Kim ne derse desin bu satırların yazarı olarak Ford araçlarının kurucusu Henry Ford’un dediği “Gereğinden çok kazanç getiren bir iş ziyan eden bir iş kadar çabuk batmaya mahkumdur” sözünden yola çıkarak inşaat sektörünün son 12 yılda elde ettiği ama artık 2014 den bu yana eski kârları elde edemeyeceğine yönelik tehlike çanlarının çaldığını uzun süredir söylüyorum. 

Ne yazık ki Hükümet üretim sektörüne önem vermedi. İnşaat ile kalkınma olacağına inandı. Bu inancı gereği de   dere yatakları, sahiller, kavşaklar yol kenarlarına verdiği imarlar ile yürekleri acıttı.

Eylül 2009 İstanbul’da yaşanan sel felaketinden bu yana imarların yanlış ve hatalı olduğunu söyledim durdum. Bunları gündeme getirdim diye
Mahkemeler kanalı ile uğratılmadığım eziyet kalmadı.

Eminiyetin Güvenlik şubesi, Cumhuriyet savcılıkları ve mahkemeler adeta 2.adresim oldu halen de oluyor. 
Minik bir örnek vereyim. Doğu Roma 1120 yıl, Osmanlı Devleti 479 yıl, Türkiye Cumhuriyeti 1 cent’e muhtaç olduğu dönemlerde bile KIYI kanununa muhalefet etme pahasına hiçbir zaman ATAKÖY sahilini imara açmayı akıllarında getirmediler. 

Özal tarafından garip gureba için konut yapmak üzere kurulan TOKİ  ne yazık ki halkın sahillerini RANT’a kurban etme pahasına bir çok yaşam alanımızı elimizden aldı. Bu yanlış uygulamalar ekonomiyi rahata mı kavuşturdu hayır.

Her yerin betona teslim edilmesi ile  aksine insanların sağlığı bozuldu o KUPUN tabir edilen pahalı arsalarda elde edilen gelir kanser ilaçlarına gitti. 

Özetle hükümet ekonomiye yoğunlaşması gerekirken Devlet Bahçeli’nin fili durumu hukuki duruma çevirelim önerisi olan yol haritasını değiştirdi ama hata yaptı…

Türkiye DEAŞ ile savaşta
Türkiye PYD ile savaşta 
Türkiye PKK ile savaşta 
Türkiye ESED ile savaşta 
Türkiye DHKP-C ile savaşta
Türkiye  Mısır ile savaşta (siyasi savaş ) 

İsrail, Rusya ,ABD, Fransa, Almanya ,İngiltere başta olmak üzere bir çok devlet bizi bir kaşık suda boğmak için çaba sarf ederken bizim sanki başka sorumuz yokmuş gibi hepsini bir yan bırakıp varsa yoksa referandum dememizin doğru bir  yaklaşım olmadığına inanıyorum.

Vakti zamana gelince elbette yönetim şeklimiz konuşulur, tartışılır istişare edilir  eğer yeni bir yapı lazımsa o da edinilir ama şimdi o zaman değil diye düşünüyorum. 

CHP itiraz ediyorsa bu bizim için doğrudur mantığını artık çöp sepetine atmak gerekir. Sıradan bir vatandaş bunu diyebilir ama devleti idare edenler bunu dediği an TUZ kokmuştur demektir. O zaman akıl , mantık, muhakemeye gerek yoksa sadece CHP’nin aksine  hareket eden bir ROBOT yapalım ve biz kafamızı yormayalım demezler mi insana ?  

Erdoğan’ ve Yıldırım’a karşı saygım vardır ama yanlışlarına yanlış demek de insan ve İslam olmanın gereği değil midir ? (en azında bana göre yanlış)

Seçim yasasında 15 senede değişiklik yok. Halkın hayatını kolaylaştıracak bir çok yanlış ve eski yasa orada duruyor biz gitmişiz 18 yaşında vekil olma , vs.vs. anayasa maddelerini değişmekle yetiniyoruz. 

Böyle bir seçim mantığı kabul edilemez.  Yine bir örnek İstanbul’un İlinin  en büyük 2.ilçesi olan Küçükçekmece’de

Küçükçekmece'de belediye 2014 Yerel Yönetim seçiminde Ak Parti’nin oyu % 41.9 CHP’nin oyu % 39.6 ama yönetimde CHP'nin hükmü yok.

Aynı şey başka ilçede de Ak Parti için geçerli. Böyle bir yasada ne beklenir ? Denilmeli ki belli bir rekamdan sonra karar verilecek işlerde Meclis üyelerinin % 75'inin ortak kararı olmalı.

İktidar Muhalefete kabul ettirmek için onun karşı çıkacak iş yapamz veya onayını arar. Ama şu an ki yasalarda 1 oy farkı da olsa veya bir meclis üyesi fazlada olsa diğer muhalefet partisinin hükmü yok. Ben  işleri oy çokluğum ile yaparım demek bana çok doğru gelmiyor.

İşte ben bunun yanlış olduğunu söylüyorum.

Seçim yasası değişse liderin talimatları ile değil halk kendi adayını seçecek bir yasal düzenlemeye kavuşsa (Mesela denilecek ki  Mahalle muhtarına kayıtlı seçmen hakim nezaretinde ön yoklama ile adayını çıkaracak  sonra ilçe sonra il genelinde kayıtlı insanlar oyları ile vekilini belirleyecek) bu bizim daha acil bir ihtiyacımız değil midir ?
Bakınız ikamet ettiğimiz sitede biz blok temsilcimizi seçiyoruz, blok temsilcilerimiz site temsilcilerini seçiyor. Site temsilcileri ise ETAP yönetimini seçiyor. 

Üç beş bin dairenin olduğu ETAP’ larda bile bu kadar demokratik bir seçim hakkı varken TBMM’ne göndereceğimiz vekil adaylarımızı  bizim değil de her nedense siyasi parti başkanlarının iki dudağı ile belirliyorsa orada başkanlık değil ne tür bir sistem gelirse gelsin halka  hayrı olur mu diye sizlere sormak isterim.

Referandum ne getirecek ne götürecek  ?

www.İstanbultimes .tv olarak İstanbul Times Tv Özel You Tube kanalımız  için İstanbul’un 30 ilçesinde binlerce seçmene “Yarın Referandum Sandığı  Önünüze Gelirse Cevabınız Evet mi Olur Hayır mı ? Niye  ? diye sorduk “ en çok karşımıza çıkan cevap ekonomik bir sıkıntı var, askerlerimiz şehit oluyor  ?

Bu anayasa değişikliği halka ne getiriyor ? Zaten 94 yıldır parlamenter sistem var. Bu sistemin  eksikleri varsa onları giderip bu şekilde devam etseydik  daha iyi olurdu. Neden 80 milyonluk bir ülkenin kaderini tek bir kişinin eline verelim ? Gücün tek yerde toplanması belli bir süre sonra  sıkıntı çıkarır.

Apartman yöneticim işini iyi yapıyor diye evimin tapusunu vermiyorum.Ben Fenerbahçeliyim Aziz Yıldırım’ın ben hem Fenerbahçe başkanı, hem kulüpler birliği başkanı hem de Türkiye Futbol Federasyonu başkanı olacağım demesi ve Feberbahçe şampiyon olmadığı zaman liğleri iptal ettim deme yetkisin kendisinde olması beni rahatsız eder.

Ben Atatürk  hayranıyım ama Atatürk gelse bile bu şartlarda evet demem gibi sözler  duyduk.  Bugün 21 Şubat 2017 itibari ile bize göre sanki evet hayır oyları eşit gibi. Alanda bu durumun hangi seçeneğe artı yönde kayacağını siyasi partilerin tutumu belirleyecektir.

Biz yayın grubu olarak kesinlikle  halkın iradesini farklı bir alana çekmek adına çaba içinde değiliz. Bizim vazifemiz sokağın nabzını okurlarımıza ve izleyenlerimize yansıtmakatır.

Bazı Ak Parti İlçe ve İl yöneticileri işi tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a havale etmişler

Her gün 1 milyon dolayında insanın ziyaret ettiği haber portallarının imtiyaz sahibi olarak  Ak Parti İstanbul Tanıtım ve medyadan sorumlu il başkan  yardımcısını en az 6 kez aradım. Asistanı ile konuştum durumu anlattım bir kere 50 saniye bana dönüp arkadaş seninle konulacak bir şeyim yok deme lütfunda bile bulunmadı. Bizim yaptığımız işleri takip etmekle vazifeli olan bir il başkan yardımcısı ile 25 gündür konuşamıyorsam o kişi vazifesini  yapıyor denilebilir mi ?   Bu örnek sadece bu birim içinde geçerli değil. 

Bazı Ak Partililer  ben partime nasıl bir katı sunabilirim sorunu kendilerini sorup cevap bulmaları yerine bizim bir şey yapmamıza gerek yok. Reis çıkar işi hal eder kolaycılığına kapılmalarını çok yerde görüyorum. Ben den uyarması gerisine ben karışmam . 

Biraz fikir cimnastiği yaptığınız zaman 16 Nisan 2017 referandumundan sonra Evet çıkarsa 

Erdoğan 2019’a kadar filli olarak başkanlık yapacak.  Bu tarihten sonrada yapılacak olan seçim ile fiili durumu hukuki duruma çevirip bu sefer de yeni şekli ile ülke idaresini  elinde tutacak.

Devlet Bahçeli neden çark etti ?

Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan için sarf ettiği sözleri hepimiz biliyoruz. Efendim işte o zaman FETÖ’nün 15 Temmuz askeri darbe teşebbüsü yoktu. Bahçeli bunu tehlikeli buldu  ve Ak Parti’nin yanında yer aldı denilmesi bana hiç mi hiç makul gelmiyor.

FETÖ tehlikesi 17/25 den sonra zaten hep vardı. Peki Bahçeli neden 7 Haziran 1 Kasım seçilerinde şer bir odak devletimiz ile uğraşıyor. Biz MHP olarak hükümet olan Ak Parti’nin yanında yer alacağız demedi  ?

İçimde bir his Evet çıksa da hayır çıksa da sanki bu referandum ‘da Recep Tayyip Erdoğan’a kârlı  çıkacak diyor. 
Ama meşhur sözdür savaşta tavşanda silah kullanır diye. Seçim sonucu hiç mi hiç belli olmaz. 

Bir gün bir sendika başkanı tek liste ile seçime girmiş. Ama o kadar heyecanlıdır ki arkafaşları başkan tek liste neden o kadar panik yapıyorsun dedikleri zaman aynen şöyle demiş “ Seçim sandığı sayılıp oylar imzalar ile kayıt altına alınmadıkça hiçbir şey kesin değil demiş”.

Allah için doğruları yazıp riyakarlık yapmamak ne güzel bir şeydir.

İstanbul Times / Hüseyin Çetiner  /  21 Şubat 2017