Karadenizli Temel, ters yönde otobana girip, tam gaz kendinden emin aracını sürmeye devam ediyormuş. Radyodan uyarmışlar; “Şu istikamette seyir eden araç sürücülerinin dikkatine! bir araç ters istikamette seyir halindedir.” Uyarıyı duyan bizim Karadenizli Temel ise ; “Ya hu! Ne birusu, hepisu hepisu” demiş. Ona göre kendisi doğru yolda, diğer otobandaki sürücülerin hepsi yanlış yoldalarmış.

Ülkeyi yöneten müesses nizam, Cumhuriyet ile beraber on yıllarca inanılmaz düşmanlık tohumları ekti. İçeride ve dışarıda devlet yapısını paranoyak bir biçimde kin ve nefret üzerinde biçimlendirerek bir kurgu oluşturdu ve sürekli korku estirmekle nizam ve asayiş sağlayacağını sandı. İçeride hak arayışında olanları, kendilerini öz benlikleri ile ifade etmek İsteyen dindar mütedeyyin insanları irticacı düşman, Kürt kesimini bölücü düşman olarak itham ettiler. Alevileri, demokratları kısaca toplumun kahir ekseriyetini sakıncalı düşman gibi gördüler.

Aynı şekilde dışarıda tüm komşu ve diğer ülkeler dâhil tamamını aynı sakat zihniyetle düşman ilan ettiler. Bunun üzerinde oluşturulan iç kamuoyu hep ön yargılı davrandı. İçeride vatandaşımızı, dışarıda ise tüm ülkeleri düşman belledik.
Düşmanlık, kin ve nefret üzerinde öyle bir algı ile kamuoyu oluşturmaya çalıştılar ki içinden çıkılması zor bir hal aldı. Bayrak ve vatan istismarı ile bu düşmanlıkları körüklediler.

Ak Parti İstanbul İl Başkanının son siyasi çalışma döneminde İstanbul’da bir bayan kendini yerlere atıp cumhuriyet düşmanlarına bu şehrin merkezinde nasıl siyaset yaptırırlar diye avaz avaz bağırıp, kendisini yerden yere atacak duruma kadar gelindi. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Düşmanlıkla beslenen bu kamuoyu Ak Parti’nin on iki yıllık iktidarı sonucu kısmen bu kesimin ülke üzerinde bir hakkı olduğunu kabullenebildi.
Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere diğer farklılıklara yönelik bu eski düşmanlık algısı maalesef halen devam ediyor. Her yerde bu kesimlere fiili şiddete varan saldırılar düzenleniyor. Bu müesses nizamın yerini şimdilerde ise Ak Parti aldı.

Esası bu geri kalan mağdurların bu ülkenin asli unsurları ve en az kendileri kadar gerçek sahibi olduklarını, şimdiye kadar gasp edilmiş haklarının eşitlik temelinde çok ivedi iade edilmesinin zaruri ve gerekli olduğunu halen layıkıyla kavrayabilmiş değiller.

Bu mağduriyetle gelen Ak Parti kendi haklarını mübah olarak görürken, diğer kesimin haklarının verilmesini de günah gibi görüyor. Meseleyi çözme yerine siyasetten ne kazanabilirim havası ile ağırdan alıyor.

Halen taraflar silahtan, şiddetten medet umuyorlar. PKK yüzlerce militanla şehirleri, yerleri ele geçirme provaları yapıyor. Devlet yüz binlerce askeriyle PKK ile savaşarak içerideki Kürtlerin insan olmaktan kaynaklı tüm haklarını yok sayıyor. Komşu coğrafyada ağır
bedellerle statü haklarını alacak Kürt halkına diş bileyerek, düşmanlıklar besleyerek bir şey kazanacağını sanıyor.

Düşmanlık, husumet ve savaşların hiç kimseye bir yarar sağladığı yok. Ülkeye dostluk, barış ve demokrasi avantajlarını yaşatacak bir yönetim iradesine ihtiyaç var. Bu ters otobanda trafik kazası kaçınılmaz. Girilen bu yanlış yoldan bir an önce çıkılması gerekiyor. Maazallah telafisi olmayan Uludere faciaları tekrar etmesin.

Tüm okurlarımın mübarek ramazan bayramını en kalbi duygularımla kutlar,kan ve gözyaşının olmadığı bayramlarda buluşmak dileği ile  iyi bayramlar selamlar.


İstanbul Times  / Maksut Konyar