Karşımdaki kişi hem Türkiye’de hem yurt dışında çok önemli işlere imza atmış bir profesör.
 
Kendileri ismini kullanmama izin vermediği için biz ona Hava diyeceğiz. İlk annemiz Hz Hava’nın ismi bütün hanımefendiler için kullanıldığından en makulü olanı bu diye düşündüm.

Hava Hanım ile imza günü için gittiği bir seyahate tanıştık. Kendisi TÜYAP için konferans vermeye gelmişti. Sohbet çıkışı yanına gittim ve beni çok sıcak karşıladı. Konferansta kullandığı bir terim çok ilgimi çekmişti. Kendisine bunu anlamını sormaktı amacım. Sordum da, cevabımı da aldım. Gözlerime o kadar sevimli bakıyordu ki; onu çaya davet etmek için cesaretlendim. Vali, kaymakam, belediye başkanı ve ilin birçok mülki amiri etrafında pervane olmasına rağmen hepsi ile vedalaşıp benimle gelmeyi tercih etmesi nezaketini ortaya koymaktaydı. 

Hava annemiz ile bir saat zaman geçirdik ve ondan baya feyiz aldım. Bana neyle geldiğimi sorduğunda otobüs ile demiştim. O ise özel şoförü ile gelmişti. Dönüş yolunda ona yarenlik etmemi istedi. Bende çay teklifimi geri çevirmeyen bu nazik annemize hayır diyemedim. Yola koyulduk ve aldığım cesaretle özel sohbette başladım. Söz döndü dolaştı “evlilik ve çocuklara” geldi. Bana bekâr olduğunu ve hiç evlenmediğini söyledi. İşte o an şaşkınlığımı gizleyemedim.

Ben; Peki neden?

Hava anne; Hiç sorma nedeni benim inadım.

Nasıl yani Hava Hanım?

Hava anne; İnek bir öğrenciydim, bütün dünyamı ailemin yönlendirmesi ile eğitim üzerine kurmuştum. Önce tıp fakültesini kazanmam lazımdı. Bunun için lise dönemim kitapların üstünde uyuyakalarak geçti. Sınıfın en yakışıklı öğrencilerinin “aşk ilanlarını” elimin tersi ile ittim. Sonra hayalim olan İstanbul tıp fakültesini kazandım. İşte ondan sonra da ağır bir maraton beni bekliyordu. Zaten altı yılım böyle geçti. Akabinde uzmanlık, sonra doçentlik, sonra profesörlük derken yaş oldu mu sana 40, başımı kaldırdığımda saçlarım artık beyazlamıştı. Zamanın da beni isteyen doktor, albay, yarbay, milletvekili vs vs yerine artık ya karısını boşamış adamlar yada ikinci eş arayanlar vardı. Bunları da ben kabullenemiyordum. Hiç evlenmemiş adam olsun diyordum.

Ben 40 yaşında da bekâr adamlar olur yani?

Olur, da Süleymancım, onlarda çocuk yapacak kadın isterler ve 40 yaşında kadınla evlenip bu riski göze almadılar. Bazılarını da yine ben beğenmiyordum. Üzümün sapı armudun çöpü derken yaş elli oldu. Elliden sonra da benim hevesim kaçtı. Şimdi geldim 60 yaşına ama çok geç artık çok...

Neden geç olsun?

Geç be oğlum ben bu yaştan sonra evlensem de bir çocuğum olmayacak, çocuk sevgisini yaşayamadıktan sonra ne anlamı var. Ama sana şunu diyeyim benim hayatım genç kızlara ders olsun yok kariyer yapcam yok şöyle yok böyle bunlar hep boş şeyler. Tek gerçek şu ki; mutlu huzurlu ve içinde çocuklar olan bir yuva. Şimdi “Evlenmediğime köpekler gibi pişmanım” ama neye yarar.

Bence halen geç değil çocuk için, tüp bebek yöntemi var, bunun için önce fetva alın ve caizse bence deneyin dedim.

Bunu düşüneceğim.

Peki Hava anne bu sohbetimizi haber yapabilirmiyim?

Neden?

Belki sizin durumunuza doğru ilerleyen genç kızlar vardır, onlara ibret olur?

Kullan ama ismimi değil

Peki dedim.

Sohbetimizi Tarabya da bir köşkte noktaladık. Akşam yemeğine kalmam için çok ısrar etti. Eve girdiğimde bize evin hizmetçisi karşıladı. Gözlerime inanamadım şamdanları bile altındandı. Saray yavrusu gibi bir yerdi burası. Dışarıdan bir insan bu köşkte asla hüzün yok sanırdı. Ama Hava annenin gözyaşının akmadığı gecenin olmadığını anladım. Bana bir evlat duygusuyla sımsıkı sarılarak ağladı. Bende elinden öperek vedalaştım. Bundan sonra bil ki bende senin bir evladınım annecim. Bunu yayınlamama izin verdiğin için ve hatta genç kızlar ibret alsınlar dediğin için sana çok teşekkür ederim. Umarım senin yaptığın hatayı genç kızlarımız yapmaz.

Çünkü dinen de; “Evlenmemek caiz değil”