ATATÜRK DÖNEMİNDE 1923 – 1938 YILLARI ARASINDA NELER OLMUŞTUR?

Atatürk döneminde 15 bütçe yapılmıştır. 12 bütçede denk bütçe sağlanmıştır. Yani gelir ve giderler birbirini götürerek ne borç var ne de alacak… 2 bütçede ise fazla vermiştir. Bunun anlamı gelirin giderden fazla olması yani artı kazanç elde edilmiştir. Bir bütçe ise açık vermiştir. Bunun sebebi 1929 bütçesidir. Bu da o yıl dünyada iktisadi burhan yani dünya krizi olduğundan yaşanmıştır.

Toplam enflasyon yani hayat pahalılığı  15 yılda % -35 (eksi 35)`tir. Yani o dönemlerde hayat pahalanmamış ve tam tersine % 35 ucuzlamıştır. Bu dönemde akla hayale gelmemiş fabrikalar yapılmış ve okullar açılmıştır. Çapa ve kazma ile de Anavatanımız demir ağlarla örülmüştür.

“AT SAHİBİNE GÖRE KİŞNER.”

Atatürk DENK BÜTÇE konusunda kesin tavrını koymuştur. Çünkü ATATÜRK “Bilim Çin`de bile olsa gidin alın” diyen yüce Resulümüzden esinlenerek “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Direktifini vererek hem Müslüman hem de Türk milletinin yaşam rotasını açıklamıştır. Bunu hayatının her alanında benimsemiş ve uygulayıcısı olmuştur.

“Nasıl bir ekonomik uygulama olursa olsun, o ekonomik modelin başarı şansı bilime göre askeri DENK BÜTÇEDİR.”
ATATÜRK bu DENK BÜTÇE konusunda kesin direktifleri olan dünyada nadir devlet adamlarından biridir. MUSTAFA

KEMAL ATATÜRK diyor ki;

“Bugünkü savaşmalarımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın bütünü ise ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Mali bağımsızlığın korunması için ilk şart bütçenin ekonomik bünye ile orantılı ve DENK olmasıdır.
Milli paranın kudretini beynelmilel buhrana karşı yüksek varlığının esaslarını masun bulundurmak başlıca gayemizdir.

Açık bir bütçenin sayısız sakıncalarını iyi bilen TBMM`nin DENK BÜTÇE yönünde kesin karar sahibi bulunması devletin mali ve hatta politikası için büyük güvencedir.”

Atalarımızın tecrübelerinden ve uygulamalarından ders almalıyız. Sayıştay raporları ile denetimlerini yapmayarak gelir – gider tablosunu bile beceremezken; geçmişe iftira atarak milleti uyutamazsın.
1950`lerden bugüne ne mi yapıldı?

SERV`i yaşatmak adına SİYONİZİM EMPERYALİZMİNE hizmet eden iç ve dış mihraplar;

Ø  Karşılıksız para basarak,
Ø  Yüksek faizlerde ihtiyaç olsa da olmasa da BORÇ PARA alarak,
Ø  ZAM yaparak,
Ø  İşçinin hakkını elinden alarak düşük maaşla çalıştırmak,
Ø  Mal ve mülk satarak (ÖZELLEŞTİRME – MİRASYEDİ GİBİ HARCAYARAK),
Ø  Yeni VERGİLER bularak ve eski vergileri arttırarak,
Ø  BORSA adı altında para gücünü kontrol etmek veya paranın ve şirketlerin el değiştirilme oyunları,
Ø  Büyük KARTELLER VE TEKELLER oluşturarak devleti devre dışı bırakan veya kontrolüne alan şirketler hegomanyası meydana getirmek;

AÇIK BÜTÇEYİ kapatma adına milleti soyma ve yok oluşa götürme yönetimidir. Bu işlemleri yaparken elde avuçta ne varsa halkın kazanımları bir bir mirasyedi gibi yok olurken; borçlarda ne hikmetse azalmak bir yana daha da katmerli olarak artmaktadır.

AÇIK BÜTÇEYİ; para basarak kapatmaya çalışırsanız; paranın değerini ve alım gücünü düşürürsünüz. Bu da Anayasamızın temel haklarını düzenleyen 5. Maddesi, Mülkiyet hakkını düzenleyen 35. Maddesi ve zam yapmadan ekonomiyi planlı bir şekilde yürütülmesini kurala bağlayan 166. Maddesi ihlal edilmiştir.

Yüksek Faizlerde ihtiyaç olsa da olmasa da BORÇ PARA alarak; borçlarımız katmerlenir, makas daralacağı yerde artar ve iflasa götürür. Borç alınan ülkenin karşısında emir kulu olarak bağımsızlığımızı kaybederiz.

ZAM YAPARAK BÜTÇE AÇIĞINI KAPATMAYA ÇALIŞIRSANIZ; halkımızın sofrasındaki ekmeğine, aşına ve giyimine el uzatmış olursunuz. Alım gücü azalan milletimiz anarşi batağına sürüklemiş olursunuz.

Mal ve mülk satarak (ÖZELLEŞTİRME – MİRASYEDİ GİBİ HARCAYARAK); elde avuçta ne varsa satarsanız bu sizi tükenişe götürür. Bütün ürettiğiniz değerlerin kazanımları dış güçlerin eline geçtiği için insanın kan kaybetmesi misali kalbimiz gerekli pompalama işlemini yapamaz ve ölüme giden bir sona doğru yavaş yavaş ilerleriz. Bunun adına düpedüz kanımızı emenlere ise VAMPİR SİYONİST EMPERYALİZM denir. Bir diğer adı da SERV`in tekrardan masaya konması ile bağımsızlığımızı

TARİKAT – SİYASET – TİCARET GÖLGE OYUNLARI sonucu içteki ihanet ve dıştaki düşman işbirliği sayesinde sağlanmıştır.

Yeni VERGİLER bularak ve eski vergileri arttırarak; fiyatlarda dengesizlik baş gösterir. Döviz ve altın fiyatlarının dengesiz yükselişi önlenemez. Anlayacağınız milletin kesesinden haksız ve yersiz para alınmış olur.

İşçinin hakkını elinden alarak düşük maaşla çalıştırmak, sendika kurma ve toplu halde hareket etmesi ortadan kaldıran yönetimsel ve teşviksel ayak oyunları ile düşük ücretli köleler haline gelen bir sisteme çanak tutulur. İşçilerin bir köle gibi Mühendis -  taşeron -  feodal yapılara dönüştürerek FİRAVUNLAŞAN nereye gönderirsem orada çalışacaksın zihniyetine geçen bir yok oluş – tükenişin hayata geçirilmesi oyunudur.

BORSA adı altında para gücünü kontrol etmek; paranın ve şirketlerin el değiştirilme oyunları ile eşdeğerdir. Üretmeden para gücü ile insanları sanal alemler de yok etme sanatıdır.

Büyük KARTELLER VE TEKELLER oluşturarak devleti devre dışı bırakan veya kontrolüne alan şirketler hegomonyası meydana getirmek; bunun sonucunda ise ulus devlet yapısını baş kaldırmak, ortadan kaldırmak, şirket katrelerin rahatça girip çıkabileceği irili ufaklı devletler dünyasına dönüştürmektir. Bugün Dünya da 200 devlet varken; amaçları 2000 – 3000 devletçikler veya şirket devletleri oluşturarak milletleri ayaklar altında ezmeye giden BÖL –
PARÇALA – YOK ET ilkesini ticari ayağını uygulamaktır.

Geçmişte YUGOSLAVYA, IRAK`ın işgali, TURUNCU DEVRİM, bugün ise BÜYÜK ORDADOĞU PROJESİ ve ARAP BAHARI olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bütün ülkelerde; bir virüs gibi TERÖRİZİM adı altında kendi içinde ayrıştırıcı unsurları kaşıyarak ülkeler içinde iki kutup oluşturarak tükenişe giden oluşumlar yumağı yarattılar. Bütün bunlar olurken; bu yapıyı oluşturanlar SİYONİST EMPERYAL GÜÇ ise damızlık inekler gibi etinden, sütünden, derisinden ve kemiklerinden yani bu karmaşadan faydalanıyorlar.

Bütün bunlara posta koyan ve yenilgi bilmez bu yapıları kendi çukurlarına gömen dünya da tek LİDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`tür. Yani anlayacağınız kuyruk acıları büyüktür. Çünkü hem savaş meydanlarında, hem de siyasi ve ekonomik alanda tabiri caizse kendi kazdıkları çukura gömmüştür.

Bugün ATATÜRK BİR TURNUSOL KÂĞIDI GİBİ AYIRAÇTIR. Ona laf söyleyen EMPERYALİZME HİZMET edenlerdir. Düşmanınızı tanımak istiyorsanız bu söylediklerim açık ve nettir. Düşmanı uzaklarda aramayın içimizde ayan – beyan ortadadır.

Atatürk ne mi yaptı?

Ø  Bilime inanır ve bilimi yol gösterici olarak görür.
Ø  Dinimize samimi olarak inanır. Muaviye -  firavun saltanatından çok meclis kararı ile hareket eden Resulümüzün dünyalık yönetim şekli  - halifelik - yolundan giderek ve bize miras Kur`an – ı Kerim`i anlayarak hareket etmeyi benimsemiştir. Takvanın bilmeyerek değil,- bilerek -  anlayarak – hazmederek - uygulamayı tercih ederek bütün topluma yansıtmıştır.

Ø  Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları MİLLİYETÇİDİR.
Bu üç unsuru yani BİLİMSEL + DİNSEL + MİLLİYETSEL yapıyı bir potada eriterek önce KUVA -  İ MİLLİYECİ daha sonrasında ise HAKİMİYET - İ MİLLİYECİDİR.

BUNDAN SONRA İSE;

Ø  Bütçeler ekonomik bünye ile orantılı ve DENK BÜTÇE olacaktır.
Ø  Paramızın değeri asla düşürülmeyecektir.
Ø  Tam bağımsızlık rotasından sapılmayacaktır.
Ø  DENK BÜTÇE için kesin karar sahibi olunacaktır.
Ø  YASAMA – YÜRÜTME – YARGI kuvvetler ayrılığı ilkesi ile birlikte denetimi sağlanacaktır.
Ø  Laiklik ilkesi bütün dinleri devlet yapısı içinde eşit hak ve özgürlükte her alanda sağlanacaktır.
Ø  Devletin bütün kurumları kendi bünyelerinde denetimleri sağlanarak iyi eğitimli ve işin ehli olanlar tarafından yönetilecek bir eğitim sistemi ile taçlandırılacaktır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN İLK BÜRÇESİ  -  1924

VERİLEN ÖDENEK: 140.433.370 TL

TAHMİNİ GELİR: 129.214.610 TL olarak görülmesine rağmen yıl içinde yapılan uygulamalarla gelirler gerçekleşmeden harcama yapılmamış ve yılsonunda bütçe açık vermemiştir. İşte devlet yönetimi buna denir. ATATÜRK`ün bütçe anlayışı ve uygulaması buna denir. Cumhuriyet yeni kurulmuş, ihtiyaç desen sonsuz iken; 140 milyon gelir elde etmek amaçlanmış bütçe 140 milyon ödenek konmuş fakat bakmışlar ki, yılsonunda 129.214.610 TL gelire ulaşmıştır. Bunun sonucunda zaruri ihtiyaçlar ve haklar dışında kalan seyahat harcamaları, mefruşat alımları, bina alım ve yapımları vb. gibi harcamalar yapılmayarak bütçenin denkliği sağlanmıştır.

Bugün bizi yönetenlerin maaşları, korumaları, danışmanları, sekretaryaları, zırhlı araçları, şoförleri, ilgili – ilgisiz seyahatler, var olu var. Var olsunda karşılığı da olsa gam yemeyeceğiz. Bir de işçiye zam artışı için bin dereden bin su getirilir… Kendi maaş zamları olunca hep beraber âmin derler… Beyler bayanlar milletin maaşı ne ise ve yaşayışı ne ise o oranda bizi yönetenlere de o kadar maaş ve imkânlar olmalıdır. Halkın halinden anlamayan ne bilir halkı!
Yani anlayacağınız;

“ NE KADAR EKMEK O KADAR KÖFTE – KAZAN KAZANSA HEP BERABER KAZANALIM; YOK EĞER KAYBEDECEKSEK
HEP BERABER MÜCADELE EDELİM.”

Sevgi ve saygılarımla herkes her şeyi biliyor da birlikte hareket etmeyi ve hakkımızı almayı öğrenemedik gitti
vesselam… 

Kaynakça: 1 Kasım 2015 Seçimleri ve Acil Sorunlarımız – Op. Dr. Aytekin ERTUĞRUL – TOGAN YAYINCILIK

İstanbul Times  / Murat Akbaş