İlçe divan toplantısı Merhum Erbakan’ın konuşmalarının yer aldığı tanıtım filmi ile başladı …

Zeytinburnu Kazlıçeşme Kültür Merkezinde yapılan ilçe divanında ilk olarak Milli Görüş Davasının lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın hayatta iken yaptığı konuşmalarından bazı baş satırlar paylaşıldı.Akabinde Saadet Partisi Zeytinburnu ilçe Başkanlığının çalışmaları slayt eşliğinde anlatıldı. ,

Daha sonra ilçe başkanı Dr. Mikail Kabak herkesin dikkatlice izlediği konuşması programının konuşmacısı Saadet partisi İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Cihangir İslam başta olmak üzere herkesten tam not aldı.

İşte İlçe Başkanı Dr. Mikail Kabak’ın Konuşması

Hamd . Salat. Selam

Çok kıymetli vekilim, saadet partisinin çok kıymetli Zeytinburnu ilçe teşkilatı, birbirinden değerli misafirlerimiz, toplantımızı takip eden medya mensupları, salonun organizasyonunda görev alan kardeşlerim, salonun güvenliğini sağlayan emniyet mensupları… her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, toplantımızı onurlandırdığınız için minnet ve şükranlarımı sunuyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, Ekim ayı Saadet Partisi Zeytinburnu ilçe divanımıza hoş geldiniz diyorum.

Kıymetli Kardeşlerim;

Bizim davamızda her toplantının ayrı bir değeri vardır. Bu değer, içeriği ve gündemi ne olursa olsun bizzat toplantının kendisinden kaynaklanır. Çünkü bizim toplantılarımız dünyalık olanın konuşulduğu, çıkar hesaplarının yapıldığı toplantılar değildir.

Bizler milli görüşçüyüz. Milli görüş tevhid ve adalet duygusuna dayanan, nefis terbiyesini esas alan ve neticede mutlaka ahirette hesap vereceğini bilerek hareket eden görüşünün adıdır.

Bizim için ilimden maksat ameldir. Dünyadan maksat ahirettir. Siyasetten maksat tüm insanlığın dünya ve ahiret saadetidir.

Bizim sözümüzü, tavrımızı, duruşumuzu şartlar, menfaat, konjonktür değil, ahlakımız, değerlerimiz ve ilkelerimiz belirler.

Evet, bizim ilkelerimiz vardır.

Biz dönemsel bir siyasal hareket olmadığımız gibi, sadece bir kesimin yanında diğer bir kesimin karşısında olan bir parti de değiliz.

Bizim için siyaset bir erdem ve ahlak vesilesidir.

Bir kez daha ifade etmek istiyorum ki bizim mücadelemiz kişilerle değildir.

Esasen bizim mücadelemiz Ak parti ile de değildir.

Bizim mücadelemiz siyasi ve iktisadi sömürüye, paranın alınıp satılmasına, servetin belirli ellerde toplanarak fakirliğin toplumsal tabana yayılmasına karşıdır.

Bizim mücadelemiz, kültür emperyalizmine, ahlaki yozlaşmaya, eğitimsizlik ve cehalete karşıdır.

Bizim mücadelemiz rüşvet ve adam kayırmaya, haksızlık ve adaletsizliğe, zümre saltanatına, kamu ihalelerinin zadegânlara peşkeş çekilmesine karşıdır.

Bizim mücadelemiz toplumsal kutuplaşmaya ve kendinden olmayanı ötekileştirmeye karşıdır.

Bizim mücadelemiz ülkemin tek bir partiye, partinin tek bir insana indirgenerek ortak aklın ortadan kaldırılmasına karşıdır.

Bizim mücadelemiz yalan ve iftirayı, baskı ve tehdidi bir yöntem olarak gören siyaset anlayışına karşıdır.

Bizim mücadelemiz NATO konseptine uygun ABD –İsrail yandaşlığı ve komünizm karşıtlığı üzerine kurulu bir din anlayışına karşıdır.

Bizim mücadelemiz yetimin yoksulun, yoksunun hakkını gözetmeyen, yağma ve talana fetih gibi bakan, servet yığmak ve nemalanmak üzerine organize olan ve bütün bunları “hayırlı cumalar” mesajıyla süsleyen muhafazakârlık anlayışına karşıdır.

Kısacası bizim mücadelemiz kimden gelirse gelsin ve kimi hedef alırsa alsın zulmün her türlüsüne karşıdır.

Şimdi biz bunları söyleyince 17 yıldır bu ülkeyi idare eden arkadaşlardan bazıları üzerine alınıyorsa bu da onların sorunudur.

Kıymetli kardeşlerim;

Bugün ülkenin en temel meselelerinden biri şudur: Faizi ekonominin vazgeçilmez enstrümanı sayarak Allah ile savaşanlar, faizci kapitalist bir düzenle serveti belirli ellerde toplayarak yoksulluk üretenler bu vahşi düzeni muhafazakâr İslamcılık üzerinden işletmektedirler.

Siyasi ve iktisadi sömürü tüm acımasızlığıyla devam ederken bu ilkede İslamcılar; haksızlık ve adaletsizliğin üzerini “Allah” ile örtbas etmeye çalışmaktadırlar.

Bugün, İslamcılık kavramı muhafazakârlığın kalkanı olmuştur. Bunun nedeni isebu kavramın küresel emperyalist düzenin bekasını isteyenlerin kendilerini gizleyebildikleri en güvenli liman olmasıdır. Çünkü İslam kavramı dokunulmaz ve eleştirilemezdir ve bunun altında istediklerini ve kendilerinden istenilen her işi yapabiliyorlar.

İşte genel başkanımız sn. Temel Karamollaoğlu’nun ‘’biz İslamcı değiliz, biz Müslümanız’’ vurgusunu yapması bu açıdan son derece önemlidir.

Yani aslında namaz kılarken “Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım beklerim” diye Allah’a söz veren ama iki namaz arasında ABD ve İsrail ile iş tutarak Ortadoğuyu kan gölüne çeviren; bilerek ya da bilmeden büyük İsrail devletinin kurulmasına hizmet edenler ile kıblemiz birdir,peygamberimiz birdir, kitabımız birdir, Allah’ımız birdir ancak Müslümanlık anlayışımız çok farklıdır.

Peki, nedir bizi farklı kılan?

Kıymetli kardeşlerim;

Her şeyden önce her ideoloji bir tarih felsefesi ortaya koyar ve ardından bu felsefe üzerine kendi dünya düzeni ile ilgili görüşlerini inşa eder. Kimi tarihi bir sınıf mücadelesi olarak ele alır kimi bir demokrasi mücadelesi olarak görür.

İslam’ın tarih felsefesi hak-batıl mücadelesinden ibarettir. Defalarca Erbakan hocamızdan dinlediğimiz gibi, İslami öğreti tarihi “hak-batıl” mücadelesinin kesintisiz olarak yaşandığı bir sahne olarak görür. Bu felsefeyi kabul edenler Habil ve Kabilden itibaren bir hak batıl çizgisi çizerler ve bugün kendi konumlarını bu pusula ile belirlerler.

Habil’intakipçileri Kabil’i tarihin ilk emperyalist ve materyalisti olarak not ederler ve bugün onun sulta ve tahakküm içeren felsefesini yaşatan güç ve şahıs herkimse ona karşı dururlar. İşte bugün bu felsefeyi doğru kavrayamayan muhafazakâr İslamcı zihinlerdeki hak ve batıl kavramı soyut bir kavramdır.

İkinci olarak Kur’anıninsan ve toplumu eğitmede ilginç bir yöntemi vardır. Kur’an gerek hak ve batıl kavramını gerek ilke ve değerleri muşahhas tarihi şahsiyet ve olaylar üzerinden tanımlar.

Firavun, BelamKarun gibi şahsiyet tanımlamaları ve kıssalar tarihe hapsedilecek birer olgu değildir. Bilakis her zaman güncel olarak farklı kişi, kişilik ve olaylarla hayat bulan canlı bir sürekliliktir.

İşte bundan dolayı Firavun sadece tarihi bir kişilik değil, aksine Firavun her zaman diliminde farklı bir kişilik olarak ortaya çıkan ve ilahi öğretinin karşısında ilahlık taslayan küresel sulta ve tahakküm hareketinin önderidir.

İşte bundan dolayı bizim antiemperyalist duruşumuz imanımızdan gelir.

Emperyalizme karşı olmanın ilk maddesi tüm emperyalist müdahale ve sultahareketinin esas sahibi olan Amerika’ya karşı olmaktır. Sen bu maddeyi ihlal etmişsen sakallı da olsan, başörtüsü de taksan hatta Erbakan hocamın tabiriyleABD’nin ortadoğudaki çıkarlarına hizmet etmek için 2 milyon masum Irak’lının kanına girmişsen ya da girenlere destek vermişsen yedi sülalen alnını secdeden kaldırmasa da fark etmez

3.temel farkımız şudur arkadaşlar;

Muhafazakâr İslamcılık din anlayışını adet ve ritüeller üzerine inşa ederken biz din anlayışını ilke ve değerler üzerine inşa ederiz. İşte bu ilke ve değerlerin hayat bulması ve egemen olması için bir kısım adet ve ritüellere uymanın gereğine inanırız.

Muhafazakarİslamcılık anlayışı dinin bireysel boyutu ile yetinirken, yani namaz kılmak oruç tutmak gibi ibadetlerin eda edilmesiyle yetinip içerisinden cihat kavramı sökülmüş bir İslam anlayışını zihinlere kazırken; biz zulme karşı mücadele etmek, adaleti tesis etmek, mustazaflara yardım etmek gibi ilkeleri de inancımızın gereği olarak görürüz. İşte bundan dolayı Erbakan hocam biz siyaset yapmıyoruz biz cihat ediyoruz diyordu.

4. önemli farkımız Makyevelist ve pragmatikİslam anlayışı

Bugünkimuhafazakar İslamcı siyasal hareketin çıkış noktasıİslam’a ancak iktidar eliyle hizmet edilebileceği ve bunun için iktidarın mutlak elde edilmesi ve ne pahasına olursa olsun korunması gerektiği düşüncesidir.

Oysa biz iktidarı İslama ve insanlığa hizmet için sadece bir araç olarak görüyoruz.

Bunun için iktidara ulaşmak ve onu korumak bizim ilke ve değerlerimizi çiğnememize yol açıyorsa zaten iktidar İslam ve insanlığa hizmet aracı olmaktan çıkmıştır.Zaten böyle bir iktidar kimseye ne dünyane de ahiret saadeti getirmez.

Maalesef bugünkü muhafazakâr İslamcılık anlayışı iktidara ulaşmak ve onu korumak için pek çok ilke ve değerleri ayaklar altına almayı mubah görüyor. Bununla da yetinmiyor böyle bir iktidarın çıkarı ile İslam’ın yararını eşleştiriyor. Ben varsam İslam var, ben yoksam İslam yok anlayışı bir yandan güçperestliğe evrilirken öte yandan o zaman ne yapıp yapıp “ben var olmalıyım” düşüncesi onları her türlü küresel ve yerel ittifaka açık hale getirmekle kalmıyor güce boyun eğmeye demahkûm ediyor.

Bugün kendi mezhep ve meşrebini dinin kendisi görme sapması zamanla kendinden olmayanı öteki görme, öteki gördüklerini düşman belleme sapkınlığına ulaşmıştır. Etrafında bu kadar çok düşman gören bu zihniyet kurtarıcı olarak veya diğer siyasi rakipleriyle mücadelede üstünlük sağlamak için “reel politik” ve güce teslim olmuştur.

Biz hiç eğilmedik

Biz hiç boyun eğmedik

Üç günlük dünya için biz hiç vazgeçmedik.

Esasen bizim için kazanmak Haktan yana olmaktır. Ama haktan yana olmak yetmez. Hak için mücadele vermemiz gerekiyor.

Önce İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali safımızı belirleyeceğiz. Tıpkı o karınca gibi benim taşıyacağım bir katrecik suyla bu devasa ateş söner mi demeyeceğiz. Zira bizler de enaz o karınca kadar biliyoruz ki her İbrahim olanın …AYET…diyen bir rabbi vardır.

Karınca misali adım adım su biriktirmek ve ülkeyi içine düştüğü bu yangından çıkarmak gerekiyor.

Sorumluluğumuzu yeniden kuşanmak mecburiyetindeyiz.

İdeallerimizden, yolumuzdan, davamızdan, sevdamızdan vazgeçemeyiz.

Maddi gücümüz ve imkânlarımız sınırlı olsa da bizim davamız ve sevdamız dünyaya sığmayacak kadar büyüktür.

Ben de varım diyen herkesi harekete geçireceğiz. Kendimizi ahirete taşıyacak bir mücadele ortaya koyacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize programımızı onurlandırdığınız için bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunuyor, hepinizi Cenab’ı Hakkın sonsuz rahmet ve bereketine tavdi ederken sözlerimi yine şu dizelerle sonlandırmak istiyorum

Saraylar saltanatlar çöker,

Kan susar bir gün, zulüm biter,

Menekşeler de açılır üstümüzde, leylaklar da güler,

Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler…

SP İstanbul Milletvekili Prof.Dr.Cihangir İslam interkatif bir şekilde soru cevaplı merak edilen her konuya cevap verdi. Özellikle Ak Parti Hükümetinin hak hukuk ve adaletten uzaklaştığını vurgulayarak kendisinin bu konuda çaba sarf ettiğini beyan etti.

Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)

Editör: TE Bilisim