Yaklaşık 10 yıl kadar önce bir turla Suriye’ye gitmiştik. İki günlük program sırasında Şam, Hama, Humus ve Halep şehirlerini gezmiştik. Farklı bir ülke olmasına rağmen hemen hemen hiç yabancılık çekmedik. Görsel anlamda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki illerden birinde dolaşıyor gibiydik. Osmanlı döneminde Şanlıurfa ve Gaziantep gibi illerin bağlı olduğu Halep’i gezerken kendimizi memleketimizdeymiş gibi hissettik…

Birkaç yıl sonra “şimdiki duruma gelecekleri” belki de akıllarının ucundan geçmeyen insanlar gördüğümüz kadarıyla mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Allah, kimsenin başına vermesin, “demokrasi” ayağına Suriye’ye çöreklenen küresel güçler şehirleri tarumar ettiler. İnsanlar canlarından, mallarından ve sonunda yurtlarından oldu. İki milyondan fazla insanın öldüğü tahmin ediliyor. Yaralananlar, sakat kalanlar, ırzına geçilenler, yetim, öksüz bırakılanlar…

22 milyon nüfuslu ülkenin yarısı iç savaş yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan 3 milyon kadarı ise ülkemize sığındı. Savaşın tahmin edilenden fazla sürmesi nedeniyle Türkiye’ye göç eden Suriyeliler yerleşik düzene geçmeye ve haliyle çalışmaya, kimileri de kendi işlerini kurmaya başladılar. Böylelikle bazı şehirlerde Suriyelilerin yoğun yaşadığı mahalleler oluştu…

Bu gelişmeler yaşanırken zaman zaman kavgalar, tartışmalar ya da farklı adi suçlar meydana geldi. Millet olarak kahır ekseriyetle Suriyeli mültecilere “ensar” gibi davranmaya özen gösterdik, onların acılarını içimizde hissederek elimizden geldiğince yardımda bulunmaya çalıştık. Ancak zaman zaman tatsız hadiseler de duymuyor değiliz. Halbuki ferdi olarak işlenen bir suçu “muhacir”, mağdur durumdaki Suriyelilerin tümüne yüklemememiz lazım. Her toplumda olduğu gibi Suriyeliler arasında da yanlış yapan, kötü karakterli insanlar olabilir. Bu tip insanların hatalarını “kan davası” gibi görüp, hiçbir günahı olmayan diğer Suriyelilerden çıkarmaya çalışmak vicdanen, ahlaken doğru değildir…

Kaldı ki, İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Suriyelilerin karıştıkları olayların Türkiye’deki toplam asayiş olaylarına oranı yüzde 1,32’dir. Ve bu olaylardan büyük kısmı ise kendi aralarında yaşadıkları olaylardır.

FİTNEYE DİKKAT!

Türkiye bugüne kadar merhametine sığınan Suriyeliler için iyi bir imtihan verdi. Bütün dünyanın dikkatini çeken bu davranışımıza maalesef son zamanlarda gölge düşürebilecek gelişmelerin yaşandığını üzülerek görmeye başladık. Toplumu derinden üzen ve fitne fesattan kaynaklanan bu olayların yaşanmaması için hepimize görevler düşüyor. Bu insanlar keyiflerinden evlerini, mallarını, işyerlerini, tarlalarını terk edip gelmedi. Zulümden, tecavüzden, ölümden kaçıp ülkemize sığındılar. Bir çoğu hala çok zor şartlar altında yaşıyor. Lütfen kendimizi onların yerine koyalım ve Suriyeli kardeşlerimize öyle davranalım…

Ve tabii ki, “vatansız olmanın” zorluğunu, çaresizliğini görüp Rabbimize şükür ederek ülkemize sahip çıkalım…