Doktorlara karşı yapılan saldırılar dün de vardı, bugün de var, maalesef yarın da olacak.  

Çünkü şiddet, günümüz insanı tarafından öylesine benimsenmiş ki, karşısındakini dövmek, sövmek hatta öldürmek bir hakmış gibi algılanır oldu…

Bu psikolojideki insanın hayli fazla bulunduğu bir ortamda farklı kesimlere yapılan saldırılar için belki bir mazeret uydurulabilir ama doktorlara yapılan ölümcül eylemleri izah etmek çok zor, daha doğrusu mümkün değil…

Bütün doktorlara “sütten çıkmış ak kaşık” diyemeyiz elbette. Her meslekte olduğu gibi doktorlar arasında da “yaramaz insan” türüne rastlayabiliriz.

Hastasını azarlayan, beceriksiz, görevini yerine getirmeyen, kaytaran doktorlar mutlaka vardır. Hele hele daha bundan birkaç yıl öncesine kadar bu oran çok daha fazlaydı.

Bıçak parasını almadan ameliyata girmeyen, acilde kartvizit dağıtın doktorlar vardı. Özel muayenehanesine gitmeyen hastaları ikinci sınıf görüp, hastanede muayene ettiği vatandaşın yüzüne bile bakmadan reçete yazan doktorlar mevcuttu…

Ama bugün sistem çok değişti. Yine parazit yapan doktorlar var ancak bunu diğer mesleklerle kıyasladığımızda en insancıl, en saygın, en sempatik mesleğin yine doktorluk olduğunu görürüz…

Hani bir söz vardır; “İçi beni dışı eli yakar” diye. Bu söz, işini layıkıyla yerine getiren doktorlar için biçilmiş kaftan sayılır. Çünkü; sorumluluk taşıyan doktorların çalışma sistemleri gerçekten çok zor. Bir defa doktor olmak için verdikleri mücadele ortada. Hangi meslek için bu kadar çok okunuyor, eğitim alınıyor, sınava giriliyor? 

Sonra…
“Doktor oldum, gelsin kariyer, gelsin paralar” dönemi mi başlıyor?

Mesleğimiz gereği doktorlarla iç içe çalıştığımız dönemler oldu. Doktorların günlük yaşantılarına, mesai saatlerinde nasıl koşturduklarına şahit oldum. Bir hastayı hayata döndürmek için canla başla nasıl koşuşturduklarını bizzat izledim… 
Gidin bir akşam acil servise, bakın doktorların mesailerini nasıl geçirdiklerine...

Tanımadıkları, belki bir daha rastlamayacakları yaralı bir hastanın iyileşmesi için nasıl bir psikoloji içine giriyorlar? Çok şahit oldum böyle manzaralara. Zaman kaybetmesin, hastaya daha çabuk müdahale etsin diye beyaz önlüğünü giymeden elbisesi ile operasyona başlayan icapçı doktorların üstlerinin başlarının kana boyandığını izledim…

Yukarıda vurguladım ama tekrar etmek istiyorum; hiçbir canlıya kastedilmemeli. Hele hele, yaşantısını insanların sağlığı için programlayan doktorlara karşı daha insancıl davranılmalı. Akıl var, mantık var, hangi doktor hastasının daha kötü olmasını ister? Hangi doktor gözetimi altında bulunan hastasının ölmesini arzular? Kariyeri için bile olsa hiçbir doktor hastasını kaybetmeyi göze almaz. Kaldı ki, doktorlara saldırmak dertlere çare oluyor mu?
Son zamanlarda saldırıya uğrayan, maalesef yaralanan, öldürülen doktorlara rastlıyoruz. Normal birinin yapmaması gereken bu tür vukuatların son bulmasını diliyoruz.

Karşısındakine zarar vermeyi düşünen insanların birçoğu, eylemlerinden önce kendilerini mağdurların yerine koysalar, eminim ki negatif fikirlerinden vazgeçerler. Hele hele hedefteki insan doktorsa…

Varsayalım ki doktor hata yaptı. Sonuçta o da bir insan. Hatanın bedeli böyle mi ödetilmeli? Şikayet mekanizmasının çalıştırılması niçin düşünülmez? 

Gaziantep’te genç yaşında katledilen doktor, kim bilir kaç hastanın yeniden hayata dönmesine vesile oldu? Hayattan koparılmasaydı daha kim bilir kaç hastanın iyileşmesi için çalışacaktı?
Hatalı da olsa, yaratılanı sevmek lazım Yaratan’dan ötürü…
DOKTORLARLA İLGİLİ İKİ FIKRA
24 Saat

Sonunda o meşum gün gelir çatar. Doktor hastasına o güne değin yapılan tahlillerin sonuçlarını açıklayacaktır. 
"Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var," der doktor. "Önce kötü haberi vereyim. Test sonuçlarına göre 24 saatlik ömrünüz kalmış..." 

Adam yıkılır. "Hayır olamaz. Buna inanamıyorum... Fakat, fakat bundan daha kötü nasıl bir haber olabilir?" 
Doktorun yanıtı kısa olur: "Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum…" 
Merdiven

Adam evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve:
- "Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok", demişti. 
   
Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora: 

- "Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?" diye sormuş, doktor da: 
- "Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız", demişti. Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış:
- "Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı."
GÜNÜN SÖZÜ:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” (Kanuni Sultan Süleyman)“
Bu bağlamda Yüce Peygamberimiz(sav)’in, beş şey gelmeden önce kiymetini bilmemiz gereken beş şey ile ilgili şu Hadis-i Şeriflerini de tekrar hatırlamakta yarar var. Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır: “Ölmeden önce hayatın, hastalıktan önce sıhhatin, dünyada ahireti kazanmanın, ihtiyarlamadan gençliğin, fakirlikten önce zenginliğin.” 


İstanbul Times / Müslüm Aktürk