Şeyh Edebali’nin, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’ye verdiği önemli öğütlerden biri de, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” oldu. Edebali, bu vecize ile devletin ve yöneticilerin halka hizmet için var olduklarını hatırlatmaktadır.
Ancak gün, artık her şeyi devletten bekleme günü değildir. Devletin yaşaması için insanları da yaşatmak amacıyla vakıflara, derneklere hatta maddi durumu iyi olan herkese görev düşmektedir.
“İnsanı yaşat” demekteki kastı “yiyecek ver karnını doyur” anlamıyla dar çerçeveye sıkıştırmamak gerekir. Bireyi “eğitimli” yetişen devletle, vatandaşı “kıt kanaat” geçinen devlet aynı kefeye konulamaz. Birinci şıktaki devletlerde refah düzeyi daha iyidir. İlim, bilim daha gelişmiştir. Yaşam standartları daha yüksektir. Haliyle bu devletlerde yaşayan toplumlar daha sağlıklı, daha mutlu ve daha huzurlulardır. Bunun için, özellikle gençlerimizin eğitimine çok önem vermeliyiz…

ÖVÜNMEK YETERLİ DEĞİL
MAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça,  MAREV Bakırköy Şubesi’nin, Crowne Plaza Otel’de gerçekleştirdiği 3. Geleneksel Brunch’ında bu konuyu esprili bir örnekle dile getirdi.  Hemşerilerinin ikramı sevdiklerini, 500 kişilik yemeği gözlerini kırpmadan verebileceğini belirten Prof. Dr. Ağırakça, ancak konu üniversiteye yardım olunca kimsenin elini cebine sokmadığından yakındı.  İstanbul’daki işadamlarını doğup büyüdükleri memleketlerine yatırım yapmaya davet eden Sayın Ağırakça, “İstanbul’da oturup memleketleriyle övünmek yeterli değil. Gelin kentinize yatırım yapın, bir tuğla da siz koyun, gelecek nesiller sizinle gurur duysun” çağrısında bulundu. 
Ağırakça, sıradan bir rektör değil. Göreve başlayalı henüz iki yıl bile olmadı fakat dünya çapında iki ödüle layık görüldü.
Merkezi İngiltere’nin Oxford kentinde bulunan Uluslararası Liderlik Kulübü (ICL) ile Avrupa Rektörler Kulübü (CRE)’nün ortaklaşa yönettiği Avrupa İş Kurulu (EBA) tarafından, ‘Yılın En İyi Rektörü’ ödülüne uygun görüldüğü için Uluslararası Socrates Ödülü’nü alan Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, geçtiğimiz günlerde de İsviçre’de bulunan bir kuruluşun “Hızlı üreten, hızlı hareket eden” kurumlara verilen ödülünü almaya hak kazandı…

UZAKTAN AHKAM KESMEK
Bu ödüller “ısmarlama” yada “kendin pişir kendin ye” cinsinden ödülleri değil. Gerçek hizmet ve gerçek irade, beceri karşılığında alınan ödüller. Bu nedenle Ağırakça Hocamızın uyarıları kesinlikle dikkate alınmalı. Kimse uzaktan ahkam kesmemeli. “Şu eksik, bu eksik, memleketin suyu çıkmış, çivisi çıkmış, bilmem ne olmuş” gibi eleştiriler getirmek yerine memleket için yapılan hizmete bir tuğla koyabilmeli…
Aslında Prof. Dr. Ağırakça’nın, “Gözünü kırpmadan seve seve 5 bin liralık yemek yedirme cömertliği gösterenlerin, 500 lira eğitime katkıda bulunmaktan kaçtığı” benzetmesi maalesef çeşitli illerimize ait birçok insanımız için geçerli.  Bazı insanların psikolojisi mi bozuk ne; adam beş yıldızlı otellerde tatil yapar, altındaki lüks aracıyla dünyanın yakıtını harcar ama bir satıcıyla birkaç liranın pazarlığına tutuşur. Zaten o tip insanlardan sanırım Sayın Hocamızın da bir talebi yoktur…

KALKINMANIN TEMELİ EĞİTİM
Ama gönlü memleket sevgisiyle yanıp tutuşan işadamlarımızla şunları paylaşabiliriz: Kefenin cebi yok! İstediğimiz kadar birikim yapalım servetimizin milimini bile mezara götürme imkanımız yok, ayrıca mezarımızı altın da doldursalar hiçbir işimize yaramaz. O halde yaşıyor iken, kendi irademizle, gönlümüzden koptuğu kadar memleketimize karşı cömert olalım. “Bir tuğladan bir şey olmaz” demeyelim, o bir tuğlalar bakmışız ki bir ev olmuş, sonra fakülte, daha sonra da bir üniversite haline gelmiş…
Unutmayalım ki; kalkınmanın temeli eğitimden geçer. Eğitimin temeli ise eğitim kurumlarından.
Sözün özü; MAÜ Rektörü Sayın Ahmet Ağırakça Hocamıza biz de aynen katılıyor, gücü yeten herkese “Memleketin için bir tuğla da sen koy” çağrısında bulunuyoruz… 

İstanbul Times/ Müslüm Aktürk