SÜHEYL ÜNVER HOCA’NIN VELİEFENDİ ÇAYIRI VE ÇEŞMESİNE YAPTIĞI GEZİ-1

Bu yazımızda Zeytinburnu’nun mazisine yaptığımız yolculuğumuza farklı bir konuyla devam etmek arzusundayız. Bu defa, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in 1963’de Veliefendi Çayırı ve Çeşmesi’ne yaptığı enteresan anektotlarla dolu gezisinden bahsedeceğiz. Söz konusu geziye İstanbul’da Mesire Kültürü Çırpıcı ve Veliefendi Çayırları, İstanbul 2014 adlı eserimizde ayrıntılı olarak değindiğimizi belirtmek isteriz. Nitekim değişik yaş grubundan olan okurlarımızın aşağıdaki satırları okuduklarında, iç dünyalarında kendilerince farklı yansımalar hissedeceklerini ve Zeytinburnu’na daha geniş bir perspektiften bakacaklarını düşünmekteyiz:

İstanbul Times Haber Merkezi 

Değerli ilim adamı ve velûd bir kalem olarak tanıdığımız İstanbul aşığı Ordinaryüs Profesör Dr. Süheyl Ünver’in, 12 Haziran 1963’te Veliefendi Çayırı ve çeşmesini gezerek, buraları hakkında Osmanlı Türkçesi ile notlar aldığı, fotoğraflar çektiği ve çizimler yaptığına dair bilgilere sahibiz. Söz konusu bilgiler, buraya yaptığı geziyi başından sonuna kadar canlı bir şekilde  tasvir etmektedir. Ancak bu gezinin bizim için önem arzeden yönü, Veliefendi Çayırı ve bugün ortadan kalkmış olan çeşmesi hakkında önemli bilgiler ihtiva etmesidir. Bu sebeple geziyi başından sonuna kadar nakletmenin uygun olduğu düşüncesindeyim.

Süheyl Ünver Hoca, öncelikle Vezneciler’e gelmiş ve Bakırköy Veliefendi’ye gidecek bir vasıtayı soruşturmaya başlamıştır. Genç ve bilgili bir otobüs şöförünün kendisine 88 veya günümüzde hala Bakırköy hattına çalışan 94 numaralı otobüslerden birisine binmesi tavsiyesine uyarak Lâleli’ye inmiştir.

Osmaniye’den geçtiği ve oradan da Veliefendi’ye geçilebileceği bilgisini aldığı bu 94 numaralı otobüsün kalktığı durağa çok geçmeden ulaşmıştır. Lodoslu bir havada, otobüsün açık pencereli ve gölgeli tarafına oturduğu gibi ayrıntıları dahi aktardığı bu gezisinde, Topkapı’dan çıkıp Merkez Efendi önünden geçerken tazim ile ayağa kalkmıştır. Ayrıca bu kabristanda gömülü bulunan büyükbabası Şevki Efendi, dayısı Hulusî Efendi, annesi ve kabristanda gömülü diğer insanlara ve yakınlarına Fatiha’lar okumuştur. Ardından Yedikule’ye geldiklerini ve buradaki Yaldızlıkapı’nın onarılmış olmasına sevindiğini nakletmektedir.

Peşi sıra Kazlıçeşme’ye gelip de kokuyu duyduğunda “
debbâğların”, yani dericilerin kokusuna alışmış küçük bir kızın dışarıya gelin gittiğinde baba evini bu koku için aradığını yazan Evliya Çelebi’yi rahmetle andığını kaydetmektedir. Bundan başka Zeytinburnu’na ulaştığında yolun berbat, kirli ve tozlu olduğunu, sağ tarafında gecekonduların dolduğunu ve imar değil “ihdâs-ı mezbelelik” yapıldığını bildirmektedir. Ayrıca, bu karışık ve düzensiz görünüme sebep olan Sümerbank Bez Fabrikası önünden geçtiğini burasının da berbat, kirlenmiş ve bakımsız bir hale geldiğini dile getirmektedir.

Gezi hakkındaki detayların, bize farklı bir düşünme kabiliyeti kazandıracağını ümit etmekteyiz. Bu noktadan hareketle, A. Süheyl Ünver, Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi Dosyası, Süleymaniye Kütüphanesi, nr. 322’de kayıtlı ve Hoca’nın Osmanlı Türkçesi ile kaleme aldığı bu enteresan geziye devam edeceğimizi bildirerek bu haftaki yazımıza son veriyoruz.

Kaynak. İstanbul Times / Yrd.Doç.Dr Murat Candemir

 

Editör: TE Bilisim