15 Temmuz 2016, tarihimize hem kara bir “leke” hem de bir “zafer” olarak geçti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içerisine çöreklenmiş bir grup hainin yaptığı “ahmakça” kalkışma maalesef tam 161 cana mal oldu. Bin 500’e yakın insanımızın yaralandığı darbe girişimine karşı halkın dik duruşu ise tarihe bir zafer olarak not düşülmesinin yanı sıra bundan sonraki darbe heveslilerine de büyük bir gözdağı verdi… 
Darbe girişiminin oldu saatte camide yatsı namazını kılıyorduk. Eve geldiğimde kapıda bizimkileri biraz tedirgin gördüm. Meğerse televizyonda, askerlerin Boğaziçi Köprüsü’nü, Atatürk Havalimanı’nı ve bazı yerleri tuttuğunu izlemişler. İlk tepkim aşağı yukarı şöyle oldu: “Bu kadar ahmakça bir darbe olamaz. Başarı şansı ‘sıfır’ bir girişimde bulunuyorlarsa bunların akıllarından şüphe etmek lazım. Hiç merak etmeyin bir şey çıkmaz, öyle gıda stoku falan yapmaya da gerek yok…”
Ya bunlar nasıl orgeneral olmuşlar? Sözde okumuş, yazmış “komutan” unvanı verilerek, gerektiğinde ülkeyi düşmana karşı korumakla görevlendirilen “gözü dönmüş ihanet çetesi” böylesine acemice nasıl hareket edebilirler?    
1-      Ortada darbeyi makul gösterecek bir durum yok… Herkesin ayakta olduğu bir saatte darbe mi olur? Köprüyü, limanı trafiğe kapatarak hem halka eziyet çektirdiler hem de oluşturulan yoğunluk yüzünden kendi kendilerinin hareket etme kabiliyetlerini azalttılar.
2-      Başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere, bir çok komutanın muhalefet ettiği düşünce, zaten en başta yenilgiye mahkum demektir.
3-      Halka karşı darbe yapmak mümkün mü? TBMM’yi bombalamak, vatandaşı tankla ezmek, helikopterden kurşunlamakla hangi amaca hizmet edilmiştir?
4-      Haklarını teslim edelim; hem hükümet hem de muhalefet bu süreçte iyi bir sınav vermiştir. Başbakan Yıldırım’ın kısa süre içinde televizyon ekranlarına çıkıp kamuoyunu bilgilendirmesi ve darbecilerin en şiddetli şekilde cezalandırılacağını açıklaması, diğer muhalefet liderlerinin de bu konuda hükümeti desteklerini bildirmeleri darbe çetesinin direncini kırmıştır.
5-      Tarihimize kara bir leke olarak geçen bu girişime karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dik durup cesur ve zekice taktikleri uygulaması da elbette üniformalı eşkıyaların oyunlarının bozulmasında önemli rol oynamıştır…
Her bakımdan sakatlıklarla dolu bu “akla ziyan” kalkışmaya tepki için biz de evden çıktık. Sokakta gördüğüm manzara gerçekten içimi rahatlattı, sevdiklerimle şu mesajı paylaşmıştım: “Az önce sokaktaydık. Darbe komedisinin sonu yakındır. Edindiğim izlenime göre bir-iki gün içinde her şey normale döner…”

İDAM CEZASI ŞART
100’den fazlasının öldürüldüğü darbeciler safında bulunan er ve erbaşların bir çoğunun suçsuz olduğuna inanıyorum. Rütbesiz er ve erbaşların bazıları tatbikat, bazıları farklı görev talimatıyla ne yaptıklarını bilmeden bu ahlaksız kalkışmanın içinde yer aldı. Bu işe bilerek, plan yaparak giren rütbeli hainler elbette en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak, kandırılan erlerin durumlarının ise soruşturmalar sırasında farklı değerlendirilmeleri gerekmektedir.
Bu arada, bundan sonra ortaya çıkacak darbe heveslilerini ve diğer terör olaylarına karışanları niyetlendikleri suçtan caydırmak için “idam” cezası kesinlikle geri getirilmelidir.

BU BİR OYUNMUŞ
Şimdi bazı aklı evveller çıkmış darbe girişiminin hükümetin bir oyunu olduğunu iddia ediyor… Daha birkaç ay önce yüzde 50 oranında oyla seçimi kazanmış bir hükümetin oyuna niçin ihtiyacı olsun? Kim, “Gelin darbe yapmaya kalkın, TBMM’yi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni ve kamu binalarını bombalayın, masum insanları, polisleri, askerleri şehit edin ama darbeyi beceremeyin, sizinle çatışmaya girilsin, kiminiz öldürülsün, kalanlarınızı da rütbesini söküp ömür boyu içeri atalım” teklifini kabul eder?

ULUDERE VE RUS UÇAĞI
‘Oyun’ demişken aklıma Şırnak’ın Uludere İlçesi’ne bağlı Ortasu Köyü’nden Irak tarafına geçen 35 vatandaşın Türkiye’ye dönüşlerinde F16’lar tarafından terörist zannıyla bombalanarak öldürülmesi olayı geldi. Göz göre göre 161 polis, asker ve sivil vatandaşı şehit eden bu hainlerin, hükümeti zor durumda bırakmak için bu olayı yapmadıkları ne malum? Aynı şüphe, Rus savaş uçağının düşürülmesinde de geçerli…
161 şehit verdik ama demokrasimizin güçlenmesi için devletin eline, içine sızmış çeteden kurtulma imkanı geçti. Umarız devleti yönetenler bu fırsatı iyi değerlendirir…

İstanbul Times / Müslüm Aktürk