Şu an sırtımı dayadığım devası sütün metrelerce yükseklikte, etrafını 50 adam el ele tutuşarak ancak sarabilir. Ülke de böyle bir sütuna benzer, etrafını onlarca kişi sardığında çember oluşabilir ama nihayetinde bu çember et ve kandan oluşan insan zinciri, insan zincirini kırmak çok kolay ama onarmak çok zor. Liderler de bu sütuna benzer ve etrafını saran danışman ve yardımcı zinciri bazen yavaş yavaş lideri kemirir. Gün gelir ki altı oyulmuş ve sütun devrilmiştir. Zaaf en büyük düşmandır insanın. Herkesin bir zaafı vardır ve buradan sinsice yaklaşır şeytanlar. Ülkemizde vuku bulan üzücü hadisler de bize çok şey gösterdi. Kim dost kim düşman açığa çıkardı. Liderin etrafını saran ve ondan nemalanan birçok kişi aniden saf değiştirdi. Çünkü daha büyük bir nemalanma alanı açılacağını düşündüler... Bu süreçte hem demokrasiye hem de demokratik olduğuna inandığım Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermem bana büyük bir acı yaşattı. Yüzünü dahi hatırlamadığım anacığıma sinkaflı sözler söylenmesine neden oldu. Ben hakkımı mahşeri huzura saklıyorum. Bu yazımda Erdoğan’ın Yaptığı ekonomik hamlelerden söz etmeye bile gerek yok. Çünkü ekonomide yaptıklarını anlatmak için ansiklopedi gerekiyor. Erdoğan insana değer vermiyor, azarlıyor diyenlere farklı bir pencere açacağım. Erdoğan’ın insanımızın temel ihtiyaçlarına direk yatırım yaptığı birkaç sektöre değinmek istiyorum.

SAĞLIK: Eğer Recep Tayyip Erdoğan Annam hastalandığı yıl başbakan olsa idi (kaderden öte olmaz) belki bu gün annem hayata olmuş olurdu. Neden mi? Çünkü annem basit bir kanamadan yaşamını yitirdi. Oysa bu gün hayati tehlikesi olan insanlara “Ambulans Helikopter” bile gönderiliyor. Benim yaşadığım ve yaşayacağım müddetçe yakamı bırakmayacak anne özlemini Erdoğan sayesinde başka çocuklar yaşamayacak. Şimdi diyeceksiniz ki; “Kardeşim Erdoğan lütufta bulunmuyor, sosyal devlet gereği yapmak zorunda!” Evet, çok doğru katılıyorum, sosyal devlet gereği bunları yapmak zorunda. Peki; “Bu sosyal devlet anacığımın öldüğü yıl neredeydi? 1990’da Helikopter Ambulans lükstü belki ama normal ambulans neden gelmedi/gönderilmedi?

ADALET: Erdoğan’ın kötülüklerini saymakla bitiremeyiz değil mi? Bu gün demokrasi yok diye çığırtkanlık yapan iş adamları geçmişte devlete vergi verme yerine derin güçlere, mafyaya ve çetelere haraç olarak ödediklerini ne çabuk unuttular! Çeteler ve mafya evinin önünde arabanı çalıyor, geri onlara para ile satıyordu. Şimdi nerede o çeteler, o günleri çok mu özledi bazı insanlar. İnsanların öldürülüp kaza süsü verildiği ve katilerin aramızda salına salına dolaştığı günleri ne çabuk unutunuz? Şu an zeytin çekirdeğinden katile ulaşılıyor ve maktulün kanı yerde kalmıyor. Erdoğan’ın çıkardığı yeni yasalar sayesinde adam öldürmenin cezası nefsi müdafaa olmasa müebbet. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın anlayışı ilk kez hâkim.

BARINMA: Orta sınıf, dul ve yetime el-an 298 TL ile konut edinme imkânı sunuluyor, alt gelirliye 100 TL.

EĞİTİM:
Zengin fakir öğrenci ayrımı yapılmaksızın lisan-ön lisans 280 doktora ve yüksek lisans 450 - 650 TL. Ayrıca burs alana bile yemek bursu, barınma bursu veriliyor. Hiçbir öğrenci annesine babasına yük olma kompleksin de değil. Öğrenciyken param bittiğinde utana-sıkıla babamı arardım. Ben öğrenci iken verilen burs 20 TL idi, beş altı paket sigara parası idi.

BASIN/MEDYA: Daha döne kadar mafya ve çeteleri satırlarına taşıyamayanlar, TSK’dan brifing almaya giden gazeteciler, yargıda ki bin bir türlü usulsüzlüğü yazamayanlar, başbakana ve ailesine dil uzatacak kadar ahlaktan yoksun köşe yazarları hangi özgürlükten bahsediyorlar. Bu utanmazlar Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar özgür olmamışlardı. Bırakın eleştiriyi başbakana hakarete kadar alçaldılar. Başbakanın sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Çalık’ın tv’sin de bile bu güne kadar muhafazakar kesimden hiçbir gazeteci ve yapımcı barınamamıştır. Eğer başbakan ayrımcılık yapsa idi 30 yıldır köşelerinde yazı yazanlar/yapımcılar iş adamları yine yerinde olur muydu? Bu olaylar gösterdi ki başbakanın ne yandaş medyası var, nede cüllüs dağıtığı holdingleri var, eğer öyle olsa idi bu holdingler ölüm sessizliğine bürünmez, itidal çağrısında bulunurdu. Ne gariptir ki Ahmet Çalık’ın tv’si bile bu süreçte başbakanı yalnız bıraktı.

SANATÇILAR/YAZARLAR: Devlet televizyonun bütün nimetlerinden en üst seviyede faydalanırken hangi haklarının gasp edildiğinden söz ediyorlar. Şu an Fikri Akyüz gibi muhafazakar yazarlar işsiz iken, solcu ve marjinaller devlet televizyonun da en fazla onlar şans buluyor. Şu an TRT’ye program yapanların çoğu “Sosyalist ve marjinal yapımcılardır” Muhafazakar olarak bilinen yapımcıların çoğu Devlet televizyonu başta olmak üzere, özel sektörde dahi kendine alan bulamıyor. Bu sokağa dökülen “Sosyalist ve Marjinaller” hangi özgürlüklerinin kısıtlandığından söz etmeye hakları var ki?

YAŞAM BİÇİMİ: Bunlara daha onlarca başlık açabilirim. Bir önce ki yazımda dul ve engelliye verilen imkânları yazmıştım. Tüm bunlara rağmen halen sokağa dökülmek iyi niyet ile bağdaşmaz. Temel haklar sonuna kadar kullandırılıyor. Başbakan Erdoğan’ın Milli İradeye Saygı mitinglerine katılan 1 milyon bayanın 500 bini başı açık 500 bini başı kapalı idi. Buda yaşam biçimimize müdahale var diyenlerin samimi olmadığını ortaya koyuyor. İçki düzenlenmesinin içki yasağı gibi sunulması ise akıl tutulmasının eseri. Benzer düzenlemeler ABD, Rusya ve AB’nin bir çok ülkesinde var. ABD’de gece 21:00’den sonra umuma açık yerlerde içki içmenin cezası 2 ila 5 yıl arasında değişiyor. Gelelim 3 çocuk meselesine: başbakanın sadece tavsiyesi olan bu duruma gösterilen tepkiler insanın aklı almıyor. Allah aşkına hangi ahlak polisi evinizi basarak zorla çocuk yapın diye size baskı yaptı? Başbakan 30 yıl sonra Türkiye “Emekli Köyüne” dönecek endişesi ve bilimsel araştırma sonucu bunu tavsiye ediyor ama işine gelmeyenler bunu farklı noktalara çekiyor. Rahmetli Menderes Vatan Caddesini inşa ederken aynı zihniyet; “Buraya uçak mı indirecen?” diye alaya alıp eleştiriyordu. Gün geldi “Yetmiyor bu yol diye çemkiriyorlar” Ama Rahmetli Adnan Menderes 50 yıl sonrasını hesaplıyordu, ileriyi görüyordu. Kürtaj konusunda başbakanı eleştirenler, ağaç savunması tezat durumlarını anlatmaya yetiyor.

AHİR KELAM: Menderes gibi aynı şekilde başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ileriyi görmesi ve ona göre politika belirlemesi, yatırım hamlelerini yapması, Türkiye’nin Büyümesini istemeyenlerin işine gelmiyor!!! İşte bunu engellemek içinde her zaman ki gibi; ortalığı karıştırmak ve darbe ortamını hazırlamak istiyorlar! Ama halk artık yemiyor ve yemeyecek!...