Türkiye’de bugün bir anket yapılsa ve dense ki “En çok hangi devleti ve hangi lideri sevmiyorsunuz?”, inanın cevap ABD ve Trump olurdu…

Çünkü bugün Türkiye’ye en fazla zararı veren lider Trump ve ülkeyi en çok sıkıntıya sokan ülke ABD’dir…

Aslında ABD’nin hinliği yeni değil hep var ve olmaya devam edecek. Çünkü ABD bu zihniyetle kurulmuş… Sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanına baktığımızda ABD’nin sömürü düzenini görürüz.

Ancak bugüne kadar saman altından yürütülen su, Trump’ın seçilmesiyle samanın üstüne çıkarıldı!

Trump’ın bu patavatsızlığından ABD vatandaşlarının da çok rahatsız olduğunu sanıyoruz. Sanıyoruz ama bunun ne kadar gerçek olduğuna ilk seçimde tanık olacağız.

Çünkü Trupm iş başına geldikten sonra birçok ülkeyle sorun yaşamaya başladı. Kılıcını çekiyor, tehdit ediyor, “asarım keserim” diyor fakat karşısındaki yemeyince bir şekilde anlaşma yoluna gidiyor.

İşte en son Kuzey Kore ile yaşanan krizler ve ardından yapılan antlaşmaları, buluşmaları hep birlikte takip ettik.

Trump’ın yapısında var herhalde, sürekli birileriyle kavga yapmaya çalışıyor… Bu adam siyasetten de pek anlamıyor ki ülkesini bir o devletle bir bu devlette kavga ettiriyor.

Son örnek Türkiye’yi gösterebiliriz. Bir papazı bahane edip “müttefiğim” dediği Türkiye’ye ekonomik savaş açmak siyaseten çok acemice bir davranış olsa gerek. Hele hele zaman verip “şu saate kadar serbest bırakılmasa sana yapacağımı bilirim” şeklinde tehditkarca yaklaşım ancak Trump gibilerden beklenir.

TÜRKİYE DİZ ÇÖKMELİ Mİ?        

İşte Kurtuluş Savaşı’nı bu yüzden gençlerimize çok iyi anlatmamız gerekir. Yokluk içinde, bize “hasta adam” diyen, yenilğimize kesin gözüyle bakan dünyanın sayılı devletlerine karşı verdiğimiz mücadeleyi unutmamamız ve unutturmamamız lazım…

Kurtuluş Savaşı kaybedilseydi düşman sağcıya farklı solcuya farklı muamele mi yapacaktı?

Şimdi yine aynı gemide ve aynı durumdayız. Allah korusun, gemi batarsa sağcımız da, solcumuz da, aynı yolcumuz da denizin dibini boylarız.

Bu yüzden panik yapmadan; sevsek de sevmesek de, oy vermiş olsak da olmasak da Meral Akşener’in gösterdiği duyarlılığı sergileyip hükümetin yanında yer almalıyız.

Vatanımıza, toprağımıza, canımıza gelecek zarar malımıza gelsin…

ABD’nin ekonomik savaşı elbette derin yaralar açabilir. Buna rağmen Türkiye diz çökmemeli. İzleri kalacak olsa da bu yaranın kapanacağına inanmalıyız. İnanmalıyız ki dik durabilelim, direnebilelim ve bir 15 Temmuz zaferi daha yaşayalım…

HÜKÜMETİN AKSİYON PLANI OLMALI

Türkiye’ye karşı başlatılan bu operasyonun “papazı ver kurtul” ile alakasının olmadığı apaçık ortada. Bu, adı konulmamış bir savaştır. Top-tüfek yerine paranın silah olarak kullanıldığı bir savaş. Sınırlarımızın korunması için TSK’nın sürekli A, B, C planları varsa ekonominin dümeninde oturanların da bu tür saldırılara karşı planları olmalı…

Bir sürü danışman var, onlar daha iyi bilir ama en azından Türkiye’nin artık dolara bu kadar göbeğinden bağlı olmaması gerektiğini biz de söyleyebiliriz.

Yeri gelmişken hatırlatalım; hükümetin çok ciddi şekilde tasarruf tedbirleri uygulaması lazım. Başta belediyeler olmak üzere kamu kuruluşlarındaki israfın önüne geçilmesi lazım…

Dünyanın en iyi ve en çok satılan otomobillerini üreten Almanya’dan, Japonya’dan 20 kat, 30 kat daha fazla kullandığımız kamudaki araç israfına bir an önce son verilmesi lazım…