Mustafa Kemal ATATÜRK ve ecdadımızın amacı muasır (çağdaş) medeniyete ulaşmak hatta çağdaş namuslu ve geleceğe yön veren insanlar yetiştirme sevdasındayken; işte İnönü`lye başlayan, Menderes, Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz ve en sonunda Erdoğan`la doruğa çıkan bu kendi özüne yabancılaştırılan BATILAŞMA sürecinin bunaltıcı faturası!..
İşte bir öğretmenin acı itirafları;
İstanbul`un yeni yerleşim yerlerinden birinden, değerli bir öğretmenimize ait şu satırlar burnumuzu sızlatmaya, başımıza ağrı sokmaya yetmeli. İstanbul`un pek çok yerinde artık görmeye alıştığımız bir manzara varlığı bilinmeli. Sözünü ettiğimiz yerleşim yerinin 5 dakikalık mesafesinde modern bir alışveriş merkezi var! İnsanlara beş dakika yakın fakat insanlığa 5 bin fersah uzak bu okul ve bu okul gibi daha niceleri… İşte gerçek İslam ahlakından ve milli şuurdan uzak bir toplumun hali…
Ø  Bu yıl lise 1. Sınıfta okuma bilmeyen bir örgenci var.
Ø  Bir öğrenci okula “satır” getirmekten uzaklaştırma cezası aldı.
Ø  İki hafta önce okulun önünde çıkan bir kavgada bir öğrencimin boynu döner bıçağı ile kesildi; 28 dikiş atıldı. ( çok şükür şah damarına gelmedi.)
Ø  Bu çerçevede kimse kışın akşam beşten sonra sokakta yalnız yürümüyor.
Ø  Geçtiğimiz hafta, bebek bekleyen müdür yardımcımız bir öğrenci tarafından karnı tekmelenmekle tehdit edildi.
Ø  Dışarıdan elini kolunu sallaya sallaya giren bir adam, kendisi dışarı çıkarmaya çalışan kat nöbetçisi bayan öğretmeni bıçakla tehdit etti.
Ø  Derste sıkıntı oluşturduğu için öğretmeni tarafından cezalandırılan öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı.
Ø  Bir öğretmenimin sınıfta bıraktığı öğrenciden tehdit telefonları aldı.
Ø  Öğrencilerimizin % 86`sı sigara içiyor.
Ø  Öğrencilerimizin % 42`si hap kullanıyor.
Ø  Okulun etrafında hap satanları, okulun içinde hap kullananları da polis biliyor.
Ø  Öğrencilerimizin % 23`ü ensest ( aile içi sapık cinsel) ilişki mağduru.
Ø  Geçtiğimiz yıl bir kız öğrencimizin babası çocuğundan (öğrencimizden) dayak yediği için okula sığındı.
Ø  Yalnızca koridorda birbirine çarptığı için kavgaya tutuşan iki kız öğrencinin aileleri okulun önünde birbirlerine yumruk yumruğa saldırdılar.
Ø  Bazı kız öğrenciler 100 kontör karşılığında minibüs şoförlerine, halı saha sahiplerine kendilerini kullandırtıyorlar ( cinsel anlamda)
Ø  Bu yıl bir erkek öğrenci, bir kız öğrencinin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu söyleyerek şikâyette bulundu.
Ø  Geçtiğimiz yıl bir anne, kızının saçının boyalı olması üzerine okula çağrıldığında, kızını okula koca bulmak için gönderdiğini bu nedenle de süslenmesi gerektiğini söyledi.
Ø  Velilerin % 42`si kayıttan sonra bir daha okula uğramıyor.
Ø  Maddi yetersizlikten dolayı üç, dört aile bir oda bir salon bir evi paylaşıyorlar. ( sayıları azımsanmayacak ölçüde.)
Ø  Her ay öğretmenler aramızda para toplayıp bir öğrenciye bot, palto veya okul araç gereçleri alıyoruz.
Ø  Geçtiğimiz yıl Cuma okul kapanışı töreninde baygınlık geçiren bir öğrencinin iki gündür hiç biir şey yemediğini öğreniyoruz.
Ø  Öğrencilerin çoğunun hayatında kan davası, intihar, boşanma, dayak, kaçırılan, hapis gibi hikâyeleri var. (Ailelerince yaşanmış.)
Ø  Geçtiğimiz yıl iki gün boyunca evine gitmeyen bir öğrenciyi velisi gelip okulda arıyor. ( Kızın biriyle kaçtığı anlaşılıyor daha sonra)
Ø  Annesi babası ayrı veya boşanmış olan öğrencilerin çoğu uzak akrabaların yanında kalıyor. Anne ya da baba, almak istemiyorlar veya üvey anne babalar istemiyor.
Ø  Geçtiğimiz yıl sorun çıkardığı için müdür tarafından tartaklanan bir öğrenci mahalleden topladığı tanıdıklarıyla müdürün odasını basıp tehditler savurdu.
Ø  Veliler toplantılara “ocakta yemeklerini bırakarak”, ayakkabılarının topuğuna basarak, mantolarını omuzlarına atarak geliyorlar.
Ø  Velilerin büyük bir çoğunluğu öğretmene nasıl hitap edileceğini bilmiyor. ( güzelim, hanım kızım, sen, hacaaaa, ablası!?)
Ø  Geçtiğimiz yıl 1000 öğrenci kapasitesi olan okulda kütüphaneye üye olanların sayısı sadece 7 ( yedi )`ydi.
Ø  Öğrenci tanıma formlarındaki “Çaldığınız müzik alet(ler)`i” bölümünde radyo, teyp, walkmen yazan azımsanamayacak sayıda öğrenci var.
Ø  Öğrencilerin azımsanamayacak bir bölümü doğum tarihlerinin gün ve ay kısımlarını doğru yazıyorlar ancak yıl bölümüne 2004 yazıyorlar.
Ø  Lise birinci sınıf öğrencilerim “ Soru işareti nerede kullanılır?” Soruma yanıt veremediler.
Ø  Liseye kayıt yaptıran bu öğrenciler çarpım tablosunu bilmiyorlar; 10 ve katları ile çarpma ya da bölme işlemi yaparken bile hesap makinesi kullanıyorlar.
Ø  Maddi durumu iyi olan sayılı öğrencilerden birinin velisi, geçtiğimiz yıl okulun akar çatısını onardı. ( Notlarının hemen hepsi zayıf olan öğrencinin sınıf geçmesi şartıyla!)
Ø  Öğrencilerimizin % 60`ı sağlıksız beslenmeden dolayı hasta ( Aralarında dispanserlik olanlar var) ancak öğrencilerimizin % 90`ında cep telefonu var. (cep telefonları son model, bazıları kameralı)
Ben bu okulda 3 yıldrı öğretmenlik yapmaya çalışıyorum. Bu olaylara alışmamak için, artık alışıp bunları neredeyse doğal karşılayan yılların öğretmenleri gibi olmamak için uğraşıyorum. Biliyorum ki eğer alışırsam geleceğe dair hiç bir umudum kalmayacak. Her gün büyük bir çaresizlik ve endişeyle “Acaba bugün ne olacak?” diye başlıyorum işime. Olaysız geçen günler Allah`ın nimeti!
 
Şiirler okunurken, marşımızı dinlerken ağladığımda herkes günün anlamına ağladığımı sanıyor; oysa çaresizliğe ağlıyorum.
 
Muhtaç olduğu kudretin dolaştığı asil kanı uyuşturucuyla zehirleyen öğrencilerimi kurtaramıyorum. Öğrenmeye direnen, kendini kapatan öğrencilerime İSTİKLAL MARŞI`nın anlamını bile öğretemiyorum.
 
Daha da yazacaktım ancak yazdıkça yüreğim ağırlaşıyor…
 
Yazı burada bitiyor fakat yüreğimdeki ıstırabı ve öfkeyi anlatamam. Milletçe, bunları hak edecek ne yaptık? Ben bu duyarlı ve fedakâr öğretmenizin yazdıklarına ne diyeceğimi bilemiyorum. Bildiğim tek şey halının altına süpürerek yaşayanlara bir cevap olarak nereye kadar, kimi kayırıyorsunuz? Çocuklarımızdan daha değerli ne olabilir ki; bu acizliği ve insansızlığı yaşamak zorunda kalıyoruz veya yaaştıyorsunuz? Çok şeyler söylemek ve ağzıma alamayacağım şeyler yazmak istemiyorum… Fakat aklımızı ve hür irademizle bu yaşadıklarımızı hep beraber sen yaptın ben yaptım değil de birlikte işin ehli olan insanlara değer vererek MİLLİ DEĞERLERİMİZLE VE GERÇEK KUR`AN – I KERİM`in anlamlarını bilerek kimseye bırakmadan öz benliğimizle çözebiliriz. Yeter ki bir doğru ile başlayalım.
 
Sevgi ve saygılarımla… “Bir eve doğru girerse; doğru çıkar, fakat bir eve yanlış girerse; yanlış çıkar… GELECEĞİMİZE sahip çıkalım. Bir baba olarak çok şey mi istiyorum… atamirası ulus… muratakbaş
Kaynakça: 22.12.2005 / MİLLİ GAZETE
BİZİM ATATÜRK – AHMET AKGÜL – TOGAN YAYINCILIK