“Bende bu durumu ortadan kaldırmanın yolunu birkaç çocuğa (kitaba) beraber devam ederek çözdüğüme inanıyorum. Benim çocuklarda bazen erken bazen geç bazen de düşük oluyor.”

Yazdığı her kitap olay olan Gazeteci - Yazar Hekimoğlu Süleyman Özcan'ın "Hayal gücümü zorlayarak yazdım" dediği ''Eve Dönüş'' adlı kitabı raflarda yerini alır almaz en çok satılan kitaplardan birisi olmayı başardı.

Gazetemize özel açıklamalarda bulunan Özcan ile Eve Dönüş’ün hikayesini ve yazmaya başladığı yeni konuları konuştuk;

Hemen her yıl yeni kitabınız çıkıyor, yazmak size neyi ifade ediyor?

Yazmak kendimi bulmanın yolu benim için. İdeal uğruna yazıyorum, benim idealim de kitabımın önsözü yerine yazdığım “Daha Güzel Bir Dünya İçin Yazıyorum.” Sloganı özetliyor. Bu cümlenin içini doldurup dolduramadığımı açıklamayı ise okuyucularıma bırakıyorum.

EVE DÖNÜŞ Kaçıncı kitabınız oldu?

Eve Dönüş, Kürt Tarihi Aşiretler ve İsyanlar, Kanla Islanan AŞK, Sadaka, Hayat Serüvendir, Ondan Sonra Gelen Sevgi ile beraber 6. Kitabım oldu.

Sayın Hekimoğlu neden eve dönüş?

Bende tam bu soruyu bekliyordum.

Affedersiniz yanlış bir şey mi söyledim?

Hayır. Sizinde diğerleri gibi bir bakış acısına sahip olduğunuzu sandım.

Diğerlerinin bakış açısı nasıl ki?

Maalesef Türk milleti ön yargılı olduğunu belirteyim, kitabım henüz piyasaya sunulmadan, ismi nedeniyle bazı sosyal paylaşım sitelerinde Türk ve Kürt milleti tarafından eleştirildi. Ancak kitabımın içeriği butür tartışmaların tamamen dışında.

Peki, siz ne anlatmak istediniz?

Antalya'da bir kanyona düşen bir kişinin hikâyesini anlatım. Bir süre sonra bu kanyona bir genç daha düşüyor. Daha önce düşen kişi bu gencin hayatını kurtarıyor. Sonra da ikisinin oradan kurtulma mücadelesi başlıyor. Bu mücadelelerinde onlara annesi Rum, babası Alman bir balıkçı yardım ediyor. Böylelikle kitabımda yabancılarla Türklerin kaynaşmasını, insanların birbirlerine yardım etmesi için aynı dilden ve aynı ırktan olması gerekmediğini vurgulamak istedim.

Daha önce Türkiye’deki kitap okuma oranından duyduğunuz rahatsızlığı dile getirmiştiniz. Az okuyan insanların her şeye ön yargılı davrandığını belirtmiştiniz. Hala aynı fikir demisiniz?

Maalesef büyük bir üzüntü ile belirtmek isterim ki, Türkiye'de halen okuma oranını yüzde 4.5, televizyon izleme oranın da yüzde 95.5. Durum böyle olunca biz de bu tür olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu ön yargılar da Türkiye'de sanat yapmayı engelliyor. Örneğin ben bugün Orhan Pamuk'un neden yurt dışına gittiğini, Ahmet Kaya'nın Türkiye'yi neden terk ettiğini ya da Türk kültürünü dünyaya tanıtan Fethullah Gülen'in neden Türkiye'ye gelmediğini daha iyi anlıyorum.

Kitabınızı ne kadar sürede hazırladınız?

7 yıllık bir hazırlık sürecinin ardından bitti. Daha önce dediğim gibi kitapta, hayal gücümün sınırlarını zorladım. Ben daha emekleme aşamasındayım. Bir Cahit Sıtkı Tarancı, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin olmak kolay değil. Ben de iki-üç yılda bir bir kitap yazmaya gayret ediyorum.

7 yıl diyorsunuz ama hemen her yıl yeni bir kitabınız çıkıyor?

Ben bir arada birkaç eseri beraber yazıyorum, önce başladığım en sona kalabiliyor. Bazen en son başladığım daha önce bitebiliyor. Ben bunu doğum sancısı çeken kadına benzetiyorum. Hamile kadınlar bazen 6 aylık bazen 7 aylık bazen 9 aylık bazen de 9 ayı geçirip doğuruyor. Haliyle erken doğumlar beraberinde risk getirebiliyor. Bazen de erken doğumlar çok sağlıklı oluyor ama bu ender rastlanan bir durum. Bende bu durumu ortadan kaldırmanın yolunu birkaç çocuğa (kitaba) beraber devam ederek çözdüğüme inanıyorum. Benim çocuklarda bazen erken bazen geç bazen de düşük oluyor.

Düşükten kastınız?

Bitirdiğim halde yayınlamadığım kitaplarıma bakış açım. 
 
Son günlerde en çok okunan yazarlar arasında yer alıyorsunuz. Kitaplarınızın bu kadar çok okunması için neler yapıyorsunuz?

Çok kitap okutmanın yolu, kalıcı eserlerden geliyor. Ben balon kitap yazma taraftarı değilim.

Balon kitaptan kastınız ne?

Efendim, balon kitaptan kastım, gündeme yönelik tepki toplayan ama içeriği boş materyallerden oluşan kitaplardır. Mesela daha evvel başkalarınca yazılmış kitapları, yeniden ısıtıp sunmak. Ben buna Mevlana Celalledin Rumi’nin sırtına binmek, Bistami’nin, Şirazi’nin, Evliya Celebi’nin ve daha çoğaltacağımız onlarca yerli ve yabancı yazarların emeklerini çalarak kendileri yapmış gibi gösterenlere diyorum. Balon kitaplara ekliyecek olursak bilmem hangi padişah nasıl öldürüldü? bilmem hangi padişah nasıl aşk hayatı yaşadı? Veyahut belden aşağı pornografik sayılacak eserler..

Bu tür eserleri yazanları edebiyatın köklü tarihine ve sarsılmaz yapısına şikayet ediyor, insafa davet ediyorum.

Kitabınız yeni piyasaya çıktı ama hazırladığınız başka kitaplar var sanırım…

Şuan iki kitaba birden devam ediyorum.

Özel değilse konularında bahsedebilir misiniz?

Sultan-i mektebinin talebelerinden oluşan bir seyyah gurubunu anlatıyor. Öteki kitabım ise çok özel. Yaklaşık on yıldır üzerinde çalışıyorum ve günümüzün manevi hastalıklarına dikkat çeken bir eser olacak.

Son olarak bir mesajınız var mı?

Malumunuz Ramazan Bayramına girmenin heyecanı içindeyiz. Öncelikle bayramın insanlığa huzur, barış ve bereket getirmesini diler, İslam âleminin Ramazan bayramını tebrik ederim. Ayrıca bayram tatilini vesile kılarak % 4,5 olan okuma oranını artırmak için herkesi kitap okumaya davet ediyor, sevgilerimi sunuyorum.

Birbirinden ilginç bakış açılarınızla keyif bir sohbet oldu, bunun için teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ediyorum.

Röportaj : Ferdi TÜRK / İstanbul Times