“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız,
o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın”
Albert Camus
Bugün, Manisa’nın Soma ilçesinde Soma Kömür İşletmeleri’nin madeninde, 301 madencinin yaşamını yitirdiği büyük facianın yıl dönümü.
6 yıl önce bugün ne oldu ?
5 bin madencinin çalıştığı Soma’da bulunan maden Ocağında 13 Mayıs 2014 tarihinde saat 15.00 sıralarında başlayan yangın nedeniyle 420 metre derinlik ve 3,5 kilometre uzunluğundaki galeriler dumanla doldu, vardiya değişimi sırasında meydana gelen yangın nedeniyle pek çok işçi, madende mahsur kaldı.
Madende arama kurtarma çalışmaları, 96 saat sürdü ve ilk anda 162 işçi kurtarıldı, 301 madencinin ise cansız bedenine ulaşıldı. Tüm ülkeyi yasa boğan maden faciasında 486 işçi yaralandı, 432 çocuk yetim kaldı.
Sonra ne oldu ?
Türkiye günlerdir Soma’da kaybettiğimiz işçileri konuştu.
Her ağızdan ‘ihmal’ kelimesi döküldü. ‘Cinayet’ kelimesi sokaklarda çınladı.
Ülkede üç günlük yas ilan edildi.
Okul bahçeleri öğrencilerin sıraya girerek oluşturdukları Soma yazısıyla kaplandı.
Okullarda panolar siyahlara büründü.
Olayın ertesi günü, lise sıralarımdayken Coğrafya öğretmenim Ebru Ünal’ın gözyaşlarıyla birlikte hazırlamıştık sınıftaki panomuzu. Şiirler yazarak öfkemizi panoya kopyalamıştık.
Olayın ciddiyetini öğretmenimin hüznü nedeniyle idrak etmiştim. O gün onun hassasiyetli tavırları ile açıp tüm haberleri okumuştuk, konuşmuştuk, tartışmıştık...
***
Kaza önlenebilir miydi ?
Kaza sonrasında yapılan tespitlere göre; Maden ocağındaki havalandırma, sensör ölçümleri, elektrik dağıtım hatları ve trafolar ile ilgili değerlendirmelerde bulunan bilirkişi heyeti, maden kazasının pek çok ihmal ve kusurun bir araya gelmesi sonucu meydana geldiği ve kazanın önlenebilir olduğu sonucuna varılmıştı.
Onlar, büyük bir ihmal sonucu hayatlarını, ailelerini kaybettiler.
Kömür karası elleriyle, ülkeyi karaya boyayıp gittiler.
Yerin altında canla başla ter dökenler kadar yürekli olabilse keşke yukarıda sefa sürenler!
Kazaya kader diyenler!
Kul hakkı yiyenler!
Şimdi ısıtabilecekler mi, madende babaları ölmüş çocukların yüreğini?
Tolstoy’un söylediği gibi: “Ekmek pahalı, emek ucuz”
Verilen emek ikinci planda olunca, emeğe de saygı yok oluyor.
Nahif ruhlar kaplıydı yerin altında...
“Abi Mahmut çıkmadı. Mahmut çıkmadı. Beni bırakın onu alın. Onun karısı hamile” diye sesler duyulmuştu.
Göçük altından çıkarılan yaralı madenci, bembeyaz ambulans sedyesini görünce: “Çizmelerimi çıkartayım mı? Sedye kirlenmesin” diye sormuştu.
Peki ya neden sorulmuş olabilir bu soru ?
Korkudan !
Bastırılmışlıktan !
Ötekileştirmeden !
Hastaneye gidildiğinde yüzü mahkeme duvarı olup, azarlayan çalışanlar...
Bankada azarlayan çalışanlar...
Devlet dairelerinde azarlayan çalışanlar...
Kasapta, manavda, bakkalda, postanede, pastanede... azarlayan çalışanlar tarafından bu çekinceler, bu tavırlar. Toplumda yapılan ayrıştırmadan, sınıfsal farklılığı
dayatanlardan...
İşte bu sebeple soruluyor masum sorular !
Bu ve benzeri birçok sorunun ardından bir vicdan muhakemesi yapılır artık!
Soma’da çıkan maden yangını Kaza değil, ihmaldir! O günlerde sokaklarda çınladığı gibi; iş cinayetidir.
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Albert Camus
Kaybettiğimiz 301 maden işçimizi rahmetle anıyorum.
Tarihe not düşen hiçbir olayı unutmayacağız!
İstanbul Times  / Hande Balcan