Ey Türkiye; annelerin sesine kulak verelim ve bu sorunun bitmesi için oy verdiğimiz partileri uyaralım. Bu sorunun bitmesi için sağduyulu olalım. Bunun yeni anayasasız olamayacağını da bilelim. Bir şehit daha olmasın, bir ocağa daha ateş düşmesin diye faşistlere inat kenetlenelim.

Dünden bu güne Kürt sorununa genel bir bakış zorunluluğu doğdu. Bir yandan 13 şehit 7 yaralı öte yandan çeşitli nedenler yüzünden dağa çıkmış ve kardeş kavgasında ölen 7 genç. En son gelişen olay ise Magazin Gazeteciler Derneği'nin ödül gecesinde Ahmet Kaya'ya yapılan linçi anımsatan Aynur Doğan'ın yuhalanması. Ortamın nazik olduğu tartışılmaz bir gerçek. Nazik olan bu ortamı faşistler daha da nazikleştiriyor. Kıdemli ırkçılar her yerde. Durum böyle olunca bu meselenin hayırla neticelenmesi zor görünüyor. Bir yandan Kürt-Türk kardeşliğini gündeme getirenler öte taraftan bunu yerle yeksan eden kafatasçılar. Kürt sorununun dünü bugünü Türkiye'ye büyük acılar yaşatmış ve halen yaşatmaya devam etmektedir. Üç beş çapulcu demek, kandırılmış genç demek, tüm olan bitenleri anlatmaya yetiyor mu? Bu gerçekçi bir yaklaşım mı? Kürt sorununu nasıl çözebiliriz? Kulaktan duymak mı içinde yaşamak mı? Türk - Kürt kardeşliği diye bir şey var mı? PKK nasıl biter? PKK'nın bitirilememesinde bizimde payımız var mı?

TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ

Hemen herkesin kabul ettiği bin yılık beraberlik ve din kardeşliği ırkçılar dışında herkesçe kabul edilmekte. Birkaç pişkin Türk ve Kürt kafatasçı yüzünden, bir çuval incir berbat edilmekte. Kendini dindar olarak tanımlayan Kürtler ve Türkler, yapılanlar karşısında yıllardır anlattıkları Türk-Kürt kardeşliği sentezini anlatmakta zorlanıyor. Yılardır gocunmadan Türk Sanat Müziği ile coşan Kürtler, Kürt Sanat Müziği'ne yapılan haksızlığa tahammül edemiyor. Kürt bölgesinde konser veren hiçbir Türk sanatçının yuhalandığına tarih tanıklık etmemiştir. Aynur Doğan'a yapılan çirkin saldırı aslında kan emenlere çanak tutmaktır. Kendini milliyetçi olarak tanımlayan bu faşistler bilmelidirler ki bu güne değin toprağa düşen 35000 insanın kanı ellerine bulaşmıştır. Çünkü horlanan bir milletin isyanı olarak PKK hayat bulmuştur. Bölge de yaşamış biri olarak bunun canlı tanığıyım. Kürtçe kaset dinlemenin örgüt üyeliği sayıldığı günleri gördüm.

Askerin, eli silahlı örgütün geçtiği köye gelip bütün köylüyü cami önünde toplayıp "şerefsizlik-haysiyetsizlik" ve ağza alınmayacak küfürlerle işkencelere maruz bıraktığı günlere tanıklık ettim. Gençlerin dağa çıkmasının altında yatan asıl etken bu. Ey Aynur Doğan'ı yuhalayan faşistler; babanızın köyünde terörist geçti diye şerefsizlik-haysiyetsizlik ile suçlansa siz ne yapardınız? Bir Kürt sorunu var ama önce bu sorunun nedenini bulmak gerekmez mi? Bu güne kadar askerimiz her seferinde örgütü bitirmiş ama sonlandıramamıştır. İşte buna kanıt dağda öldürülen 25 - 30 bin PKK'lıdır. PKK her dönem silahlı 5 bin kişiden oluştuğu tahmin ediliyor. Öyle ise PKK bu güne değin bunun altı katı zayiat vermiş ama bitmemiştir ve eleman takviyesi devam etmiştir. İşte bu elaman takviyesi de faşizan insanlar ve adeta terör örgütüne çalışan ordu ve kamu içindeki kişiler yüzündendir. Bu kişilerin tek amacı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu sorunu bitirmek için gayretlerini boşa çıkarmaktır. Çünkü PKK'nın bitmesi bazılarının erk ırmağını kurutacaktır.

PKK NASIL BİTER?

Belki ironi diyeceksiniz ama PKK'nın bitmesi ancak Kürtlerin geçmiş acılarını tedavi etmekten geçer. Bu gün iktidarın ılımlı ve samimi yaklaşımları karşısında PKK'lı gençlerin ve PKK'ya sempati duyanların kalbi yumuşamış durumda. PKK ve PKK'ya sempati duyanlar eski günlere dönmekten korktukları için bu bela bitmiyor. PKK'ya sempati duyan Kürtler PKK sayesinde ikinci sınıf insan olmaktan kurtulduklarına inanıyor. Hal böyle iken iktidarı samimi bulsalar da PKK'ya destek azalmıyor. Geçmiş acıları silmenin en kolay yolu sivil ve katılımcı bir "anayasa" ve bu "anaya- sada" bütün ırklara eşit bir biçimde güvence. Türkiye'nin sadece Türklerden oluşmadığını ve sadece bu vatan için Türklerin ölmediğini, Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret eden ve tarih bilgisine sahip olan herkes bilir. Ayrıca her seferinde buna paralel cümleler Cumhurbaşkanımız'ca, Genelkurmay Başkanımız'ca ve Başbakanımız'ca dillendirilmekte. Hal böyle olunca halen Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul Emniyeti'nin çatısında ve Türkiye'nin dört bir yanında "Ne mutlu Türküm diyene" yazıyor.

Oysa onun yerine "Ne Mutlu Türkiyeliyim" yazsa daha doğru olmaz mı? Bu bile birçok kişiyi tatmin ve ikna edecek ve Kürt-Türk kardeşliğini anlatmaya gayret edenlerin elini güçlendirecek ve geçmiş acılara dönülmeyeceğinin güçlü sinyali olacaktır. Eminim ki PKK'lılar da huzurlu bir yuva hayali kuruyor. Her an dağdan inmenin hayali ile uyuyor ve uyanıyorlar. Ama Aynur Doğan'a yapılanlar ve çeşitli konuşmalar onların bu hayalini karartıyor. Bu millet vatan uğruna şehit olan kınalı kuzuların ölmesini de artık istemiyor. Şehit anneleri evlatlarının cenazesinde en çok "Artık bu terör bitsin, artık kınalı kuzular ölmesin" ağıtları yükseltiyor. Bu belaya evladını kurban veren şehit anneleri de PKK'lıların anneleri de bezmiş durumda. Ey Türkiye; annelerin sesine kulak verelim ve bu sorunun bitmesi için oy verdiğimiz partileri uyaralım. Bu sorunun bitmesi için sağduyulu olalım. Bunun yeni anayasasız olamayacağını da bilelim. Bir şehit daha olmasın, bir ocağa daha ateş düşmesin diye faşistlere inat kenetlenelim.