İşte Aday Adaylığı Açıklaması Yapan Bekir Hallaç’ın Konuşması

Kıymetli hemşehrilerim, değerli dostlarım;

“İnsanın memleketi öyle bir yerdir ki, sen oradan çıkıp gidersin ama o senin içinden çıkmaz.” Evet, biz yıllar önce, 60'lı - 70'li yıllarda, o yokluk yıllarında büyüklerimizin yaptığı gibi memleketimizden çıkıp, gurbet elde ekmek peşine düştük.

Ama memleketimiz içimizden hiç çıkmadı; altın kafesteki bülbül misali, “Vatanım” dedik, “Memleketim” dedik, “Divriğim” dedik. Yaşadığımız yerlere saplanıp kalmadık, Divriğimizle iletişimimizi hiç koparmadık, bayramlarda seyranlarda değil her daim Divriği'de olduk ve bugün istiyorum ki, tabii sizlerin de teveccühü ile “Gelin Divriğimizi Hep Birlikte Geleceğe Taşıyalım”...

BİR AŞKIN, BİR TUTKUNUN, BİR SEVDANIN ADIDIR DİVRİĞİ...

11 yaşıma kadar Beldibi Köyü, Konak mezrasında yaşadım, sonrasında büyüklerim gibi 'ver elini gurbet' deyip, Orta Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Marmara bölgesinin çeşitli illerinde halı ticareti ile iştigal edip, aileme destek oldum. Ve günü geldiğinde vatan borcumu ödeyip, akabinde bir aile kurdum.

Aradan geçen 42 yıllık gurbet hayatımın her anında 'Divriği' olduğunu beni tanıyanlarınız iyi bilirler. Herkeslerin yaptığı gibi sıla-i rahimi bayramdan bayrama değil, yılın her ayına yayarak hem memleketimiz, hem dostlarımız, hem de aile büyüklerimizle iç içe olduk, hasret giderdik. Gün oldu yurt içinden - yurt dışından uçakla geldik, gün oldu arabamızla geldik, gün oldu arkadaşlarla “haydi memlekete”deyip günübirlik geldik ama hep geldik, Divriğimizi yalnız bırakmadık.

‘Sevdamız Divriği’ dedik ama Arapgir'i de, Kemaliye'yi de es geçmedik. Oralarda dostlarımız var, oralarla gönül bağımız var, tarihi ilişkilerimiz, coğrafi temasımız var. Bir ilçenin yaşayan ve yaşanılan bir yer olması için dirsek temasında yakınlık kuracağı komşuları olmalı; Kangal gibi, Arapgir gibi, Hekimhan gibi, Kemaliye gibi...

İşte tam da bu noktadan hareketle Sarıçiçek Yaylası'nda festival yapalım, dostlarımızla, komşularımızla biraraya gelelim, kaynaşalım, sönen ocakları yeniden tüttürelim dedik. O havasını tenefüs ettiğimiz, suyunu kana kana içtiğimiz, florasıyla - faunasıyla muazzam bir doğaya sahip Divriğimizden göç edenler buralara geri dönsün de yıllarca nelerden eksik kalmışlar, neleri unutmuşlar görsünler istedik.

Ve istedik ki bizi terk etmeyen o sevdamızın şehri, tutkumuzun şehri, Divriğimizi yeniden keşfedelim. Ve istiyoruz ki bugün bu sevdamızı Divriğimize hizmet ederek taçlandıralım.

'YAŞAYAN VE YAŞANAN BİR DİVRİĞİ' HAYAL EDİYORUM...

“Doyduğumuz yere olduğu kadar, doğduğumuz baba topraklarına da sahip çıkalım” fikriyatını her daim kendime hayat görüşü olarak benimsedim. Bildiklerimizi aklımıza hapsetmeyip, uygulamaya döktük ve eşimiz, dostumuz, komşumuz binlerce hemşehrimizi, yöreye gönül vermişleri düzenlediğimiz gezilerle, festivallerle Divriği'ye taşıdık. “Yıkılan hanelerin sönen ocaklarına ateş, kurumaya yüz tutan yeşile can suyu” olalım istedik ve birçok yapının yeniden ayağa kalkmasına vesile olduk. Özellikle yöremizle özdeşleştirdiğimiz Sarıçiçek Yayla Festivalimiz sayesinde 30-40 yıldır köyünden kopuk yaşayan hemşehrilerimiz, yöredeki baba ocaklarını yeniden imar ettiler, yaylalarımız, köylerimiz, çarşılarımız kalabalıklarla şenlendi. Yollar araçlarla dolarken, özellikle memleketimize sefer düzenleyen otobüslerde, uçaklarda o tarihlerde muazzam bir yoğunluk yaşandı. Tüm bunlar Divriği sevdalısı bizler için gerçekten de gözlerimizi sevinçten yaşartan memleket manzaraları oldu. Ama bu hemşehri yoğunluğu özellikle festivallerin olduğu zaman diliminde ve sonrasındaki haftalar için geçerli oldu, yani kalabalıkların varlığı ayını doldurmadı, bir diğer deyişle geçici kalabalıklar oldu. İstedik ki bu kalabalıklar yöremizde daim olsun, Divriğimiz yaşayan bir şehir olsun. Ancak olmadı, hemşehrilerimize cazip gelmedi; belki kısıtlı olan imkanlar, belki mevcut gurbet düzeninden dolayı... Memleket havasını alıp, geri döner oldu insanlarımız ve dolayısıyla bu durum açıkçası içimizi yaktı. Hani bardağın dolu tarafına baktığımızda bizleri sevindiren, duygulandıran yoğun bir sıla-i rahim gerçekleşiyordu, evet ama biz bardağın boş tarafına da bakmak istiyoruz! “Nasıl doldururuz?”, “Divriği için ne yapabiliriz?” diye düşündüm, araştırdım, hemşehrilerimizle fikir teatisinde bulundum.

İşte o gün geldi çattı...

Divriği ve köyleri başta olmak üzere hemşehrilerimizin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yaptığım istişareler sonucu, Allahın izni ve siz kıymetli hemşehrilerimin yol göstericiliği ile Divriği'ye hizmet için AK Parti Divriği Belediye Başkan Aday Adayı olmaya karar verdim. “DİVRİĞİ HEPİMİZİN! BİRLİKTE ÇALIŞACAĞIZ, BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ” düsturu ile Bismillah diyor, sahaya iniyoruz. Allah yardımcımız olsun.

AKLIMDA GÖNLÜMDE 'DİVRİĞİ'...‘HİZMETKAR OLMAK İÇİN GELİYORUM’

Elbetteki muhaliflerimiz olacak. Daha işin başında saldırıya geçecekler, inanmayacaklar, çamur atacaklar... “Yazmak, art arda sıralamak işin kolayı” diyecekler, “Görev verildiğinde söylediklerini unuturlar” diyecekler, “Sallıyorlar, hayal kuruyorlar” diyecekler...

Gördüğü düş ile yola çıkarak bir cihan devletini kurmamış mıdır Osman Gazi...

Gemileri karadan yürütmeyi hayal ederek, İstanbul'u fethetmemiş midir Fatih Sultan Mehmet...

“İnsan, alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.” demiş Yahya Kemal Beyatlı. Hayal kurmayı bilmeyenler, gerçeğe erişemezler. Bu yüzden önce hayal ettik;

- Divriğimizin marka değerini yükseltmek için,

- Divriğimizi geleceğe taşımak için,

- Divriğili hemşehrilerimizin yaşam standartlarını en üst seviyeye taşımak için...

Bazılarının hayalini dahi kuramayacağı çalışmalarımın ayrıntılarını ve tüm projelerimi, düzenleyeceğimiz basın toplantısıyla çok yakında açıklayacağım.

Talip olduğum Belediye Başkanlığı makamını, etiket olarak kullanmak için değil; çok daha iyi yerlerde olmayı hak eden Divriğimizihizmetlerle, eserlerle ihya etmek; her şeyin en iyisini en güzelini hakettiğini düşündüğüm sevgili hemşehrilerimin yaşam standartlarını yükseltmek ve daha çağdaş, daha gelişmiş bir şehirde yaşatmak için istiyorum.

Hayatım boyunca yaptığım işler gereğince yeteri kadar etiketim de oldu, oturacak çok sayıda koltuğum da... Ama ben hep ben oldum, oturan değil gezen, çalışan ve üreten oldum. İnşallah zaferle çıkacağımız seçim sonrasında makam sevdalısı olmadığıma; şehirde, köyde, çarşıda, pazarda, dağda, bayırda rastlaşarak şahit olacaksınız.

Gerek gurbetteki STK'lar aracılığıyla ilimize, köylerimize yaptıklarımız, gerekse de kendi köyümüzde gerçekleştirdiğimiz kanalizasyon ve temiz su tesisatı gibi altyapı çalışmalarımız, hemşehrilerimize hizmet etme aşkımızı ortaya koyan ilk çalışmalarımızdır. Talip olduğumuz yarışı kazansak da, kaybetsek de Divriğimize olan hizmet sevdamız son bulmayacaktır.

Divriği çaresiz değildir, olmayacaktır da ve asla kaderine terk edilemez.

Ben siyaset yapmak için değil, hizmet etmek için bu yola çıktım.

ALNIM AK, VİCDANIM AK...

- Tüm yaşamım boyunca her işimin başına sevgiyi koydum, çünkü yaptığınız işi severek yaparsanız, başarı kaçınılmazdır.

- Gerek yaptığım işler, gerek sivil toplum kuruluşlarındaki görevlerim dolayısıyla sürekli insanlarla iç içe oldum; dertleriyle dertlendik, sevinçleriyle sevindik. Hemşehrilerimizin, dostlarımızın iyi gününde de, kötü gününde de yanlarında olmak büyüklerimden bana kalan en güzel adet diyebilirim.

- Büyükbabasından, babasından öğrendiklerini bizlere aktaran merhum babam ve merhum abimden devraldığım ticari gelenek ile doğru yerde, doğru zamanlarda yaptığım doğru işlerle her daim örnek alınan bir insan olmanın haklı gururunu yaşadım.

- İş dünyasında aktif bir şekilde yer alan her iş insanı gibi ben de hayatımda inişli çıkışlı dönemler yaşadım ama çizgimden hiç şaşmadım ve karakterimden ödün vermeden, yaradanın bana çizdiği yolda yürümeye devam ettim.

- Kimseye makamı, parası, pulu için değer vermedim. Her işimin başına Allah rızasını koydum. Havalı, kibirli ve sonradan görmüşlere pek değer vermedim, davetlerine icabet etmedim. Her daim yetimin, yoksulun, fakir fukaranın, garip gurebanın yanında belirledim safımı: “Rızkımı veren Hüda'dır, kula minnet eylemem.”

- İster büyüğüm olsun, ister küçüğüm olsun; her daim âdap, edep, sevgi ve saygı kurallarından şaşmadan, haddimi bilerek yaşadım.

Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)

Editör: TE Bilisim