10 yılda bir askeri darbeler ülkesi haline gelen Türkiye’de senatörlük yapan Fevzi Kartal döneminde Alman bir basın mensubuyla arasında geçmiş bir diyalogu ve anısını yıllar önce bana anlatmıştı.  Türkiye’de bir askeri darbe sonrası açılan Mecliste  “Asker tekrardan darbe yaparsa siz ne yaparsınız?” sorusunu soran bir Alman basın mensubuna, Fevzi Kartal da “Sizde olsa siz ne yaparsınız?” diyerek sorulan bu soruya soruyla cevap verir. Alman basın mensubu ısrarla sorusunu yeniler.  “Almanya gibi bir ülkede askeri darbenin olması söz konusu değildir. Eşyanın tabiatına ters bir konudan söz etmeyin.  Çok mu zor bir soru sordum?” diye tekrar soruyu yöneltir. Ancak Fevzi Kartal, askeri darbe korkusu ile netameli meselelerden dolayı kaçamak şekilde soruya cevap vermek istemez. Israrla sorusuna aynı soruyla karşılık verme neticesinde ki ısrarın sonucu Alman basın mensubu ironi ile şu cevabı verir: “Almanya’da demokrasi kültürümüz ileridir. Hukuka bağlı, şeffaf işleyişi ve özgürlük avantajları olan bir devlet sistemimiz mevcuttur. Asla vesayete, askeri darbelere izin vermez! Ancak Türkiye’de olduğu gibi generaller bir araya gelip askeri darbe yapmaya kalkışırsa o zaman biz tüm Alman halkı sokağa, meydana dökülürüz. Halk meclise ve iradesine sahip çıkar. O generallerin apoletlerini söker mahkemelerin önüne çıkarırız, hukuk nezdinde öyle bir ceza alırlar ki bir daha gün yüzü asla görmez o darbeciler. Onun içindir kimse cesaret etmez darbe gibi bir çılgınlığa.” Bu sözleri dinlediğimde “Acaba bizde de halk Alman gazetecinin işaret ettiği demokrasi bilincine ve kültürüne ulaşır mı?” diye derinden bir iç geçirmiştim.
15 Temmuz gecesi Türkiye’de tekrardan yapılmak istenen aşağılık terörist askeri darbe ve kalkışmaya karşılık tüm şehirlerimizde yaşayan her görüşten insanın kenetlenmesiyle verdiği cansiperane insanüstü tepki ile görünen manzara o Alman basın mensubu ile eski Senatör, Hukukçu Fevzi Kartal’ın arasında yaşanan anekdotu bana hatırlattı. Film şeridi gibi hafızamda o an canlandı.

Halkımız çok ağır bedellerle bu demokrasi bilincine ve kültürüne nihayet ulaştı. Halk iradesine sahip çıktı. Tekrardan vasi olan halkın iradesi hiçbir vesayete asla izin vermemelidir. Başta FETÖ veya başka bir vesayet olsun. Her tür vesayet ve darbeye topyekün HAYIR diyoruz…
Bundan sonraki iş, devleti yeniden dönüştürmeye geldi. Bu işi yapacak iktidar halkın iradesi olan seçilmişler Millet Meclisi ve parlamentodur. İktidar ve muhalefet hep birlikte olmalıdır. İnsanı esas alan demokrasi ve hukuku temele koyan özgürlüklerin avantajını yaşatan yeni bir devlet modeli dizaynının bu halkın temsilcileriyle getirilmesi elzem ve şarttır. Devlet, halkın iradesine karşı her zaman saygılı olmalıdır. Hepimizin sinir uçlarına dokunsa bile en aşırı radikal gördüğümüz fikir bile siyasette kendini ifade edebilmelidir. Devlet organizasyonu tüm kurum ve kurallarıyla demokrasiye ve hukuka mutlak bağlı ve saygılı olmalıdır.

Şimdi de acaba ülkeyi yönetenler, tüm farklı renk ve düşünceleriyle halkın iradesinin tecelli yeri olan Meclis, devlet sistemimizi değiştirip Alman basın mensubunun kısa ve net anlattığı Almanya, Avrupa ülkeleri gibi bir sisteme kavuşturabilirler mi? diye düşünüyorum.                      
Türkiye’de halk üstüne düşen edinimi fazlasıyla yerine getirdi. Sıra devlette! Türkiye’de ülkeyi yönetenler devleti tüm kurum ve kurallarıyla 1. sınıf demokrasi ve özgürlükler diyarı hukuk eksenli insana hizmeti esasa alan teknik bir devlet haline dönüştürebilir mi?

“Nasibinde varsa alırsın karıncadan ders,
Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters.”
Hz. Mevlana

10 yılda bir askeri vesayet darbelerinin topluma yaşattığı bu travma hali ‘Bir musibet bin nasihatten evla’ özdeyişiyle ülkede yaşayan halka gereken dersi çıkardı. Sıra devlet organizasyonuna geldi. İktidar ve muhalefeti ile ülkeyi yönetenlerin el ele vermesi sayesinde Türkiye’yi her alanda her kesimin ve farklı görüşten insanın beraberce hoşgörü içerisinde özgürce yaşayacağı hukuka bağlı sürdürebilir yüksek ekonomisi ve refaha kavuşmuş yarınları olan bir Türkiye bu ASİL ve CEFAKÂR HALKA yakışır…