Memleket meseleleri üzerine mütemadiyen söz dönüp dolaşıp aynı konulara geliyor.
“Ne olacak memleketin hal ve ahvali”  

Türkiye’de mahalli idarelerde seçim satı mailine girdiğimiz ve seçime gideceğimiz bu günlerde siyasi partilerin tamamına bir göz gezdirecek olursak; ülkenin genel işleyişi ile alakalı hukuksuzluklar, demokrasi kültürü açısından durumumuz vahim ve harap bir vaziyettedir. 
Seçme ve seçilmede halkın yönetime katılımı, temsilde adalet sizce var mı? Siyasi partiler Belediye Başkan Adaylarını, Meclis Üyelerini, Milletvekili Adaylarını nasıl tespit etmektedir? Halkın fikri siyasilerimizce ne kadar önemseniyor?

Seçilecek Belediye Başkan Adayını veya Milletvekili Adayını, halk değil direk siyasi parti ve onun genel başkanı belirliyor.
Demokrasicilik adına oynanan oyunun asıl adı “lider sultasıdır”!

Tek kişi ile yönetiliyoruz diye şikâyet edenlerin tamamı ve tüm siyasi partiler aynı durumdadır.  Bir tek kişinin dudağı arasından çıkan sözle partide işler şekilleniyor. Dolayısıyla ülke de aynı şekilde seçilen siyasi parti genel başkanı tarafından yönetiliyor. Tek kişiyle niye yönetiliyoruz diye şikâyet hakkımız yok. Tüm siyasi partilerde vaziyet budur.  Kendimiz de dâhil bu oyunun bir parçasıyız. Sandığa gidip önümüze konulan bir siyasi partiye oy veriyoruz.
Bu oyuna demokrasi tecellisi, halkın iradesinin yansıması denilmez.  Ondan dolayıdır; İktidar olan siyasi parti, erkler ayrılığı ilkesini ihlal ediyor. Yasama, yürütme ve yargının tamamının gücünü bir elde tutmaya ve hükümete bağlamaya çalışılıyor.

Maalesef lidere her tür methiyeler dizmek, biat etmek, Allah’a şirk koşacak şekilde kula kulluk, mevki, makam, şan, şöhret, para için her şey mubah sayılıyor. Yerini sağlamlaştırmak veya daha iyi bir mevki için yalakalık yapma bir matah sayılıyor. 

Yerel belediyelerde rant belediyeciliği şeklinde bir işleyiş, ülkeyi yönetmekte insanı merkeze alamayan bir yönetim modeli kabul edilemez.
Yönetimin bütün safahatlarına halkı dâhil etmediğiniz, şeffaf bir yönetim sergilemediğiniz sürece iktidarınızın ayakları hiçbir zaman sağlam olmaz.
Her an güvendiğiniz kumdan kaleleriniz bir damla yağmurla dağılır, tarumar olur. Halktan toplanan vergileri nasıl harcadığınızın mutlaka hesabını halka vermelisiniz. Halk her an sorup sorgulayabilmelidir? Seçilmişlerin tüm icraatları bütün kaynak harcamaları şeffaf olmalı ve halk tarafından net görülmelidir.  
Tüm işleyiş yargıya açık bir vaziyette, otokontrol mekanizması içerisinde olmalıdır. Samimice hangi siyasi parti ne kadar öz eleştiriye açıktır? 
Demokrasi kültürüne göre halkın yönetime katılımı bakımından maalesef İktidarı ve muhalefeti ile ülke olarak nal topluyoruz. Demokrasi kültürü adına gitmemiz gereken daha çok yola ihtiyacımız var.

Birde günümüzün güncel konusu yolsuzluklar bakımında işleyişe bakarsak. Bir Milletvekilinin Belediyelerle ilgili verdiği yolsuzluk soruşturma önergesine karşılık gelen cevap “2009 ile 2013 yılları arasında İçişleri Bakanlığı’nın verdiği soruşturma izni 1716 Belediye Başkanı’ndan 882’si Ak Partili, 496’si CHP’li, 171 MHP’li, 52’si BDP’li, 115’i diğer partilerden oluşuyor.” Kısadan hisse yolsuzlukların panzehiri gerçek demokrasi ile evrensel hukuk çerçevesinde şeffaf bir yönetim sergilemektir. 
Ülkelerde ekonomi ile demokrasi at başı beraber gider. Birinin noksanlığı söz konusu ise bir diğerinin yürütülmesi asla düşünülemez.

Halkın tüm işleyişi net göreceği, katılımcı bir yöntemle ülke yönetimi şeffaf olmalı, gelir dağılımı adilane ve genele şamil eşit bir şekilde paylaşılmalıdır.
Halkın seçme ve seçilmede katılımı olan şeffaf demokratik bir demokrasi ile sürdürülebilir ekonomiden söz edebiliriz. Gerisi laf-u güzaftır.

Sağlam demokrasi ile yönetilen ülke, evrensel hukuka bağlı olur. İlkelerle tüm kaidelerini sisteme oturtmuş bir ülke her meselesini ortaklaştırarak çözebilir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şahsında Ak Parti yükseliş trendlerini incelediğiniz zaman, Avrupa Birliği’nin Kopenhag siyasi ve Maastricht ekonomi kriterlerine sarıldığı zaman hep yükselişe geçmiştir. Şeffaf olduğu sürece ekonomi ivme kazanmış ve büyümeye doğru gitmiştir. AB kriterleri gereği demokrasiye yönelik her reform hem içerde hem de tüm gelişmiş dünyada dışarıda doğru hamle olarak algılanmış, bunun karşılığı tüm uluslararası değerlendirme kuruluşlarınca yapılan tüm reformlar lehimize iyi sonuçlar doğurmuştur.

Esası ülke insanımız da aynı şekilde sağdan, sola, liberalden, demokrata, milliyetçiden, ulusalcıya, laikten, dindara kadar her siyasi partiye, görüşe iktidar şansı
tanımış, kimi zamanlar birden fazla siyasi parti ile koalisyonlara, bazen de tek başına bir siyasi partiye belki ülkeyi iyi yönetir diye iktidar fırsatı verdi. Bundan sonraki seçimlerde temsilde adalet için baraj sistemi olmayan veya makul orana da bir baraj seçim sistemi ile halkın adaylarını kendisinin belirleyebileceği seçme ve seçilme hakkı halkın iradesinin temsili açısından önem taşıyacaktır.

Ez cümle olarak önümüzdeki her üç seçiminde ülke barış, huzur ve refahını sağlaması adına hayırlı olmasını dilerim.
 
Maksut KONYAR