Türkiye’nin seçilmiş ve atanmış yöneticileri, Başbakan, iktidarı ve muhalefeti!
Operasyonları, silahı devre dışı edin lütfen. Silah; topluma şiddet, kan, gözyaşı, acıdan başka hiçbir fayda vermedi, veremez.  
Gelin hep beraber bir öz eleştiri yapalım. Eskiyi bir kenara bırakalım; yeni bir söz, yeni bir bakış açısı oluşturalım. Bu yenilere hümanist bir bakış “Barış hâkim olsun, yasa ve anayasalarımız herkesin eşitliğine ve toplumsal bütünlüğe, barışa hizmet etsin.’’ En başta toplumda barış ve demokrasi kültürünü geliştirecek yeni bir yöntem geliştirelim. Karşılıklı huzur, güven, inandırıcılık içerisinde toplumsal mutabakatımızı sağlayalım. Sorunlarımızı uygar toplumlar gibi masa etrafında konuşarak, tartışarak, diyalog kültürü ile çözüme kavuşturalım.  
Çünkü inat, kavga, savaş yüzünden herkesin kaybettiği kötü tecrübe ile, sabit rasyolarla ortadadır. Otuz yıldır kendi topraklarına bomba yağdıran, kendi vatandaşları ile gerilim içinde olan, savaş halinde bir ülkede yaşıyoruz. Bu anormal gidişata yetkililer neden dur diyemiyor. Tüm hukuk dışı sıkıntılarımızın kaynağı bu alandan kaynaklanıyor.
‘’Şimdiye kadar ister terör deyin, ister düşük yoğunluklu çatışma deyin, isterse savaş deyin; sıfat, ad fark etmez en önemlisi 50 bin insanımızı yitirmişiz. 500 Milyar USD kaynağımız heba olmuş.‘’ Bu bedel çok ağır, halen yiten canlarımız var, halen kaynaklarımız heba edilmeye devam ediyor. Bu kadar işsizi, fakiri olan toplumun kaynağını dağlara bombaya, silaha harcamak doğru mudur? Her gün ölen, yiten canlarımıza yazık günahtır! YETER.  
“Silahların gölgesinde adalet olmaz’’
Türkiye’nin şahinlerden, savaştan çok acı çektiği aşikâr. Bu savaş dönemlerinin kapandığına şahsen inananlardanım. Şiddet dönemindeki kuvvet komutanlarının yazar Fikret Bila’ya yaptığı ‘’Biz Kürtlerin temel kültürel hak taleplerini şiddet ve terörle eş değer görmekle hata yaptık.” Öz eleştiri yapan sözleri bugün hala kulaklarda çınlamaktadır.
Toplum, şimdi savaşacak değil; parmak sallayacak tehdit edecekleri değil; barışacakları arıyoruz, şahinleri değil; güvercinleri arıyoruz. Türkiye için barışı tesis edecek Türkiye lideri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok boyutlu düşünen bir lider olarak Türk’ün, Kürt’ün, her kesimin çoğunluğun teveccühü ile üç dönem iktidar Başbakan olmuş ustalık döneminde,  resmin tüm karelerini görendir, görmelidir. Bu aralar artan şiddete ülkeyi teslim etmemenin panzehiri daha çok özgürlük, 1. sınıf demokrasi, huzur ve barıştır. “Tek bir insan, vatandaşım ölmesin. Ben 550 milletvekilliği ile her tür mevki ve makamımı feda ederim’’ diyen Başbakan hümanisttir. Hamasete prim vermemeli, aşırı milliyetçi çevrelerin etkisinde kalmamalıdır. Toplumun birlikte müreffeh ve huzurlu yaşaması için, her alanda toplumsal barışın tesisi için, daha çok hak ve özgürlükleri, demokrasi kültürünü kurumsal olarak ülkemizde geliştirmeli, barış adına cesur adımlar atmasını Başbakandan, Türkiye toplumu olarak bekliyoruz. ‘’Birlikte yaşamaktan rahmet doğacağına, ayrılıktan azap yaşanacağına’’ inanan bir toplum bireyleri beraber yaşama kültürüne sahip bu halkın duası, inancı, derdi, tasası, kıvancı, sevinci müşterektir. Şiddet daha fazla kan, acı ve gözyaşıdır günahtır. Barış elçilerine ve ‘’barışa’’ çok ihtiyaç var. Türkiye halkının farklılıkları, özelleri hiçbiri ayrılık sebebi değildir. Önemli olan toplumu tüm değerleri ile birlikte müşterek kılmaktır. Herkesin ve her kesimin bireysel veya kolektif farklılıkları hoşgörü içinde yasal güvencelerle yaşatmaktır. Bu coğrafyada kadim medeniyetler iç içe ve bir arada yüz yıllarca kardeşçe yaşamaya hep tanıklık etmiştir. Türkiye toplumu bu kültüre sahiptir.    
Bu memleketin selameti toplumun geleceği yarını için kin gütmeye, düşmanlıkları körüklemeye, acıları yarıştırmaya kimsenin hakkı yoktur. Silahların ve şiddetin sonucu yapılan baskı ve haksızlıklar her taraftan çok mağdurlar oluşturdu. Topluma farklı roller biçtiler. Silahın, gücün, bana tabi olacaksın, bana ram edeceksin gibi zorbaca dayatmaların sonucu çok acı yaşandı. Maalesef çok canlar yitirdik, çok acılar çektik. Bu ülkenin yakın tarihinde, yaşananlar filmlere, romanlara konu edilse bu insanlık tarihini okuyan, izleyen bile bu yaşanmışlardan zül duyar.  Şimdi barış zamanını ve barışı tesis edecek muhalefet ve iktidarı ile her kesimden vicdanlı, yürekli insanlara çok ihtiyaç var. 
‘’Türkiye’de demokrasi ve Barışın tesisi için yapılacak en ufak çaba boşa değildir’’
Lafı eveleyip gevelemeden çok net söyleyeyim; bu ülkede hem PKK silahından ve hem de devletin silahından hiç kimse Kürtlerin çektiği acı kadar sıkıntı çekmemiştir. Otorite kurma adına her iki taraf da Kürt kesimine aşırı zül etmiştir. Bu acı çeken toplumun bireyi olarak söylüyorum; Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Muhalefetin Sayın Liderleri, Seçilmişler atanmışlar direkt Abdullah Öcalan ile Kandil ile PKK ile görüşmeler kesintiye uğramasın Konuşmada, görüşmede hiç bir beis olmaz. Değerli yazar Hasan Cemal’ın dediği gibi şimdilik “parmaklar tetiklerden çekilsin” Söz konusu insanı yaşatmaksa, barışsa, kendi vatandaşını, insanını dağdan indirip topluma kazandırmak ise vakur, kendinden emin bir devlet edasıyla hiçbir komplekse girmeden kendi insanı ve vatandaşı için devlet karşılıksız fedakârlık yapmalıdır. Tarafım diyenlerin tamamı ile direkt görüşülsün. Görüşmeden devlet, Türkler&Kürtler ne kaybeder ki? Devlet böyle bir adım atarsa büyüklüğü içeride ve dışarıda tescillenir, Türkiye Kürt sorununda ‘’barışı’’ çözüm metodu yaparsa hepimiz kazanırız.  Barışın kalıcı olması için Abdullah Öcalan’ın cezasının ev hapsine dönüşmesi, genel af yapılması,  ‘’barış’’ için tüm alternatifler konuşulmalı, düşünülmeli, müzakere edilmelidir. Barış heyetleri kurulsun ve barış yollarının tamamı denensin. Kurulacak olan barış komiteleri ve barış elçilerinin ellerine her tür yetki ve enstrümanlar verilsin.  Yeter ki tek bir insanımız ölmesin, ocaklar sönmesin.
Sorunlarını barış yolu ile çözmüş tecrübeleri ile sabit örnek toplumlar var. Bizim yazarçizer, entelektüel, aydın şahsiyetlerimiz hep incelediler ve halen inceliyorlar. Barışa dair söyleyecek, söz katacak, katkısı olanı inanın toplum önemser baş tacı eder. Çünkü Türkiye’de her kesim için barış ve huzur çok önemlidir.  Acılı tüm aileler her taraftan toplum olarak acılarımızı içimize gömerek amiyane tabir ile “bağrımıza taş basarak’’ Türkiye’de toplumsal barış ve huzurun sağlanması için yaşadığımız acıları barışa feda etmeliyiz. Ey mağdurlar! “AF etmek erdemdir, büyüklüktür.’’ Barış ve toplumsal huzur için buna hazır olmanız, katkı sunmanız hayati önem taşıyor.
Ey ülkeyi yönetenler yeter. Bu sorunun muhatabı kimlerse muhatap alınsın, eteklerde ki taşlar dökülsün. Sorunu yok saymak, ötelemek, hasıraltı etmek kimseye şimdiye kadar fayda vermedi, bundan sonra da hiçbir fayda vermez. Bundan sonra soruna köklü, barışçıl, çok yönlü çözüm üretmek herkesin hayrınadır. Çünkü maalesef şu an hayra alamet gelişmeler, işler olmuyor. Fitne fesat boş durmuyor. Batıdaki şehirlerden ve Metropollerden inanılmaz bir Kürt düşmanlığı körükleniyor. İstanbul-Zeytinburnu, Eskişehir, Dörtyol-Hatay, İnegöl-Bursa vb yerlerde yaşanan olaylar hafife alınacak türde geçiştirilecek tarzdan hadiseler değildir. Serseri mayın gibi bazı güruhlar sokaklarda dolaşıyordu. Linç kültürü, yağma talan hadiseleri bu memlekette 6-7 Eylül, Maraş, Sivas, Çorum, Gazi olayları kara leke gibi duran acı yaşanmış hadiselerdir.
‘’Kürtlerin anayasal ve yasalar çerçevesinde kendilerini Kürt olarak ifade edecekleri, çocuklarına ana dilde eğitim verecek ve etnik kökenlerinden, farklılıklarından dolayı dışlanmayacak eğitim, öğretim, kültürel yerinde yönetim vb. hak talepleri meşrudur.’’ Bu hakların verilmesi başka kesime haksızlık olmadığı gibi kimse Kürtlerin yasaklı haklarının iadesini bölücülükle yaftalayamaz. Türkiye’de eşitlik temelinde insani evrensel haklar yasal güvence ile teminat altına alınması demokrasi ve özgürlükler için önemlidir.
                                                                 Maksut Konyar