Bu yılki son yazımda 2012’nin muhasebesini yapmak ve aynı zamanda Türkiye’nin sosyal politikalarının izah etmek isterim. “Avrupa batıyor, biz çok iyiyiz” kıyaslamasının sıkça yapıldığı “Ekonomide, sosyal politikalarda ülke olarak çok iyi gidiyoruz.” diyen Ak Parti iktidarına bu, cevap niteliğindedir. Yakın tarihte, konu başlıkları halinde AB ülkeleri ile kıyaslayarak (KAHİP) bir rapor yayımladı. Mevcut durumu, reel rasyolarla çok güzel ortaya koydu. Ülkenin sosyal politikaları, ekonomi verileri gibi pek çok alanda ‘iyiyiz hamaseti, Avrupa çok kötüye gidiyor, batıyor savının’ bu raporla doğru olmadığı ortaya çıkıyor. 

Anlaşılan o ki, Başbakanın bir hayli boş vakti var.  Mütemadiyen TV ekranlarında, ulusa sesleniş programlarında rakamlarla insanları boğuyor. Sosyal devlet kavramı kriterini aşağıdaki veriler ışığında AB ile kıyaslayabiliriz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkilileri kamu harcamalarının neden şeffaf olmadığının cevabını veremiyorlar. Kamu harcamalarının denetim dışı bırakılmasının, gizemli olmasının, Sayıştay raporları olmadan 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe görüşmelerinin izahı nedir? Kamu harcamalarının en ufak harcamasına kadar şeffaf ve yargı denetimine açık olması gerekmez mi? Demokrasilerde halktan toplanan vergilerin hangi gerekçeyle olursa olsun, harcamalarının şeffaf ve yargı denetimine açık olması şart olmalıdır. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ortak katkısıyla çalışmalarını sürdüren Kamu harcamalarını izleme platformu (KAHİP), 1 Kasım 2012 tarihinde “2012 Yılı Kamu Harcamalarını İzleme Raporu”nu yayımladı. Yaklaşık üç yıldır kamu harcamalarını izleyen platform bu yıl, sosyal koruma harcamalarını; çocuklara, gençliğe, engellilere ayrılan kaynakları; orduya, adalet alanına ve iç güvenliğe yönelik harcamaları da izleyen bir çalışma tamamlamış. Aşağıda platform sözcüsü Prof. Dr. Nurhan Yenitürk imzalı raporun özeti uzun olmasına rağmen çok önemli bulduğumdan olduğu gibi köşe yazımda sizlerle paylaşmak istiyorum:

Sosyal Koruma Harcamaları:

 Türkiye’de sosyal yardım, sosyal hizmetler, sosyal güvenlik ve sağlık alanınıkapsayan sosyal koruma harcamaları 2006-2008 döneminde % 11,5 civarındagerçekleşmiştir. Bu oran 2009 ve 2010 yılında % 13’ün üzerinde gerçekleşmiştir, 2011yılında ise % 13’tür.

En son yayınlanmış Eurostat verilerine göre, AB(27) ülkelerinin sosyal koruma harcamalarının 2009 yılında GSYH’ya oranı % 29,5’tir. 2009 yılında Türkiye’nin sosyal koruma harcamasının GSYH’ya oranı % ise 13,5 ile kısıtlıdır. Türkiye, en azından kişi başına milli gelirinin daha yüksek olduğu Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerin sosyal koruma harcamalarının GSYH’ya oranına çıkabilmek için, sosyal koruma harcamasının GSYH’ya oranını % 18’e yükseltilebilmelidir.

Sosyal koruma harcamalarını içinde yoksullar için yapılan harcamaların GSYH’yaoranı ise 2011 yılı için % 1,33 ile sınırlı kalmaktadır. Son seçimlerde tüm siyasi partilerin yoksul hanelere yönelik düzeni gelir desteği verilmesinin seçim beyannamelerinde yer aldığını hatırlatmak ve yoksullara yönelik sosyal harcamaların mutlaka artırılması gerektiğini vurgulamak isteriz.

Askeri Harcamalar:

SIPRI yöntemi ile hesaplanan askeri harcamaların 2011 yılında GSYH’ya oranı ise % 2,35 olmaktadır. Yine SIPRI verilerine göre, Türkiye dünyada en yüksek askeri harcama yapan 14. ülke olmaktadır. Askeri kurumların personel harcamaları ve bu personelin ihtiyaçlarına yönelik mal ve hizmet alımları bir arada düşünüldüğünde harcamaların % 75’ini oluşturmaktadır. Modernizasyona yönelik mal ve hizmet alımı ve sermaye harcamaları ise toplamın % 25’ini oluşturmaktadır. Türkiye’nin dünyada askeri harcaması en yüksek 14. ülke olması gerekmediğini,



askeri harcamalarını azaltılarak, NATO-Avrupa askeri harcamaların GSYH’ya oranının ortalaması olan 1,8 düzeyine indirilmesini öneriyoruz. 12,5 milyon sigortasız vatandaşın genel sağlık sigortası priminin devlet tarafından ödenmesi ve 1 milyon göreli yoksul haneye ayda 295,5 TL düzenli gelir verilmesi durumunda ortaya çıkan ek kaynak ihtiyacı 1,3 milyar TL civarındadır ve askeri harcamaların yüzde 5 azaltılmasıyla bu kaynak sağlanabilecektir. Askeri harcamaların yüzde 20 azaltılmasıyla ise 12,5 milyon sigortasız vatandaşın genel sağlık sigortası primi devlet tarafından karşılanabilir ve 1,5 milyon yoksul haneye ayda 465,4 TL düzenli gelir desteği verilebilir. 

Sağlık Harcamaları: 

Türkiye kişi başına sağlık harcaması açısından Avrupa’da en son sırada iken Sağlık Bakanlığı ve sağlık harcamalarında bir azalma olmasını doğru bulmuyoruz. 2011 yılında GSYH’ içindeki payı % 4,4 olan sağlık harcamalarının içinden sadece % 0.58’i koruyucu hizmetlere gitmekte, % 3,86’sı ise ilaç ve tedavi hizmetlerine gitmektedir. Koruyucu hizmetlerden başlayarak sağlık harcamalarının payı artırılmalıdır. 

Çocuğa Yönelik Harcamalar: 

Nüfusun % 31’i çocuk olduğu halde sağlık, sosyal hizmetler, sosyal yardım ve adalet hizmetleri çerçevesinde, 2010 yılında çocuklar için eğitim dışı harcamaların GSYH oranı % 1,19 iken 2011’de bu oranın % 1,10 ile sınırlı kaldığını hesaplıyoruz. Eğitim harcamaları eklendiğinde 2010’da GSYH oranı % 3,55, 2011’de ise azalarak % 3,44 olmaktadır.

Gençlerin Güçlendirilmesine Yönelik Harcamalar:

Gençlerin güçlendirilmesine yönelik harcamaların GSYH’ya oranı 2009 yılında % 0,33 ve 2010 yılında % 0,30 olarak hesaplanmıştır. 2011 yılında % 0,38′e ulaşan bu oranın 2012 yılı için % 0,37’ye düşürülmesinin planlandığı görülmektedir. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan Türkiye ekonomisi gelişirken, gençlerin güçlendirilmesine yönelik yapılan kamu harcamalarının artışının bunun gerisinde kaldığını, bir başka deyişle gençlerin bu büyümeden yeterince pay alamadıklarını göstermektedir. Bütçede gençlik yoktur, eğitimde olmayan gençlik hiç yoktur.

Adalet Harcamaları:

Adalet harcamalarının GSYH’ya oranı 2008 yılında % 0,35 iken 2011 yılında % 0,46’ya yükselmiştir. 2014 yılına kadar % 0,43’e düşürülmesi planlanmaktadır. Avrupa Konseyi Etkin Yargı Komisyonu’nun 2008 verilerine göre, üye ülkelerin ülke sakini başına mahkemeler, savcılık ve adli yardım harcamaları ortalama 47,1 Euro’dur. Bu rakam Türkiye’de 10,3 Euro’dur. Aynı veriler ile GSYH bağlamında kişi başına harcama kıyaslamasında ise Türkiye binde 15’in altında harcama ile en düşük harcama yapan ülke kategorisindedir. Bu nedenlerle, bizler adalet harcamalarının artırılması gerektiğini düşünüyoruz.

İç Güvenlik Harcamaları:

Türkiye’de 2011 yılındaki iç güvenlik harcamasının GSYH’ya oranı da 1,18 olarak gerçekleşmiştir. Toplumsal sorunların çözümünde hangi silahlı gücün kuvvetlendirilmesi gerektiği tartışmaları ön plana çıkmış olmasını çok sakıncalı buluyoruz. hazırladığımız mektuba iç güvenlik harcamalarını ekledik çünkü askeri harcamalar azalırken iç güvenlik harcamalarının artıp artmadığının izlenmesini önemli buluyoruz. 

Bu tablo sonucu; Ak Parti Hükümeti, askeri harcamalara hız vererek militarist bir politika gütmektedir. Bu uygulama hümanizmi, insani değerleri dışlayan, her bakımdan bütün komşu ülkeleri rahatsız etmektedir. İçeride ise özgürlük ve demokrasi isteyen özgür düşünen aydınlara yönelik itibarsızlaştırma, yazarları işinden atan, özgür basına yönelik şantajla baskılamaya çalışan, “Altan, Özdemir, Mert, Temelkuran, Türker, Çongar, Düzel, Babahan” vb isimlerini yazamadığım onlarca bu ülkenin vicdanının sesi olan yazar, gazeteci ve aydınlara yönelik yargı dahil iktidar gücünü fütursuzca kullanarak bu vicdanları kamil, her şart altında doğruyu eğip bükmeden yazan ve söyleyen değerler susturulmaya çalışıyorlar. 


Hesap soran, STK yöneticilerine diş bileyen, siyaset yapanları toplu tutuklayan, üniversiteleri eğitim yapmaz hale getiren, Uludere ve tüm Kürt coğrafyasında katillerin himaye görüldüğü aşikâr, öldürülen binlerce insanın faili meçhul bırakılması. Cinayetlerin hesabını  sorulmaması, bu ülkenin geçmişinde yaşanmış karanlıkların aydınlanmaması, yargının zaman aşımı pozisyonuna yatması doğrumudur? Hakkaniyet arayan milyonlarca Kürdün eşitlikçi hak talepleri, çocuklarına anadilde eğitim hakkı istekleri görmezden geliniyor. Alevilerin ibadethanelerini yasaklayan, insanlara karşı baskıyı, zulmü politika haline getiren hak gasplarının ayyuka çıktığı tüm toplumun infial halinde huzursuz ve tedirgin olduğu bir fiili durum söz konusudur.

Peki, bu çağda izah edilen şu tablo ve yönetim tarzına Türkiye müstahak mı? Bundan hayâ edilmez mi?

2013 yılının Türkiye’de ve Dünya’da insanlığa hakkaniyet, barış, huzur, sağlık ve güzellikler getirmesini temenni eder, şimdiden hepinize mutlu bir sene dilerim.

İstanbul Times / Maksut KONYAR