Bugün Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları, dış düşmanlar ve içimizdeki hainler yüzünden birbirine düşürülmek ve millet anlayışından uzaklaştırmak için elinden geleni ardına koymadan bütün güçleri ile top yekûn açık açık saldırıyorlar. Bu noktada Mustafa Kemal ATATÜRK “Ahlakın millet teşkilinde yeri çok büyüktür, mühimdir derken;

“Milletin uyguladığı düzen ve sükûnet, günümüzde ve gelecekte refahı, saadeti, selameti ve güvenliği, medeniyette ilerlemesi ve yükselmesi için insanlarda, her hususta ilgi gayret, nefsin feragatini yapması gerektiği zaman seve seve nefsinin fedasını talep eden milli ahlaktır.

Mükemmel bir millette milli ahlakiyat şartları, o millet bireyleri tarafından adeta muhakeme edilmeksizin vicdani hissi bir hüviyette yapılır. En büyük milli his, milli heyecan, işte budur.”

Bu sebeple milli ahlakımızın, genç kuşaklara aktarılması ve yıkıcı olayların önünde onların bu ahlak kaideleri ile güçlendirilmeleri, bir eğitim işidir. Buna istinaden ATATÜRK bu konuda şu önemli direktifi vermektedir:

“Millet analarının, millet babalarının, millet hocalarının ve millet büyüklerinin, evde, okulda, orduda, fabrikada her yerde ve her işte millet çocuklarına, milletin her ferdine bakmaksızın ve ilelebet verecekleri milli eğitimin gayesi işte bu yüksek milli hissi sağlamlaştırmak olmalıdır.” Yani anlayacağınız kim ki milli his ve duruşu ortadan kaldırmaya kalkarsa bilsin ki birlik ve beraberliğine kastedildiğinin bilincinde olsun. Yoksa milli his ve duruşu ortadan kaldıranlar aslında TÜRK MİLLETİNİ vatanında yok etmek istediğinin delilidir.

Bu geniş açıklamalardan da anlaşılacağı gibi “Millet sadece sayı ve yığın değildir. Türk Milleti kavramı içinde Malazgirtler, Mohaçlar, Plevneler, Çanakkaller ve Milli Mücadele gibi nice kahramanlık destanları vardır.

Onda Ulubatlı Hasanlar, Nene Hatunlar, cepheye mermi taşıyan analar, Mehmet Akif`in “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” diye andığı sayısız şehitler vardır.

Onda Orhun Kitabeleri, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli vardır. Karacaoğlanlar, Köroğlular, Dadaloğlular, Aşık Veyseller vardır. Onda Mimar Sinanlar, Fuzililer, Namık Kemaller vardır. Onda Dede Korkut Destanı, Nasrettin Hoca Nükteleri vardır. Onda Süleyman Çelebi`nin Mevlidi, Itri`nin sedası, Selimiye`nin haşmeti, türkülerin yanıklığı, kilim nakışlarının birlik içinde ahenkli güzelliği vardır.

Onda Aras`tan Meriç`e, Dicle`den Sakarya`ya, Ağrı`dan Erciyes`e, Süphan`dan Uludağ`a, Toroslar`dan Istırancalara uzanan vatanımız vardır.

“Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır ve Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Diyen şairin belirttiği gibi uğrunda sayısız şehitler verilerek coğrafya olmaktan çıkıp vatan olmuş kutsal ülkemiz TÜRKİYE vardır.

Onda, Erzurum`un ATA BARI, Orta Anadolu, nun halayı, Ege`nin zeybeği, Karadeniz`in horonu, Elazığ`ın çayda çırası, Trakya`nın damadı, Erzincan`ın düzü gibi birbirinden güzel halk oyunları, masalları, yüzyıllardan süzülüp gelen atasözlerimiz vardır.

Onda, bu vatanın çocuklarına “TÜRK`ÜM DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM…” demeyi öğreten: İstiklal marşını ezberleten, ay-yıldızlı bayrağı sevdiren, körpe yüreklere vatan sevgisini sindiren yüz binlerce öğretmenin emeği, yüz binlerce adsız kahramanın göz nuru ve alın teri vardır.

Onda büyüğünü sayan, küçüğü ve zayıfı koruyan komşusunun derdini kendi derdi bilen, dürüstlüğe, yiğitliğe, mertliğe değer veren TÜRK`ün temiz ahlak mirası vardır. TÜRK MİLLETİ dediğimiz kutsal varlığın dokusunda vatan sathındaki her kümbetin, her kervansarayın, her eğitim kurumunun, her kubbenin, her abidenin, her sanat eserinin, her şehitliğin katkısı nuru vardır.”

Özetle millet dendiği zaman sadece bugün yaşayan vatandaşlarımızın sayısı olarak değil, bütün geçmiş kuşakları ve gelecekte TÜRKLÜĞÜN adını, bağımsızlığını, şerefini, dünya tarihindeki seçkin yerini sürdürecek olan henüz doğmamış kuşakları hep birlikte kapsayan bir düşünce olduğunu unutmamaktır.

Kısacası ATATÜRK, Millet hayatında ve tanımında milli kültürü esas almaktadır. Bunun sonucu olarak; “DİL, KÜLTÜR VE AMAÇ birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği siyasi ve toplumsal heyet” olarak tarif eden Atatürk`e göre, milletin en kısa tanımı “aynı kültürden olan insanlardan oluşan toplumdur.” Gerçekten de bir milletin oluşabilmesi istiklalini ve milli benliğini muhafaza edip devamlılığını sağlayabilmesi için MİLLİ KÜLTÜRE sahip olması şarttır. Çünkü millet, yukarıda izah edildiği gibi sadece sayı ve yığın olmadığı gibi muhtelif teşkilatlardan, kurumlardan ve bütün bunların bağlandığı idari bir mekanizmadan da ibaret değildir.

Millet aynı zamanda herkesin dâhil olduğu her çeşit teşekkül ve teşkilatlar, sosyal gruplar ve bireyler arasında yüz yılarca devam eden bir karşılıklı tesir sonucunda meydana gelen kurallar, nizamlar, örf ve adetler, gelenekler, inanç ve kıymet hükümleri, anlaşma vasıtalarıdır. Özetle birçok faaliyetler sonucu ortaya çıkmış maddi ve manevi unsurları da ihtiva eder ki, buna kültür demektedir.

Milli kültür bir toplulukta bireyler aynı kültür, aynı terbiye ve aynı duygularla birleşiyorsa orada birlik ve beraberlik vardır, millet olma vardır. Bunun sonucu olarak milli kültür kazanılmadıkça medenileşme de mümkün değildir. Medeniyet milli kültür ağacına aşılandığı zaman ancak o zaman meyvelerini verebilir. Mustafa KEMAL ATATÜRK, TÜRK MİLLİ MÜCADELE HAREKETİ ile birlikte bölgeciliğin, ayrıştırmacılığın, bölücülüğün, etnisitenin, mezhepçi, cemaatçi, ötekileştirici yerine TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ benimsemiş ve hayata geçirmiştir.

Çocuklarımıza ne olursa olsun her şeyden önce milli birlik ve beraberliğimizin öğretilmesi ve geleceğe miras bırakılması elzemdir.

Milli mücadelenin sonunda artık vatan TÜRK VATANI, millet TÜRK MİLLETİ, devlet TÜRK DEVLETİ`dir. Türk milliyetçiliğinin şahlanışı TÜRKİYE CUMHURİYETİ`nin kuruluşunu sağlamıştır.

Biz milletimizin sevdalısı, dinimizin hizmetkârıyız.

Biz milletperveriz (milletleri severiz ) ve Türk milliyetçisiyiz.

Yurtta barış, dünyada barış diyenleriz.

Türk dili TÜRK MİLLETİ`nin kalbidir. Bugün her şeyi dili sayesinde muhafaza olduğunu görür ve korumakla mükelleftir.

Vatan bir bütündür parçalanamaz bir kütledir.

Tarihini ve dünya tarihini bilmek en büyük vazifedir.

Sınıf kavgasını ve mücadelesini kabul etmeyip, sosyal dayanışmayı esas alandır.

Irkçılığı, ayrımcılığı ve bölücülüğü kabul etmez. Birlik ve beraberliği esas alır.

Devlet şekli olarak cumhuriyet, egemenliğin bir kişi veya zümreye değil, toplumun tümünü ait olduğu bir yönetim şeklini ifade eder. Hukukun üstünlüğü ve yargı yetkisi bağımsız mahkemelere bırakılmıştır. Kuvvetler ayrılığı esas alınmış ve birbirini tamamlayan bir yapı olarak oluşturulmuş milletin içinde olduğu bir oluşumdur.

Aslında hürriyetinde, eşitliğinde, adaletinde dayanak noktası milli egemenliktir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

En söz ATATÜRK`ün;

“Türkiye bir maymun değildir ve hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak ne de Batılaşacaktır, o sadece ÖZLEŞECEKTİR.” Bu sözlerden anlaşıldığı üzere; TÜRK TOPLUMU batı potasında eritilen bir çağdaşlaşmadan yana olmadığını açıkça belirtmiştir. O Türk Toplunun benlik şuurunu varması ve bu şuurdan alacağı güven hissiyle çağdaş medeniyet âleminin haysiyetli bir üyesi halinde ilelebet var olacaktır.

Saygı ve sevgilerimle… Her şeye rağmen doğruları söylemek kutsal görevimizdir. ATATÜRK GENÇLİĞİ… ATA MİRASI ULUS… OKU ÇÖZÜM İÇİMİZDE… HAİNLİĞİN SINIRI YOKTUR…

Kaynakça: M.E.B DÜŞÜNCE ESERLERİ DİZİSİ –İSTANBUL - 1996 – ATATÜRK`ÜN MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI – YUSUF SARINAY

İstanbul Times / Murat Akbaş