Ateşle barutun yan yana konulması halinde ne olacaksa, bir kadınla bir erkeğin, hiç kimsenin bulunmadığı bir ortamda baş başa bırakılması aynı sonuca yol açabilir. İşte bu yüzden Yüce Dinimiz, yabancı bir kadınla yabancı bir erkeğin mecbur kalmadıkça kapalı bir ortamda birlikte olmasını uygun görmemiştir…

Yıllar önce Niğde’ye gitmiştik. Yaşlı bir kadınla sohbet ederken şöyle demişti:”Üniversite buraya geldikten sonra gençlerimizin ahlakı bozuldu.”

O kadının söylediklerini, kızlı-erkekli öğrenci evleri tartışmasının çıkmasıyla bugün daha iyi anlıyoruz. 

Başbakan Erdoğan’ın, kızlarla erkeklerin birlikte kaldığı evlerin denetleneceğini açıklamasından sonra kopartılan fırtınanın yine aynı yönden estiğini görüyoruz. Gezi olaylarındaki koronun yanına bu kez AK Parti’ye pamuk ipliğiyle bağlı bazı liberaller de katılmış. Ama bu velveleler, “ateşle barutun yan yana duramayacağı” gerçeğini değiştirmez.

Başbakan Erdoğan’a, Denizli Valisi tarafından iletildiği söylenen manzara şöyle: Üniversite öğrencisi 20-25 yaşlarındaki kızlı-erkekli gençlerin aynı evleri paylaşması halkın tepkisine yol açıyor…

“Bunda ne var?” diyen çağdaşlara şunu sormak lazım: Eğer bu ortamda içki içip sarhoş olmak da varsa, acaba o geceden nasıl bir sonuç çıkar? Kardeş kardeş uyuyup öyle kalkan gençler mi, yoksa bekaretini kaybetmiş kızlar mı?

Bu sonucun sapıklıkla makıklıkla ilgisi yok. Görünen köye kılavuzun istenmediği gibi bir durum var ortada.Tabii ki herkes için kötüyü düşünmemek lazım ama insanın fıtratı gereği böyle bir tehlike mevcut. O halde gençleri böyle risklerden uzak tutmak lazım…

Alın size, ateşle barutun yan yana konulması halinde ortaya çıkabilecek manzarayı anlatan (Tarihçi Mustafa Armağan’ın kaleminden) bir gerçek:
18 Mart 1962’de tarihe “Kadeş rezaleti” diye geçen, gençliği Çanakkale’yle buluşturma gezisi düzenlenmişti. Kadeş adlı vapura doldurulan kızlı erkekli bin kadar genç, sözümona çağdaş gençlik dernekleri tarafından özel olarak seçilmişti. İşin tuhafı, gemiye yalnız genç kızlar ve erkekler değil, aşırı miktarda içki de doldurulmuştu. Düşünün, Çanakkale şehitlerini ziyarete gidiyorsunuz, anneleri babaları yanlarında olmayan bir gemi dolusu genç ve kasalarla içki alarak yola çıkıyorsunuz.

Yolculuk beklenebileceği gibi tam bir rezaletle sonuçlandı. Sarhoş olup gece boyu dans eden, yerlerde sızan, olmadık cinsel rezaletlere imza atan bu seçkin gençliğin Çanakkale’ye çıktığında ayık gezebildiğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Cümbür cemaat lokantalara dalmışlar, içkiler, naralar gırla devam etmiş ve bin kişi içinden şehitliklere gidecek topu topu 40-50 genç ancak bulunabilmişti. 


Bir süre kamuoyundan saklanmaya çalışılan, ancak bir gazetecinin ifşasıyla deşifre edilen bu rezaletin perde arkası, zamanın gazetelerinde günlerce yazılıp çizilmişti. Kameralar gemide bulunanlara yönelince bir genç orada yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “Gemi hareket eder etmez gençler gruplar halinde içki içmeye başladılar. Erkeklerin özellikle kızları sarhoş etmeye çalıştıkları belli oluyordu.

Sarhoş olan kızlar, bir süre dans ettikten sonra erkekler tarafından dışarı çıkarılıyor ve karanlık bir yerlere götürülüyor, daha sonra beraberce dönüyorlardı. İstisnasız bütün masalarda kumar oynanıyordu. Kaptan gelip kumar kâğıtlarını toplamak istediyse de vermediler. Kendilerine karışmak isteyen birkaç görevliye, “Biz Atatürk’ün yolundayız, bize kimse karışamaz” diye karşılık veriyorlardı. “Dağ Başını Duman Almış” marşı, sarhoş naralarına karışıyordu. Dönüşte de aynı rezalet devam etti. Hatta bir grup genç, kapının önüne masa ve sandalye yığmak suretiyle bir koridoru kapatıp lambaları söndürmüşler, içeride çılgınlar gibi eğleniyorlardı. Birkaç kişi içki komasına girmiş, üç genç kız bekaretini yitirmiş, evlerine ağlayarak dönmüşlerdi.” 

ÖZEL HAYATMIŞ

Öğrenci evlerine çeki düzen getirme çalışmalarına karşı çıkanlar, AK Parti’nin “özel hayata keyfi müdahale” ettiğini öne sürüyorlar. Oysa Anayasa’da “genel ahlak” konusu tam 10 yerde geçiyor. Bu iddiada bulunanlar, “Uyuşturucu, ya da kumar konusunda yapılan çalışmalar özel hayata müdahale değil mi?” sorusuna ne yanıt verecekler. “Polis evlere baskın yapmasın, isteyen esrar, isteyen eroin kullansın, kumar oynasın. Bu onların özel hayatı” diyebilecekler mi ?

Gelin, “kızla erkekler yurtlarda beraber kalsın” diyenleri ters köşeye yatıracak bir araştırmaya bakalım.
Çağdaşlık konusunda ellerine su dökülemeyen Sabancı Üniversitesi ile Koç Üniversitesi tarafından yaptırılan, ‘Türkiye'de Aile, İş ve Toplumsal Cinsiyet' konulu araştırmaya katılanların yüzde 72'si, evli olmayan çiftlerin bir arada yaşamalarının ‘kabul edilmez' olduğunu düşünmüş.

Sabancı ve Koç üniversitelerinde bile sonuç yüzde 72 çıkıyorsa bu araştırmayı Türkiye genelinde yaptığımızda oran en kötü ihtimalle yüzde 90’ları geçer.

ERDOĞAN’A HELAL OLSUN

Rahmetli Necmettin Erbakan, 28 Şubatçılara ne kadar alttan aldıysa yine de yaranamadı. Çünkü onların niyeti farklıydı ve nihayetinde o planlarını gerçekleştirip hükümetin devrilmesini sağladılar.

Herkese nasip olmayan yumuşak mizaçlı bir iradeye sahip Bülent Arınç, gezi olayları sırasında alttan aldıkça karşı taraf daha fazla taviz istedi. Öyle ki; aralarında üçüncü havalimanı ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün de yer aldığı çok önemli projelerin iptal edilmesine kadar ferman gibi taleplerde bulundular.

Ama bunların dilinden çok iyi anlayan Başbakan Erdoğan, yurt dışından döner dönmez gezi rezaletine son verdi…

Sanki aynı senaryonun devamını izliyoruz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dahi onaylamadığı “kızlı-erkekli gençlerin aynı evleri paylaşmaları” konusunu yine Arınç idare etmeye çalışıyor, yine Başbakan bunların anladığı dilden konuşuyor…

İstanbul Times / Müslüm Aktürk