Allah rasulü veda haccını tamamladıktan sonra gadir humda vasiyet niteliğinde yaptığı mübarek konuşmasından; Yanına gelen seçkin
Sahabelerinden; Numan bin Haris Allah Rasulünün huzuruna gelerek şöyle bir sual soruyor?
Ey Rasulullah Emrettin,Allah'ın birliğine ve senin peygamberliğine şahadet ettik. Emrettin cihat, hac,oruç,namaz ve zekâtı kabul ettik.Bunlara razı olduk,şimdi de diyorsunki,ben kimin mevlası isem amcam oğlu Ali'de onun mevlası'dır! Acaba bu senmi öyle diyorsun yoksa Allah tarafından mı öyle deniliyor?"
İslam dünyasında ki muhaddisler, tarihçiler,din adamları,ilahiyatçılar,Hocalar, cemaat yada tarikat yetkilileri, mürşitler ve istisnasız tüm ulemanın kesinlikle inkâr edemediği bu olayın mütevatir/sahih olarak kabul ettikleri bir olaydır.Veda haccı/ Gadir-i Hum,zira inkâr
edemeyecekleri kadar önemli hakikatları anlatan bir olaydır..
.
"Men Küntü Mevlâ haza Aliyun Mevlâ" Veda haccından dönerken,"Allah tarafından sana verilen mesajı insanlara bildir, eğer bunu yapmazsan risalet görevini tamamlamamış olursun.Allah seni koruyacaktır." (Maide-67) Ayeti inince, kızgın çöl sıcağında muazzam kalabalığı durdurup 120 ile 180 bin civarında sahabe topluluğuna Okuduğu Hutbenin ardından,Allah Rasulü Hz.Ali'yi yanına çağırarak,sağ elini tutup havaya kaldırdı ve şöyle buyurdu: 
"Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır." (Şunu da parantez içinde belirtmek gerekirse,O kızgın çölün ortasında, yüzbinlerle ifade edilen sayıda,  ki kadın, yaşlı, çocukların olduğunu düşünürsek,çok hayati ve önemli bir konu olmalıydı..)
Şimdi bazı alimler aksine bu olayı dezenformasyona uğrattıkları şey, tamamen kelime oyunuyla ve de velayeti saltanata indirgemeleri ile olmuştur.
Bu mantık ve insaf dışı düşünce ile bu olayı hakikatından öneminden, uzaklaştırarak insanların velâyet inancına ulaşamamaları için bir çaba sarf etmişlerdir.
Bunu da neden yaptıklarını tahmin edilebir herkes...
"Vasiyete ve verilen emre itaatsizlik yapıp, Allah ve Resulünün seçtiği yoldan farklı bir yol seçenlerini yaptıklarını örtbas etmektir..."
Zira bu çok ağır vebaldir ki Allah ayetinde buyuruyor;
"Allah ve Resulü bir şeye Hükmettiği zaman,inanan erkeklere ve inanan Kadınlara işlerinde başka yol seçmek yaraşmaz, Allah’a ve Peygamberine baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.!" (Ahzap suresi 33-34)
Şimdi kelime oyunu dedim ya?
"Mevla" kelimesi..
Şöyle googleye girin "Mevla" ne demektir yazdığınız zaman, o kelimenin dost ile beraber,"Sahip sorumlu yardımcı lider" manasını da içerdiğini görürsünüz..
Ama bazı alimlerimiz maalesef bu konuyu sadece "Dost" manasına indirgemişlerdır.
Yani Ali sizin dostunuzdur... bazı akademisyen,
ilahiyatçı ve din adamları da
"Mevla kelimesi dost demek, Peygamber (s.a.v) Ali sizin dostunuzdur diye buyurmuştur.
Bunu da demelerinde ki maksat,Hz.
Peygamber biliyordu ki kendisinden sonra Hz Ali'ye çok sıkıntılar çektireceklerini, ona karşı geleceklerini, ondan dolayı onu korumak amacıyla öyle demiştir,yoksa kendisinden sonra ki kişi olduğunun manasına asla öyle birşey söylememiştir,
denilmektedir
Peki sayın hocalara ve mürşitlere sormak istiyorum? Allah'ın resulü (s.a.v) buyuruyor mu "Ali hak iledir, Hak Ali iledir,bu ikisi asla birbirinden ayrılmaz"
Ya da,Ali Bendendir bende Ali'denim,ve o benden sonra Bütün müminlerin velisidir."
Ya da,"Ammar bin Yasir (r.a) Hitaben, "Ey Ammar! Birgün Ali bir vadiden diğerleri başka vadiden giderse sen Aliyi takip et, o seni asla yanlışa götürmez."
Ya da,"Ben ilmin şehiriyim" Ali de ilmin Kapısıdır, bana ulaşmak isteyen kapıdan girsin."
Ya da,“Ali’yi seven beni sever, beni seven Allahı sever Ali’ye buğz eden bana buğz eder, bana buğz eden Allah'a buğz eder."
Ali'ye düşman bana düşman bana düşman olan allaha düşman olur.
Ali ile savaşan benim ile savaşır,benimle savaşan allahla davaşır.Ya da, Aylar sürecek tebük seferinde İslam devletinin başına geçmesi için Ali’yi yerine tayin ederek; "Ey Ali
senin bana yakınlığın kardeşim Harun'un kardeşim Musa’ya yakınlığı gibidir, ancak benden sonra peygamberlik gelmiyecek artık.."
Oysa ki savaşta bir komutanın en çok ihtiyaç duyduğu şey; sadık cesur, güçlü bir askerinin olmasıyken, istisnasız herkesin kabul ettiği Ali gibi bir yiğit nasıl olurda sefere götürülmez..
Ali'yi götürüp Hz. Ebubekir'i de bırakabilirdi devletin başına...
Vs.vs.vs. onlarca "Mütevatir" kabul edilen hadisler varken Hz Ali (k.v) hakkında, Gadir Hum olayını basit bir dosta indirgemek akla ve vicdana hiç sığarmı?bazı ilahiyatçı ve
Hocalarımız konuşmalarından diyorlar ki;Allah Rasulü Hz.Aliye yapılacak kötülükleri engellemek için bu konuşmayı onun için yapmıştır…
Peki,Ali ne yaptı ki onlara bu kadar ona karşı kin güttüler? Ta ki Peygamber vefat etmeden önce onu koruma ihtiyacı hissetsin?
Dikkat edersek maide 67 de; "Allah seni koruyacaktır" güvencesini Allah neden veriyor?
Demek ki hesaplarına gelmeyecek bir şeydir.
Yani sizce kabul ettiğiniz,Ali sizin dostunuzdur sözü neden onları kızdırmış olsun?
Allah Neden Peygamberine seni koruyacağız güvencesi veriyor?
23 yıllık mükemmel risalet görevinde ne eksik kaldı da, ahirinde o mesajı insanlara bildirmezsen görevini tamamlamamış olursun" diye uyarıyor Allah?
Demek ki o mesaj Kuranda geçmeyen,Allah ve Resulü arasında önceden özel olarak bildirilmiş bir konudur.
Hani Allah buyuruyor ya;"O Hevasından konuşmaz,o ne dediyse Vahiyledir!" Necm-3
Demek ki Peygamberimiz ne demişse neyi tavsiye etmişse, Allah istediği için demiştır...
Peygamberden önce Allah’ın isteğidir, ki Allah’a resulüne sorgulamadan emirlerine itaat her Müslüman için farzdır..
Yukarda bahsettiğimiz mütevatir/sahih hadislerin bazıları, genelde Gadir Hum’da önceden de söylenen sözlerdir, ve sahabeler Allah Resulünün ne diyeceğini gayet iyi biliyorlardı, bundan dolayı bir çok kişinin hesabına gelmeyeceğinden dolayı,Allah öyle bir güvence veriyor Peygamberine (s.a.v..)
Gadir-i Hum mesajı bittikten sonra, Allah Resulü bulunanlar bulunmayanlara aktarsın diye emretmişti, bundan mütevellit orada bulunmayan, sonrasında duyar duymaz
Peygamberin (s.a.v) yanına alel acele gelen "Sahabe Haris bin Numan adında bir kişi" Hz.Peygambere (s.a.v) şöyle dedi; "Emrettin, Allah'ın birliğine ve senin peygamberliğine şahadet ettik. Emrettin cihat, hac,oruç,namaz ve zekâtı kabul ettik.Bunlara razı olmadın şimdi de diyorsun ki, ben kimin mevlası isem amcam oğlu Ali'de onun mevlasıdır! Acaba bunu senmi söylüyorsun yoksa Allah tarafından mı?
Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu: Kendisinden başka ilah olmayana yemin ederim ki, bu Allah tarafındandır... "Numan Bin Haris döndü,bir taraftan da kendi kendine; Allah'ım eğer bu konu doğruysa gökten üzerimize taş yağdır…diyerek, Peygamber'imizin huzurundan ayrıldı,dışarı çıktığı an,gökten birtaş düşerek,kafasına değdi ve anında öldüğü bütün alimlerimizin kaynaklarında geçiyor.Bu olay üzerine Mearic suresinin ilk üç ayeti iniyor;
"Birisi, gök katlarının yüksekliklerinin sahibi olan Allah’ın katından inkârcılara gelecek olan ve hiç kimsenin savamayacağı azabı istedi!”
Şimdi bazı hocalarımıza soruyorum?bu hakikatler sizin amel ettiğiniz, kabul ettiğiniz kaynaklarda geçen olaylardır, bunlara rağmen Gadir Hum olayını sadece tabiri caiz ise, "Ali sizin dostunuzdur ona sakın karışmayınız"gibi düşünmemiz hiç bir akla ve vicdana sığıyormu,
Sırf birilerini aklamak adına hakkı hakikati gizlemenin Allah katında vebali çok büyüktür.Yine bazı hocalarda;
"Dost" boyutunda ele almışlar konuyu saltanata çekerek sulandırılması..
Yani imametten bahsedilince bu saltanatmıdır düşüncesi… Acaba Rasulullahın Ehli beytinin hayatlarına bakıldığından,bir tek İmam’ın saltanat şatafat içinde yaşadığına şahid olmuşlarmı ? Hepsi de kendi dönemlerinde,
en adil, en alim, en takvalı, en mütevazı ve en cömert insanlar olduğunu görmüyorlarmı?
Onların davası saltanat olsaydı, Ümmeyye oğullarının (emeviler) liderlik, krallık teklifine o zaman "Ayı sağıma, güneşi soluma verseler yine davamdan vazgeçmem" diyen Büyük dedemiz Hz. Muhammed Mustafa onların teklifini kabul ederdi.Saltanatı hayli kolay bir şekilde Kardeşi Ali’ye evlatlarına aktarırdı...
Peygamberin (s.a.v) kendisinden sonra birini yerine tayin etmemiş anlayışı ne akla, ne insafa, ne vicdana sığmıyor.
"İki kişi dahi olsa yolculuğa çıkarsanız biriniz diğerini imam olarak seçsin!" Diyen ve o hassasiyet içinde olan bir peygamber, kendisinden sonra birini tayin etmemiş olması mümkün müdür sizce?
Ümmeti kendi haline bıraktı,alın size Kuranı o size yeter deyip,adeta ne haliniz varsa görünmü demiştır öylemi?
Allah'u teâlânın Ehli beyti seçmesi üstün görmesi neden bu kadar zorunuza gidiyor anlamıyorum, bu saltanat mıdır, krallık mıdır? diye sulandırıyorsunuz
Mesele Kuran ise Ehli beyt’in vahiy ahlakı ile doğup büyüdüklerini ve hepsinin birer canlı Kuran olduğunu biliyorsunuz…
Mesele sünnet ise,Vahiy ahlakı ve Peygamberin yetiştirdiğini yaşayarak öğrettiği insanların, yaşayarak öğretmeleri en doğru olan değil mi? Ehli beyt’ten daha iyi Kuranı ve sahih sünneti yaşayan bir başka örnek var mıdır?
Bundan dolayı"en iyi “Nasihat” iyi örnek olmak iken"
Onlardan başka Kuran ve sünnet-i peygamberimizden yokluğunda kim anlata bilirdi?
Bu Konuda Hz. Zeynel Abidin şöyle buyuruyor;
"Allaha andolsun ki, kaldığımız evlerin odalarına bakarsanız halâ vahyin kokusunu alırsınız.Ceddim Muhammed’in sünnetini ayakta tutan bizleriz.!"
Bu şekilde vasiyetin önemi ortada iken, nasıl olur da bunu “saltanat” kılıfına sokarak, özellikle tabanınızın aklını bulandırıyorsunuz????
Neden Ehli beyti’n üstün olmasından bahsedilmesi, velayet’ten söz açıldığında zorunuza gidiyor?
Allah Kuranda söyle buyuruyor;
"Yoksa Allah'ın bol nimetinden verdiği kimselere mi hased ediyorlar? Oysa daha önce İbrahim ailesine de kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik.
(Nisa 54)
Ki Nisa süresinin bu ayeti ile ilgili imam Caferi sadık şöyle buyuruyor; "Vallahi hased edip" çekemediklerini bizleriz.Vallahi bir gün o mülk ve hükümranlık bize geri dönecek."
"Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile imrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı.Allah işiten ve bilendir."
(Ali İmran 33-34)
Peki, bunlar saltanat mıydı?
A-li İbrahim, A-li imran vs denince kabul ediyorsunuz da, Âli Muhammed denilince neden kabul etmiyorsunuz ve zorunuza gidiyor?
Her şeyi sizmi biliyorsunuz değil mi?
Sizden daha iyi Kuranı kavrayan anlayan yaşayan yok, öyle mi?
Evet, biz diyoruz ki gerçekleri kabul edin,olan olmuş, başka birşey de demiyoruz,çünkü.biz islamiyettin birlik ve beraberliğinden yanayız.Kur'an ve ehl-i beyt hepimiz için ölçü
olsun hakkı batıldan doğruyu yanlıştan ayıran önderimizdir, ama bu ümmet allah rasülünün tebliğ ettiği Kur'anı ve soyunu ne kadar taniyor ve biliyor. Sizin zihninize göre Kur'an sadece yetiyorsa,
neden çıkıp bu kadar ayrı ayrı herkes kafasına göre Kur'an tefsiri yapıyor kendi hesabınıza geldiği şekilde anlayıp,insanları
o algıya çekiyorsunuz?
Bırakın o zaman gerek yok, herkes okusun kendileri anladığı şekilde okusunlar...
Son olarak Allah Resulünün Mütevatir hadisi ile bitirmek istiyorum;
"Benden sonra size iki ağır emanet bırakıyorum, ikisi kıyamete kadar birbirinden kopmaz, bunun ilki Allah’ın kitabı, ikincisi ise ıtretim (Ehlibeytim) bu ikisine sıkı sıkıya sarılırsanız asla dalalete ve sapıklığa düşmezsiniz!"
Dalalete düşen Ehl-i beyt’i hakkıyla tanıyamamış kimselerdır... Kuran’dan da birşey anlayamamış, Emevilerin getirmiş olduğu yanlış dini ve sünneti ile amel etmiş olanlardır..
Allah bizleri Kuran ve Ehl-i beytin yolundan ayırmasın hakkıyla tanıyan, anlayan, kavrayan ve yaşayanlardan eylesin inşallah...
Dr.Seyyid Hüseyin Zerraki Düseyder Genel Başkanı