Üsküdar Üniversitesi Altunizade Kampüsü Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen panelin açılış konuşmasını ASDER Yönetim Kurulu Başkanı ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kara propagandayla mücadelenin en iyi yöntemi açık ve şeffaflık”

Askeri şirketlerin Türkiye’de yeni bir kavram olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu kuruluşların oluşmasıyla birçok kişinin ezberinin bozulduğunu belirterek “Nedir bu askeri şirketler? Bunu konuşalım istedik. Askeri şirketler veyahut da savunma şirketleri Türkiye’de yeni bir alan. Bu alanların şirket kuruluşunda birçok kimse şaşırdı. Bu süreç içerisinde konuya ideolojik yönden bakanlar hemen bunun arkasından senaryolar yazmaya başladılar. Böyle kara propagandalarla mücadelenin en iyi yöntemi açık ve şeffaflık burada. Gizlilik, sessizlik kara propagandanın daha çok istediği bir şeydir. Yalan üretirler çünkü psikolojik savaşta kaynak belirsiz, bilgiler sahte olur. Karşı kanıt olmadığı için de insanlar bu propagandanın etkisinde kalırlar; ama karşı kanıtlar varsa, her şey açık ve şeffafsa, kara propaganda tersine döner, propaganda yapan böyle durumlarda apaçık ortada kalır. Bu nedenle bu şirket niçin kuruldu, her şeyi masaya yatıralım inceleyelim istedik” diye konuştu.

15 Temmuz 2016 birçok sırları ortaya çıkardı

15 Temmuz 2016 tarihinde birçok sırrın ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Herkesin bildiği sırları daha çok bilinir hale getirdi. Neydi birisi? İslam’a hizmet iddiasıyla ortaya çıkan bir yapı ortaya çıktı ki Pentagon’a hizmet ediyormuş. Diğer bir şey daha ortaya çıktı; bizim ‘dostumuz’, ‘müttefikimiz’ dediğimiz bir devlet, bizim içerimizde çeşitli gizli servislerin yoluyla bize darbe yapacak bir yapı oluşturmuş ve buna Genelkurmay da dahil herkes uyumuş. Bu ortaya çıktı. Bu çerçeve içerisinde bu zaaflara karşı neler yapılabilir? 15 Temmuz bize ne öğretti? Öğrettiği en önemli şeylerden birisi, artık milletin devletine sahip çıkması. Milli iradenin Ankara’ya hakim olmasını öğretti. Seçimden seçime oy verip kenara çekilerek olmuyor. Askere de devlete de sahip çıkmamız gerekiyor. Bizi yönetmeye talip olan kişileri devamlı sorgulamamız gerekiyor. Bu ortaya çıktı. İnsan ne kadar iyi niyetli de olsa, hataları ona söylenmediği zaman o insan hata yapmaya başlıyor. Vatandaşların yöneticilere hesap sorması durumunda yöneticilerin hata yapma ihtimali azalıyor. Toplum olarak millet olarak ‘Bana ne düşüyor?’ diyerek bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu yapılması gerekenlerden birisi de bu çağın yöntemlerini harekete geçirmek” dedi.

Türkiye, Afrin’de gösterdiği çıkışla ezberleri bozmaya devam ediyor

Askeri şirketlerin çoğalması gerektiğini, bu sayede önyargıların dağılabileceğini ifade eden Tarhan, “Herkesin bildiği bir sır da şu; şu anda dünyada süper güç olma iddiasındaki ABD özellikle dişi dökülmüş aslan. Nasıl aslan kükrer, dişi dökülmüşse hiçbir şey yapamaz, şu anda öyle durumda. ABD’nin şu andaki propagandasına bakıp da ona inanmamak lazım ve bu propagandayla beyinleri yıkıyor zihinleri işgal ediyor, düşünceleri değiştirmeye çalışıyor. Buna karşın Türkiye, Afrin’de ve son zamanlarda gösterdiği çıkışla bu konuda ezber bozmaya devam ediyor” diye konuştu.

Soğuk Savaş’tan sonra İslam inancı tehdit olarak algılandı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyada süper güç iddiasında bulunan kişilerin orduları eğitmek ve insanlara da bu konuda danışmanlık eğitimi vermek için bu tarzda ticari yapılar oluşturduklarını söyleyerek, “Bu yapıların içerisinde her şey açık, şeffaf; vergi verilebilir durumda. Bunu yapıyorlar. Türkiye bunu niye yapmasın? Bunun yapılması gerekiyordu, bunun açık açık konuşulması gerekiyor. Ama bu bize şunu öğretmeli; herkesin bildiği ama seslendirmediği bir sır daha var; bu Soğuk Savaştan sonra İslam inancı tehdit olarak algılandı. 1991’de, 1993’te Nato’da Soğuk Savaş’taki kırmızı kuvvetler- mavi kuvvetler denkleminde yeşil kuvvetler kurularak bir İslam kuşağı oluşturuldu. Yani Müslüman toplumlar tehdit olarak algılandı. Böyle durumlarda Müslüman toplumlara düşen ne? Bu çağın uygun yöntemleriyle hareket etmek ve birlik içerisinde olmak. Bunun için şu anda Müslümanların dirilik içinde olması, İslam birliğinin oluşması ve bu bunun ellerine geçmesi artık bütün Ortadoğu’nun, bütün İslam coğrafyasının yararına. Bunu oluşması için de bir muhabbet oluşması lazım” dedi.

Namert insandan askeri eğitim almak zorunda değiliz

Müslüman devletler arasında iş birliği oluşması gerektiğinin önemine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Herhangi bir şekilde ekonomik olarak başlayan iş birlikleri daha sonra siyasi iş birliklerine dönüşebilir. Bu tarz birliklerin oluşması lazım. Ama her şeyden önce kültürel iş birlikler oluşturulur. Kültürel iş birliği, ekonomik iş birliği daha sonra diğer iş birlikleri. Hayat bizi buna zorluyor. Bu nedenle bu konuda da üretilen fikirler çok önemli. Bu tarz şirketler İslam dünyasını yabancıya, namerde muhtaç yapmayacak. Biz kendi kendimize bunları başarabiliriz, yapabiliriz. Namert insandan askeri eğitim almak zorunda değiliz. Bu da bu hakikatle ortaya çıktı. Ben bu toplantının çıktılarını dört gözle bekliyorum. Eğer şirket kendisi bununla ilgili bir yayın yapmazsa, biz Üsküdar Üniversitesi olarak buradaki konuşmaları yayın haline getirip herkese sunmak isteriz çünkü herkesin ihtiyacı var, İslam dünyasının ihtiyacı var. Dünyanın iyiye gitmesini isteyen insanların ihtiyacı var” şeklinde konuştu.

Açılış konuşmasının ardından panele geçildi. Panelin moderatörlüğünü ASSAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Yeni Akit Gazetesi Yazarı Sabri Balaman gerçekleştirdi.

Adnan Tanrıverdi: “Dost ve kardeş İslam ülkelerine destek vermek istiyoruz”

ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve SADAT A.Ş Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, dünyada pek çok askeri şirketin faaliyet gösterdiğini, çoğunluğunun ise Amerikan hükümetinin kontrolü altında bulunduğunu söyledi. Adnan Tanrıverdi, SADAT’ın kuruluş amacını ve vizyonunu şöyle anlattı:

“Biz bu örnekleri duyunca görünce dedik ki bizim de ikinci dünya harbinden sonra bağımsızlığını kazanmış bu ülkelerin, köklü askeri geleneği olan ülkelerin desteklerine ihtiyaçları var. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de köklü askeri geleneği var, dünya üzerinde sayılı bir askeri geçmişi var, dolayısıyla bizim de bir birikimimiz var. O halde silahlı kuvvetlerimiz dost ülkelerle aşağı yukarı 28-30 ülkeyle eğitim işbirliği anlaşması yapıyor. Bu anlaşmaya göre subay astsubay öğrenci karşılıklı mübadeleyi yetiştiriyor. Ama çok devede kulak. O bakımdan silahlı kuvvetlerimizin yetişemediği yerlerde emekli askerlerimizi organize edelim, özellikle dost ve İslam ülkelerine. Bu ihtiyaç duyduğu desteği verelim, onlara devlet bazında, silahlı kuvvetleri bazında, resmi, devletimiz kontrolü altında, Milli Savunma Bakanlığımız ve ilgili bakanlıklarımızın kontrolü altında bu hizmeti onlara götürelim. Dolayısıyla emekli askerlerimizin birikimiyle o ülkelerin kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak bir oluşumu yapalım.”

Savunma sanayinin mutlaka millileşmesi lazım

SADAT’ın kurulması aşamasına değinen Adnan Tanrıverdi, SADAT’ın misyonunu şöyle anlattı: “İslam ülkeleri ortak savunma sistemi içerisine sokulabilir mi? İslam ülkeleri beraber ortak savunma sanayi üretimi yapabilir mi? Savunma sanayisi milli olmayan bir devletin tam bağımsızlığını iddia etmek abesle iştigal olur. Amerika’nın silahıyla Amerika’ya kafa tutamayız. O bakımdan savunma sanayinin millileşmesi fevkalade önemli. Silahlı Kuvvetler sadece savaş unsuru değildir, barışın garantisidir. Güçlü bir silahlı kuvvetleriniz yoksa her an her yerden tehlikeyi beklememiz lazım. Değerlerimizi, ekonomimizi, sosyal yapımızı koruyamayız. Silahlı kuvvetler başlı başına barışın garantisidir. Savaşma vasıtası olarak görülür. Savaşa hazır değilsek barışta huzur yoktur o bakımdan savunma sanayinin mutlaka millileşmesi lazım. İslam dünyası da bu coğrafyada, biz buna dedik ki Kuzey Afrika ve Asya. Avrasya’nın karşısında Asrika dedik veya Afrasya dedik. Afrika ile Asya’nın birleşmesi. Osmanlı coğrafyasıdır bu. Aynı zamanda İslam ülkelerinin bulunduğu bir coğrafyadır. Dolayısıyla bu coğrafyada ortak bir savunma olabilir. Bu coğrafya kendi savunma ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilir.”

Adnan Tanrıverdi: “PYD, DEAŞ, PKK Amerika Birleşik Devletleri’nin özel askeri şirketidir”

SADAT’ın özel bir ordu kurmadığını belirten Tanrıverdi, “Askeri şirketlerin bir ülkede bulunması o ülkenin iç hukukuna bağlıdır. Yani diyelim ki bir Amerikan özel askeri şirketi herhangi bir ülkede görev yapıyorsa o ülkenin iç hukukuna tabidir. Harp hukukuna tabi olmuyor ama ordusu bir ülkede faaliyet yaparken savaş hukukuna tabii. Mesela bugün Irak’ta 42 özel güvenlik ve askeri şirket var. Bunlardan 18’i Amerika, 7 tanesi Rusya, 10 tanesi İngiltere, 2’si Avustralya, 2’si Kanada, 1’i Güney Afrika, 1’i Güney Amerika, 1’i Almanya. PYD, DEAŞ, PKK Amerika Birleşik Devletleri’nin özel askeri şirketidir. O fonksiyonu yapıyor. Malzemesini veriyor, parasını veriyor, taşeron gibi o küresel güçlerin hedefleri olan bölgelerde Amerika’nın ordusunu göndermiş gibi bunlara iş yaptırıyor. Yani özel askeri şirketlere küresel güçler emperyalist güçler o ülkeleri kontrol etmek için o ülkelerde tesis ettikleri askeri varlıklardır. Bu büyük bir tehdittir” dedi.

Melih Tanrıverdi: “SADAT, yasal bir şirkettir, paramiliter terörist gruplarla çalışmaz”

SADAT A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Melih Tanrıverdi ise 2012’de kurulan SADAT’ın kurulduğu günden muhalif medya başta olmak üzere kimi kesimler tarafından eleştirildiğini ve hedef alındığını söyledi. SADAT’ın Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası savunma danışmanlığı şirketi olduğunu belirten Tanrıverdi, “Şirketimiz alanında Türkiye’nin ilk ve tek şirketi olmasının yanı sıra vizyonu ve misyonu ile dünyada da ilk ve tek şirket olma özelliğini korumaktadır. SADAT A.Ş.’nin misyonu uluslararası alanda silahlı kuvvetlerin ve iç güvenlik güçlerinin organizasyonu, iç güvenlik ve savunma alanlarında stratejik danışmanlık, iç güvenlik ve askeri eğitim ile donatım alanlarında hizmet vererek İslam ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmayı hedeflemektedir” dedi.

SADAT hakkında 15 Temmuz’da ortaya atılan iftiralara da değinen Tanrıverdi, bu iddiaların asılsız olduğunu belirterek SADAT’ı hedef alan Amerikan Girişim Enstitüsü, FETÖ, Pentagon, gibi birçok noktadan gelen iddiaların da asılsız olduğunu ifade etti. Melih Tanrıverdi ‘’SADAT yasal bir şirkettir, paramiliter, terörist gruplarla çalışmaz ve Türkiye’ye düşman olan IŞİD/DAEŞ’i, PKK/PYD’yi terörist olarak görür’’ dedi. Melih Tanrıverdi, SADAT’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli, üstün nitelikli donanımlı ve yüksek vasıflı kişilerden oluştuğunu ifade etti.

SADAT A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı, Svn. Org. Alanı Eğt. Md. ve Danışmanlık Müdürü, Emekli Tank Kurmay Kıdemli Albay Ali Coşar ise özel güvenlik şirketlerinin dünyadaki durumlarını ele aldığı konuşmasında Irak’ın işgali sırasında özel savunma şirketlerinin rolünü anlattı.

ASSAM Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Naci Efe, yeni mülk ve tüketim biçimlerinin ortaya çıkışı, tıkanmış kamusal polis hizmeti ve devletlerin mali krizi sonucu özel güvenlik sektörünün yaygınlaştığını söyledi. Özel güvenlik sektörünün geleceğe dönük ihtiyaçları noktasında ‘’İleride karşılaşabileceğimiz en önemli sorun nitelikli çalışan bulabilmektir’’ ifadelerini kullanan Yrd. Doç. Dr. Naci Efe, mevcut düzenleme ile temel eğitim alanların gereken asgari şartları yerine getirdiğini fakat bu aşamadan sonrası için eğitim noktasında yeterli düzenlemelerin gerçekleştirilmediğini ve bir meslek için eğitimin yetersiz kaldığını vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Zelka ise panelin çok yararlı olduğunu belirterek SADAT’ın İslam alemine hizmet etme gayesiyle İslam alemini bir birlik haline getirmek amacıyla yola çıkmış bir yapı olduğunu ifade etti.

Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)

Editör: TE Bilisim