüm. İşkence gördüğüm Adli Tıp raporuyla sabit. O dönemde Organize Suçların başında Adil Serdar Saçan vardı. AkParti Milletvekili Harun Karaca, Yeni Şafak’ın sahipleri Albayraklar ve daha nice insan Adil Serdar Saçan yönetimindeki Organize Suçlar’da işkence gördü. İhtilal dönemlerinin Ziverbey Köşkü, 28 Şubat’ın ise Adil Serdar Saçan yönetimindeki Organize Şubesi vardı. Bizlere işkence yapanlar dışarıda dolaşıyor, bizler tutuklu yargılanıyoruz.

Bizler hiçbir zaman Devletimizden şikayetçi olmadık. Devletimiz neyi beğenirse onu beğenir neyi istemezse ondan imtina ederiz. Bizim için vatan, bayrak, devlet kutsaldır.”

Adnan Oktar grubu davasında tutuklanan ve yurtdışındaki birçok bilinen gazetede makaleleri yayınlanmış olan Aylin Kocaman da 19 ay hapiste kaldı. Kocaman, Kanal D’de yapılan röportajında yayınlanmayan bölümlerde şunları söyledi:

“Bizim kalbimizde Allah var. Biz buradayken de Allah bizimle, biz cezaevindeyken de Allah bizimleydi. Dolayısıyla oradayken de çok mutluyduk. Hiçbir suçumuz yok. Tümüyle yakında aklanacağımıza eminiz. Devletimize, Adalete güvenimiz tam.

Hayatımız boyunca Devletimize, hükümetimize bağlı olduk. Faaliyetlerimiz hep bu yönde oldu. Yurt dışında sayısız yazı yazdık. Sn. Adnan Oktar’ın da bizlerin de tüm yazıları Devletimizi, hükümetimizi, milletimizi iç ve dış platformlarda savunan konulardı. Bütün bu yazıları da mahkemeye sunduk. Tamamında Devletimizin bekasını ve çıkarlarını savunduk.

Sabah 5.30 da yaklaşık 150 eve girildi. Tek bir ruhsatsız silah bulamadılar, para dediler bulamadılar, tarihi eser dediler bulamadılar. Uygunsuz hiçbir durumla karşılaşmadılar. Hemen baskının akabinde kan tahlili yaptılar, uyuşturucu madde, alkol, nikotin, hiç kimsede hiçbir şey çıkmadı.

Dindar insanların da özgür yaşayabileceklerinin anlaşılması çok önemli. İslam dininin aydınlık bir din olduğunu insanlar görmeliler. Biz bunun için çabaladık. Devletimizin yapılmasını istemediği bir şeyde de asla ısrarcı olmayız.

Ama bizden ayrılmamızı, dağılmamızı istemesinler. Biz bunu yapamayız. Biz bir örgüt değiliz. Yaratandan ötürü yaratılanı seven, birbirine müthiş bir sevgi ile bağlı olan, birbirine güvenen insanlarız. Bize “birbirinizi sevmeyin” diyorlar. Bunu yapamayız.

Para, imkan, sevgi bunlar illa kötülükle elde edilecek diye bir şart yok. İnsanlar sevginin varlığına inanabilirler. Biz sahip olduklarımızı sevgi ile elde ettik. Sevgi sahici bir şey, yaşanabilir bir şey. Biz bunun kanıtıyız. Biz bunu yaşıyoruz. O yüzden bunu kendilerinden uzak görmesinler.

(“Neden sürekli birlikte yaşamak istiyorsunuz?” sorusu üzerine) Aileleriyle yaşayan arkadaşlarımız da var, geleneksel Türk aile yapısı çok güzel. Kuran’da Müslümanların birlikteliği var. Birbirimizi sevdiğimiz için sürekli birlikte olmak istiyoruz. Ailelerimiz gelir bizimle kalır. İş arkadaşlarımız var, sosyal çevremiz de var. Biz bir arada olmayı çok seviyoruz.

Adnan Oktar grubu davası tartışılmaya devam edilecek gibi görünüyor. Mahkemeye 25 Şubat 2020 tarihinde devam edilecek. Ancak ev hapsinde olan kişilerin mahkemeye katılıp katılamayacağı henüz belli değil, mahkeme heyeti bu konudaki kararınını henüz açıklamadı.

Son olarak yargılananların şu sözlerine yer vererek bitirelim:

Biz sadece sevgi istiyoruz. Dostluk istiyoruz. Ülkemizde kutuplaşmalar olmasın, sanat, neşe, kalite, özgürlük olsun istiyoruz.

Allah’ın dünyayı yaratma amacı sevgidir. Ve kanaatimizce bu aslında sadece bizim arkadaş grubumuza değil, Hükümete ve ülkemize yönelik bir operasyondur. İngiliz Derin Devleti’nin Türkiye’yi kendince ezmek ve parçalamak için bir planı var.

Çeşitli raporlarda bu planı detaylı anlatıyorlar. “Türkiye’de yaşam tarzına müdahale var, kadınlar özgür değil, internet yasak, hukuk yok” imajı oluşturmaya çalışıyorlar. Ülkemizi Kuzey Kore gibi göstermek istiyorlar. Bize yapılan operasyondan sonra, “Dindar insanlar bile 870 yılla yargılanıyorsa bize neler olmaz” diyen birçok insan dehşete düştü.

Gençler akın akın yurt dışına çıkıyor. Herkes, “sıra bizde mi?” diyor. Dolayısıyla bu, bir korku ve dehşet ortamı oluşturarak milli birliği zedelemek isteyenlerin bir operasyonudur, İngiliz Derin Devletinin kumpasıdır. Adalet er geç tecelli edecek ve bizim suç işlemediğimiz, masumiyetimiz anlaşılacaktır.

Biz İstanbul Times Gazetesi olarak ne kendimizi yargı yerine koyarız ne de düşene bir tekme de sen vur mantığında olmadık.

Biz işimiz gereği her gurup ve kesimin kendisini ifade edebilmesine imkan sunduk. Bu dava da yargı devam ediyor. Türk yargısı neye karar verirse biz ona göre haber yaparız.

Bu haberdeki görüşler tamamen beyanda bulunan kişilerin fikir ve düşüncelerini içeriyor…

Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)

Editör: TE Bilisim