Ak Parti kendi işini kendisi zora soktu. Evet ekonomik kriz var, bir çok sorun ve sıkıntı yok değil. Ancak bunlar her zaman Türkiye’de var oldu zaten.

Erdoğan sürekli belediye başkanlarına,milletvekillerine sokak ve caddeleri altın kaplama yapsanız bile gönülleri yapmadığınız sürece bu hizmetleriniz işe yaramaz diyordu ancak sözü dinlenmedi.

İşte bunun bir gereği olarak da İstanbul dahil Ankara,Adana,Mersin başta olmak üzere bir çok büyükşehir belediyesi Ak Parti’den alındı.

Ak Parti kuruluşta halkın partisi iken 2009’ dan sonra daha çok devlet partisi olmaya başaldı.

Hele 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden sonra MHP ile kurduğu Cumhur ittifakından sonra kullanılan ayrıştırıcı dilden sonra Ak Partiyi tanımaktan zorlanıyorum.

Milletvekili ve Belediye başkanı adaylarının seçiminde ben bunu istedim bu olsun mantığının zirveye ulaştığını da yakinen görmekteyim.

Damat ,evlat ve aile bireylerinin halkı rahatsız edecek derece devlet işlerinin içine çekilmesi Ak Parti için çok büyük kayıp oldu.

Mesela iki bakanlığı (Maliye ve Hazine) birleştirip başına damadı sayın Berat Albayrak’ın getirilmesi çok doğru değildi.

Hadi diyelim ki bütün riskleri alarak böyle bir karar verdiniz. Peki ülkenin en büyük kamu kurumlarının bağlı olduğu varlık fonunun başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan oluyor, yardımcısı da damadı Berat Albayrak olmasının gerekçesi halka anlatılamadı. Ki zaten anlatılacak bir gerekçe de yok…

Erdoğan başta olmak üzere Ak Parti yöneticileri çok ayrıştırıcı dil kullandılar…

Örnek vermek gerekirse Sayın Erdoğan’ın bir sene önce “Ey Kılıçdaroğlu TBMM arşivlerini aç oku,Doğu illerinin bulunduğu bölgeye Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürdistan,Karadeniz illerinin olduğu bölgeye de Lazistan denirdi demişti…

Aynı Erdoğan 31 Mart seçiminden önce Türkiye’de Kürdistan yok.

Kürdistan’da yaşamak isteyenler Kuzey Irak’a gitsin diyerek coğrafi bir tanımdan dolayı Kürt asıllı seçmeni çok kızdırmış en güçlü rakip aday olan Ekrem İmamoğlu’na Kürt seçmenin destek vermesini sağlamıştı.

Siyasiler kullandıkları dile dikkat etmek zorundalar.

MHP lideri sayın Devlet Bahçeli Mecliste vekilleri olan,Türkiye yasalarına göre kurulan HDP’ye oy veren seçmenleri kast ederek HDP ye oy verenler “şerefsizdir” dilini kullanmıştı. Siyasiler rakip parti başkanlarını eleştirebilir,kızabilirler ama seçmeni tercihinden dolayı suçlayamazlar. Suçlarlarsa bedelini sandıkta öderler ki ödediler.

Türkiye kanunlarına göre legal olan bir partiye oy veren seçmenlere şerefsiz demek bir siyasi partinin liderine yakışıp yakışmadığını siz okurlarımın takdirine bırakıyorum.

Özetle Ak Parti 2009 Yılına kadar Halkın Partisi iken bu tarihten sonra DEVLETİN Partisi oldu…

Bu benimde tespitim değil.31 Mart ve 23 Haziran 2019 seçimlerinden önce İstanbul’un bir çok ilçesinde vatandaşlara değişik siyasi sorular sorduk. Bir çok seçmen aynen şunu söyledi.

Ak Parti Kuruluştan 2007 – 2008 ve 2009’a kadar halk odaklı çalışmalar yaparken 2009’dan sonra daha çok devlet odaklı çalışmalar yaptığını sayısız seçmen bize ifade etti.

Zaten Ak Parti’nin kuruluş sürecinde Erdoğan ile beraber olan :

Abdullah Gül

Ahmet Davutoğlu

Ali Babacan

Abdullatif Şener

Hüseyin Çelik

Bülent Arıç (Şu an Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olarak Erdoğan tarafından atanan Bülent Arıç’ın 18 Bin TL maaşı hak edecek ne yaptığını merak ediyorum. Bu görevin sadece kurulacak yeni parti de vazife almaması adına yapıldığı konuşuluyor)

Abdulkadir Aksu (76 yaşında Vakıfbank Yönetim Kurulu başkanı yapıldı)

Özetle kurucu irade nerede ise Ak Parti’de yok edilmiş durumda olduğunu görüyoruz.

Aslında Ak Parti idarecilerinin yaptığı hatalar ile alakalı yazacaklarımızın tamamını yazsak ciltler dolusu kitap olur. Ama biz şimdilik bu kadarı ile iktifa etmek isteriz.

Ak Parti ne yaparsa seçmenin tepkisini aza indirebilir ?

1-Damat dahil ve Erdoğan’ın ailesi hemen siyasetten ve devlet kurumlarından uzaklaştırılmalıdır…

2-MHP ile ittifakta hep kârlı çıkan MHP oldu. Bu ittifak sonlandırılırsa sanki Ak Parti daha faydalı çıkacaktır gibime geliyor …

3-Ahlak ve maneviyata önem verilmelidir.

4-Toplumun alt kesiminin korunacağı yeni devlet veya hükümet programları geliştirilmelidir…

5-Tarım ve Hayvancılığa önem verilmeldir.

6-Bakanlar Kurulu şirket sahiplerinden değil milletvekillerinden oluşturulmalıdır.

7-Ayrıştırıcı dil derhal bırakılmalıdır. Kürdistan da yaşamak isteyen Kuzey Iark’a gitsinde ne demek ? Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında doğu illerinin olduğu bölgelere Kurdistan Karadeniz bölgesine de Lazistan denirdi. Şu an bazı kesimlere sıcak görünmek için kimse bu coğrafi terimi yok sayamaz.

8-Yola beraber çıktıklarını yolda buldukları ile değiştirmemelidir.Elbette uzun süre aynı kişiler aynı yerde görev yapamaz. Ama o emektarları da yok saymak doğru değildir.

9-Belediye başkanı ,Milletvekili adayları belirlenirken mutlaka demografik yapıya ve o seçim bölgesinde yaşayan STK,Muhtar ve bir çok kurum ve kişiden bilgi alınmalı.

Şu an İstanbul’da olduğu gibi Ak Parti’nin 24 Belediye başkanlarının % 60’ın Karadenizli,Bunların % 90’ının da Trabzon,Rize ve Giresunlu olması doğulu seçmeni üzüyor ve kızdırıyor.

Mesela 600 Bin Mardinli,700 Bin Samsunlu İstanbul’da yaşıyor. Ancak Ak Parti’nin 24 ilçe Belediye başkanı için de 7 tane Trabzonlu olması elbetteki Mardinli ve Samsunlu seçmenin dikkatine çekecektir.

Son söz çok hata tez zamanda Ak Parti’nin ANAP gibi tarih sahnesine gömülmesine sebebiyet verecektir.

Ancak az hata yapılır halk odaklı çalışmalar olursa belki bir sonraki seçimde 1.parti olabilir ama yapılan her hata Ak Partinin olumsuz olarak hanesine yazılacaktır.

İstişare sünnettir. Allah’ın resulü peygamber olmasına rağmen ashabı ile sürekli istişare eder ona göre karar verdi.

Recep Tayyip Erdoğan sevilen sayılan ve güçlü bir lider olabilir. Ancak her fani ölümlüdür.

Erdoğan gücü seven her şeye tek başına karar veren baskın bir kişilik olabilir.

Ancak yapılacak ilk seçimde halk başka bir tercihte bulunursa Cumhurbaşkanı olacak olan kişinin aynı şekilde bütün işleri yapabileceğine olan inancım tam değil.

İşte bundan dolayı bütün işleri tek bir kişiye yüklemek doğru değil. Sokak röportajlarımıza konuşan bir beyefendi şunu söylemişti ”Bizleri yoktan var eden Allah dileseydi bütün işleri tek melege verebilecek iken neden 4 tane meleğe görev verdi diyerek hiçbir zaman tek kişinin her şeye karar vermesi doğru olmaz ortak akıl her zaman iyidir demişti”.

Sistem değişsin veya değişmesin diyecek değilim.Ancak her şeye karar verecek olan kişinin cumhubaşkanı olması bana her zaman sakıncalı geldi ve gelecek. Bu Sayın Erdoğan için değil genel bir çekincemdir.

Ekrem İmamoğlu’na, Merak Akşener’e ve Ali Babacan’a haksızlık yapılırsa Ak parti Baraj altı kalır demedi demeyin…

Ali Babacan için bakanlığı döneminde FETÖCÜLER’i işe aldığı gerekçesi ile dava açıldı sonra geri çekildi. Çünkü Bakanlar kurulu tümü ile sorumludur. Bu olsaydı bütün bakanlar aynı suça ortak olacaktı. Ak Parti erken uyandı. Meral Akşener’e de bu konuda dava açmak Ak parti için iyi olmayacak ama Akşener’e güç katacaktır.

İmamoğlu İBB başkanı oldu bağlı şirketlere müdür atama yetkisini elinden alalım meclis atasın demek AK PARTİ İçin intihardır…

Ak Parti Zeytinburnu kurucu Mahalle başkanı sonrada ilçe başkan yardımcısı olarak hizmet ettim.

Halen de üyesiyim. Eğer Ak Parti İBB başkanı sayın Ekrem İmamoğlu’nun İBB ye bağlı şirketlerin müdürlerini atama yetkisi elinden alınmaya çalışılırsa bir birey olarak herkes emin olsun ki Ak Parti elbisesini üstümden çıkarır atar ve İmamoğlu’nun uğradığı bu haksızlık için her şeyimle mücadele ederim.

Yazıktır seçmeni bu kadar da aptal yerine koymayın. İBB de 82 bin çalılşan vardı. 31 Mart 2019 ile 23 Haziran 2019 arasında kaş ile göz arasında 2.500 kişi işe alma ahlaksızlığını bir seçmen olarak görüyorum ve belleğime yazdım bu durumu.

İBB ‘de çalışanların içinde 55 bin kişisi bağlı şirketlerde (Sağlık A.Ş. Belbim, Hamidiye Su; KİPTAŞ,İETT vs.vs. 28 tane bağlı şirketlerde çalışıyor) bağlı şirketler olmadan İBB tek başına bir anlam ifade etmez.

Hükümet ve Ak Parti yönetcileri Ticaret bakanlığı marifeti ile genelge yayınlayıp Belediyelere bağlı şirketlerin müdürlerini atama yetkisi Ankara ve İstanbul’da Ak Parti Meclis üyeleri fazla olduğu için Belediye meclis üyelerine verip Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu çalıştıramaz hale getireceğini düşünüyosa çok büyükkkk bir hata yapar.

O vakit seçmen olarak genel seçimi 2020‘ye alır Ak Parti ‘yi merkezi hükümet de de indirir bu seçmen.

Bu makam ve mevkiler Ak Parti’lilerin babasının malı değil.Kimse sistemi zorlayıp halkın iradesini Baltalamaya çalışmasın.

Ak Parti İstanbul ve Ankara’yı kaybeti diye hata üstüne hata yapıyor. Belediye ye bağlı şirketlere eskiden olduğu gibi Büyükişehir Belediye başkanı atama yapsın.

Düşünsenize ne yakın rakibine 806 bin oy fark atan İmamoğlu kendi başkanı olduğu belediye şirketlerine bir genelge ile önü kapatılarak müdür atayamayacak buna hiçbir adil Ak Partili seçmenin gönlü razı olmaz benim olmadığı gibi.

Ak Parti idarecileri sağlıklı düşünüp biz nerede hata yaptık ki halkımız bizi İstanbul’da 806 bin oy farkı ile uyardı demesi zaruridir.

İmamoğlunu dellendirmesinler ADAM ÇIKIP EY Ak Parti seçmeni Binali yıldırım kazansaydı bağlı şirketlere müdür atama yetkisini kalıdırırlarmıydı. Benim 82 bin çalışanım var 55 bini bağlı şirketlerde ve ben buranın müdürünü atayamıyorsam ben İBB başkanlığını Kukla olarak yapamam derse hangi hükümet seçmenin baskısına dayanabilir.

Ak Parti ‘yi adaletli olmaya davet ediyorum. Nurettin sözen 1989-1994 de nasıl atama yamışsa, Recep Tayyip Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna 1994-1999’ da nasıl atama yapmışsa,Kadir Topbaş nasıl 1999 ‘dan 2018 kadar,Mevlüt Uysal’da 2018’den 2019’a kadar başkan olduğu sürece sorunsuz olarak İBB ye bağlı şirketlerin müdür atamasını yapmışsa aynı şekilde sayın Ekrem İmamoğlu’da YAPACAKTIR NOKTA. Biz seçmeniz Ali Cengiz oyunları bize gelmez.

Ak Parti idarecileri artık seçmenin zakası ile alay etmeyi bıraksın. Her şeye halk karar verir bu kadar.

Burada yazıyorum ÜÇ Vakte kadar Erdoğan dahil bir çok kişi güçlü bir cumhurbaşkanlığı sistemi ülke için iyi olmadı diyeceklerini düşünüyorum.

Hadi hayırlısı olsun…

İstanbul Times / Hüseyin Çetiner / 10 Temmuz 2019