Adamın biri sabaha karşı güneşin doğuşunu izlemek için sahile gider. Uzakta sahilde birini görür. Biraz yaklaştığında sahile vuran denizyıldızlarını okyanusa atan bir çocuk olduğunu fark eder. Çocuğa yaklaşarak sorar:

-Denizyıldızlarını neden okyanusa atıyorsun?

-Güneş yükseldi mi, sular çekiliyor. Onları suya atmazsam susuzluktan ölecekler.

Adam devam eder:

-Sahil kilometrelerce uzanıyor ve binlerce denizyıldızı var hangi birini atacaksın. Ne fark edecek ki?

Çocuk, adamı dinledikten sonra bir denizyıldızını daha okyanusa atar ve cevap verir:

-Bu denizyıldızı için fark etti.

**

Enes Kara.

Henüz 20 yaşında.

“Yaşama sevincimi kaybettim” notunu ardında bırakarak intihar etti.

Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. Sınıf öğrencisiydi. Bir video ve bir not bırakarak kaldığı yurtta yangın merdivenlerinden atlayarak yaşamına son verdi.

Çektiği ve ardından bıraktığı videoda şunları söylüyor:

“Sabah 6.30 gibi sabah namazı için kalkıyoruz. Sonra okula gidiyorum. 4.30 - 5.30 arasına kadar okuldayım. Zaten 5 gibi yemek yeniyor. Sonra akşam namazı var. Ondan sonra 1 saat kadar burada bazı kitapları okumak zorundasınız. Ondan sonra yatsı var ve bunları yapınca saat yaklaşık 8 oluyor. Psikolojik olarak çok yoruluyorsunuz, zaten tüm gün okuldasınız ve bir de istemeye istemeye bunları yapınca özgürlüğünüz elinizden gitmiş gibi hissediyorsunuz. Çok kötü bir durum. Gerçekten bir yerden sonra dayanılmıyor. Pazartesileri de burada cemaat dersi var. 8’de geliyor cemaat, 10’a kadar buradalar ve ona da katılmak zorundasınız. İçinde bulunduğum durumda tüm yaşama umudumu ve sevincimi kaybettim.”

**

Khaled Hosseini’nin Uçurtma Avcısı kitabında şöyle bir cümle geçer:

Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın.

Sosyal ve psikolojik baskı

Kişinin hayata katılımın kısıtlamak

Kendinden nefret etmesine neden olmak

Ve toplumda bir birey olduğu farkındalığını ortadan kaldırmak...

Bilerek ya da bilmeyerek bir insanın neler hissetmesine sebebiyet veriyoruz, karanlığa itiyoruz…

Toplumumuzda yaptığımız en büyük yanlış ne biliyor musunuz?

Yaşam başarısını akademik başarı sanmamız.

Hâlbuki yaşamın içinden nelerin geçtiğinin farkında değilsiniz.

Hayatın içinden geçenlerin elini tutmak varken; onlara bakıp iç geçirmek sizlerin seçimi.

Bağnaz ve yobaz zihniyetlerin sömürülerine hizmet edildikçe toplumda baskıcı bireyler hızla artıyor.

Kendi güçsüzlüklerini başkaları üzerinde korku oluşturan bireyler de…

Birilerini korkutup güçlü olduğunu sanan ve sadece kendi acizliğinin farkında olmayan bireyler de…

Ve siz aileler, çocukları istediğiniz renge boyuyorsunuz.

Enes’in söylediği, “Özgürlüğünüz elinizden gitmiş gibi hissediyorsunuz. Tüm yaşama umudumu ve sevincimi kaybettimcümlelerinin ağırlığı altında direnebiliyor musunuz onu ölçün!

E hadi o zaman! Bu durumda cesaretiniz varsa umut etmeyi öğrenin.

**

Bugün bir çocuk cemaat yurtlarında kalmak istemeyip; yaşama sevincimi kaybettim diye yaşamına son veriyorsa bu kimin, kimlerin suçu diye sorgulayın.

Gelelim baştaki hikâyemize…

Kaç denizyıldızını hiçe saydınız?

Değmeyecek diye kaç denizyıldınızı görmezden geldiniz?

Bu hikâyeden yola çıkın. ‘Tek başıma ne yapabilirim’ diye düşündüğünüz durumlarda denizyıldızlarını kurtarmaya çalışan çocuğu getirin aklınıza.

Ve bir yıldız da siz denize atın.

Yaptığınız ufak bir hamle birileri için fark edecektir.

Bu yazımı da birçok yazımda olduğu gibi Atatürk’ün sözleriyle noktalayayım o halde.

“EFENDİLER, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis bu tip yapılar, din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil yüz yıla katmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz; bazı kişiler, bazı cemaatler bir araya gelerek, bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir. Ayrıca unutmayın ki; o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır”

Mustafa Kemal Atatürk

17 Aralık 1927 ANKARA

İstanbul Times/Hande Balcan