Ebrehe tarihte adı geçen Yemen kralıdır.Ayrıca Kuranı Kerim'de Fil suresin'de adı geçiyor. Ebrehe Müslümanların hac ibadetini engellemek ve Kabe'yi yıkmak

için mekke yakınlarına geldiğinde Rasulullah'ın dedesi Abdülmüttalib

kureyş halkına, korkmayin,o' bu evi yıkamaz, Çünkü bu evin sahibi Allah (C.C.)'dır,onu korur dedi.

Ebrehe kureyşlilerin koyun ve develeriyle birlikte Abdülmütalib'in de develerini aldı.Bunun üzerine Abdülmüttalib, kureyş halkını aldı,dağa çıkıp duâ ettiler.O anda,

Abdülmüttalib'in "ALNINDAKİ NUR PARLADI"VE BÜTÜN MEKKE AYDINLANDI.

Abdülmüttalib bu hali görünce halka dönün şehre gidelim zafer bizimdir.

Bu Nur,anlımda bulundukça zafer bizim olacak dedi.

Dönüp Mekke'ye geldiklerinde Ebrehe'nin,Kureyş ulularını yakalatıp şehri teslim alsınlar diye bir kumutan ve emrindeki askerlerin Mekke'ye girdiklerini gördüler .

Askerlerin başında ki Kumandan Abdülmüttalib'i görünce dilli tutuldu,aklı başından gitti ve yere düştü,bayıldı sonra ayılınca Abdülmüttalib'e Secde etti ve ben şehadet ederim ki ,sen Kuryş'in efendisisin dedi.

Bunun üzerine Abdülmüttalib , Ebrehe'nın yanına gitti Ebrehe'nın çadırı önünde duran fillerin hepsi ona secde ederken yalnız Ak fil denilen büyük fil secde etmiyordu.

Bu fil Abdülmütalib-i görünce hemen önüne çöktü ve ona secde etti.Cenab-i hak fil'i söyletti ve abdülmüttalib'in alnında ki Hz.Muhammed (s.a v.) nuruna selam verdirdi.

Ebrehe askerin önüne filleri kattı ve kabeyi yıkmak üzere mekkeye yöneldi.Ak fil çöktü gitmedi.

Onu Çok dövdüler yine gitmedi.Yüzünü Yemene çevirince kalkıp yürüdü.Sonra cenab-ı hak deniz tarafından Ebabil kuşlarını Ebrehe'nın askerleri üzrerine gönderdi.Her kuşta mercimek büyüklüğünde biri ağzında,ikisi ayağinda üç taş vardı.Allahın emriyle o taşları askerlerin üzerine bıraktılar.

Taşlar kime dokunduysa düşüp öldüler.Askerler kaçtı,yolda kırılıp döküldüler Ebrehe fena bir hastalığa yakalandı, parmakları'nın uçları çürüdü kan ve irin aktı,yüreği çatlayıp can verdi.

Kur'an-i kerimde ki Fil suresi bunlar hakkında inmiştir.Bu olay Hz.Muhammed (a.a.v.) in şan ve şerefine delalet eden nübüvveti belirtmek ve kavmine bir ululama ve ikram olmak için olmuştur.

Bu olayı gören diğer Arab kabileleri'nin hepsi kureyş kabilesine itaat ederek bağlandılar ve onlarla barış içinde geçinmeye başladılar.

Bunlarin hepsi Cenâb-ı Hakkın, nübüvvetten önce Hz.Muhammed (S.A.V.) 'in Hürmetine Kureyş kabilesine yaptığı lütuf ve ihsanlardı Hz.Muhammed henüz dünyaya gelip kendisine peygamberlik verilmeden vâki olan bu tip olağanüstü hallere irhâsât denilir.

Nübüvvetten sonra ise risâletini isbat ve tastik için vuku bulan fevkalede hallere de mucize adi verilir.

İstanbul Times / Dr.Seyyid Hüseyin Zerraki Düseyder Genel Başkanı