Kürtlerin % 99’u elini uzatmış hiç tereddüt duymadan samimi duygularla “Barış”a evet diyor. Bu barışa evet diyenlerin sırtında adeta boza pişirilmiş, tek kelime ile zulme uğramış, on binlerce insanı faili meçhul edilmiş, insan olmaktan kaynaklı tüm hakları hep yok sayılmış. Halen devlet tarafından çocuklarına anadilde eğitim hakkı ütopik bir talep gibi görülmekte. Hiçbir insani hak talebi sağlanmamış köhne bir devlet organizasyonunda iliğine kadar çok ağır bedel ve mağduriyet yaşamış mazlum taraf barışa ram ediyor.  
Hakkı teslim etmek lazım ki kısmen de olsa Ak Parti döneminde demokrasi çıtasını artırma çerçevesinde bu kesime yönelik bazı olumlu adımlar atıldı.   
Dumura uğramak, bu olsa gerek. Biz toplum olarak akıl tutulması yaşamışız. Faşizan bir yapının topluma sürekli dezenformasyonla gaz vermesi sonucu insanları öyle bir hale getirildi ki, normal olan bir hal, bize anormal gibi geliyor.
Barış ortamı ile huzur halinin rahatsız ettiği çok az da olsa bir güruh, milliyetçi veya ulusalcı gerekçelerle faşizan bir çığırtkanlıkla barış sürecine karşı duruyor. Bu, tamamen sığ bir düşünce tezahürüdür. 
Bu güruh; çatışma ortamından kan ve göz yaşından insafsızca beslenen, siyasi rant sağlayan bencil bir azınlıktır. Ancak köşe başlarını tuttukları için sesleri gür çıkıyor. Aleni bir şekilde başta akil insanlar olmak üzere barış sürecine destek olan tüm STK ve demokratlara tehdit savuruyorlar. Barıştan hiç haz etmiyorlar. Çünkü barışla beraber bu kesimin sosyal ve ekonomik rantları tükeniyor.
İki taraftan da “kim ne kazandı, neye karşılık barış yapılıyor?” sorusuna el-cevap; Türk veya Kürt etnik kökeni ne olursa olsun fark etmez. Öncelikle, ülkede yaşayan herkes için artık bir çatışma sonucu “çocukların, insanların” ölmemesi tek başına çok değerli büyük bir kazanımdır. Bu kazanım dünyalara bedel bir değerdir.
Barış süreci başladığı günden beri karşılıklı olarak eller tetiklerden çekilmiş, şükür olsun artık ölüm haberleri hiç gelmiyor. Gencecik bedenler toprağa düşmüyor. Herhangi bir çatışma haberi yok. Toplum metanet içinde akli selim durumu değerlendirip düşünüyor. Süreç barış ve sulh olmaya doğru gidiyor. Mağdur taraflar helalleşme arzusundalar. Kabul edelim ki, iktidar bu yönde iyi niyetli bir dizi çalışmalar sürdürüyor. Muhalefet partilerinden de bu meyanda olumlu katkı bekliyor. Bu süreç barışla sonuçlanırsa ülke insanları enerji ve kaynaklarını bundan sonra eğitim, aş, iş, kalkınmaya yönelik harcayacak.
Sorarım yapılan bütün bu güzelliklerin neresi veya neyi yanlıştır? Hangi Türk veya Kürt’ çatışmasız ortamdan ne gibi zarar görür?
Bütün çatışmalar, kavgalar ve savaşlar mutlaka bir barışla nihayete erer. Düşmanlık, kin ve nefret ilelebet sürdürülemez. 
Bu ülkenin yeni bir anayasa yapması toplumsal mutabakatın gereği için önemlidir. Bu talep binlerce kez tekrarlanan ancak hayati öneminden dolayı mütemadiyen tekrarında fayda sağlayacağız; evrensel hukuku içselleştiren, etnik kimlik vurgusu olmayan, tamamen insan hak ve özgürlükleri esas alan demokrasi kültürü geliştirecek yeni bir anayasa ile Türkiye sürdürülebilir bir demokrasi ve özgürlük çıtasını yükseltmek kaydıyla yoluna devam etmelidir.


İstanbul Times  / Maksut Konyar