Başbakan Erdoğan Dersim'deki katliamlar sırasında yaşanan bir olayı milletvekilleriyle paylaştı..

Başbakan Erdoğan partisinin Kızılcahamam kampının açılış konuşmasını yaptı.. Hedefinde ise Dersim isyanı ile ilgili "analar ağlasın" anlamında sözler sarfeden CHP'li Onur Öymen vardı.

30 yıldır 81 vilayette gözyaşı döken anaların olduğunu hatırlatan Erdoğan Necip Fazıl'ın Dersim isyanıyla ilgili bir yazısına yer verdi. İşte Başbakan Erdoğan'ın ağzından o korkunç olay:

Dereye saklanan 20 çocuk için öldürün emri

"Necip Fazıl üstad Dersim'deki manzarayı şu kelimelerle ifade ediyor:
'Mazgirt Persemek nahiyesinin halkı doğranmakta. Merhamet sahiplerinden biri bir ile 10 yaş arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet haber alınıyor. Çocukların öldürülmeleri emri veriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse zuhur etmiyor.

Emre uyan çıkmıyor

En katı yürekliler bile böyle müdafasız masum yavrulara silah kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. Tecrübe bir kaç defa akamete uğruyor. Ve hayli sıkıntı mevzuu oluyor.

Titreşe titreşe bekleyen çocukları öldürdüler

Nihayet karanlık suratlı bir adam bulunuyor. Ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masunun işini bitiriyor. Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmuştur.' Üstad Necip Fazıl..

Onların kendi çocukları öldürülmedi

Ne o tablonun savunulacak bir tarafı vardır ne de bugün yaşanan manzaranın. Kurşunların vızıltısını duymuyorlar, gözyaşlarına dokunamıyorlar, acıları hissetmiyorlar.

Analar yine ağlasın diyorlar

Biz analar ağlamasın dedikçe onlar bunu hafife alıyor. 'Anaların gözyaşlarını acılarını abartmayın' diyorlar. 'Geçmişte analar nasıl ağlamışsa bugün de ağlamaya devam etmelidir' diyorlar. Çünkü kendi çocukları böyle öldürülmedi. Çünkü onlar bunu yaşamadı yaşamadıkları için 'yaşasınlar' diyorlar.

Bugünkü nesillere söyleyecek sözleri yok

Gözyaşını gözyaşı ile besliyorlar. Öfkeye öfkeyle karşılık veriyorlar. Dünün nesline söyleyecek sözleri yoktu. Bugünkü nesillere söyleyecek sözleri de yok. Yarınki nesillere de yok.

Ermenistan dedik, 'Sevr' dediler

Türkiye'nin hangi meselesine elimizi uzatsak orada önümüze engeller çıkarıldı. Avrupa Birliği dedik, 'kimliğimiz tehlike altında' dediler. Kıbrıs dedik, 'milli menfaatlerimiz tehdit altında, peşkeş çekiyorlar' dediler. Komşularla sıfır problem dedik, 'eksen kayıyor' dediler.

Ermenistan dedik, 'Sevr' dediler. Çetelerle mücadele dedik, 'sakın ha dokunma' dediler. Hukuk dedik, 'yaklaşma' dediler. Demokrasi dedik, 'uzak dur, neyine lazım' dediler. Şimdi de Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci diyoruz, 'ihanet' diyorlar, 'hıyanet' diyorlar, 'müzakere, mütareke, bölünme' diyorlar.

Korkaklar zafer anıtı dikememiştir

Aynı siyaset, aynı tavır, aynı tutum ve üzülerek söylüyorum, aynı korkak yaklaşımı sergiliyorlar.Eflatun ne güzel söylemiş, 'korkaklar hiçbir zaman zafer anıtı dikememişlerdir'.

Fatih korksa İstanbul olur muydu?

Eğer Alparslan korksaydı Malazgirt olur muydu? Kılıçarslan korksaydı işgal orduları Anadolu'da durdurulabilir miydi? Selahaddin Eyyubi korksaydı ismi tarihe yazılabilir miydi? Orhan Gazi korksa Bursa, Fatih korksa İstanbul olur muydu? Pir Sultan korksa, Dadaloğlu korksa o muhteşem dizeler dillerinden dökülür müydü? Mimar Sinan korksa muhteşem minareler Anadolu'dan Rumeli'nden göğe yükselebilir miydi?

Mehmetçik korka Çanakkale'de destan yazılabilir miydi?

Mimar Hayrettin korksa azgın nehirlere bir gerdanlık gibi o köprüler kurulabilir miydi? Kahraman Mehmetçik korksa Çanakkale'de o destan yazılabilir miydi? Hasan Tahsin, Sütçü İmam, Nene Hatun, Şerife Bacı korksalar bu millet Kurtuluş Savaşı'nda istiklaline kavuşabilir miydi? Ve soruyorum sizlere Mustafa Kemal korksa bu cumhuriyet inşa edilebilir miydi? Merhum Menderes korksaydı bize bu demokrasi mirasını bırakabilir miydi? Merhum Özal korksaydı kendisine yapılan suikast girişimin hemen ardından 'Allah'ın verdiği ömrü O'ndan başka alacak yoktur' sözünü söyleyebilir miydi?''

Korkaklardan olmadık

Korku üzerine ülke inşa edilemez. Korku üzerine gelecek inşa edilmez. Korku üzerine demokrasi bina edilemez. Yedi yıl boyunca korkanlardan, korkaklardan olmadık. Allah'ın izniyle bundan sonra da korkmadan yolumuza devam edeceğiz. Gün akan kanı dindirme, annelerin gözyaşını bitirme günüdür. Bundan gerisi lafı güzardır.

Ekmek karne ile alınıyordu

Ülkenin diğer kesimindeki vatandaşlarım bunu bilmiyor olabilir. OHAL'in ne anlama geldiğini, nasıl bir uygulama olduğunu yaşamamış olabilir. Ekmek karne ile alınıyordu, çay gramla alınabiliyordu. 1940'ların CHP yönetimi altındaki Türkiye'sinden bahsetmiyorum. 1990'ların, 2000'li yılların CHP'li yönetimlerinden, MHP'li yönetimlerinden bahsediyorum. Şehirler arasında ancak konvoylarla seyahat edilebiliyordu.

Hassas değerler istismar ediliyor

Böylesine hayırlı, böylesine samimi ve kararlı bir girişim karşısında bile ülkenin, milletin hassas değerleri istismar ediliyor. Oy avcılığına kurban edilmek isteniyor. Habur Sınır Kapısı'nda yaşanan manzara ne kadar nahoşsa, ne kadar istismarsa, ne kadar tahrikse açık söylüyorum bir şehit annesini elinden tutarak Meclis'e taşımak, ona orada slogan attırmak, onun üzerinden şehitlerimizi ve şehit ailelerimizi istismar etmek de o kadar nahoştur, o kadar istismardır, o kadar provokasyondur.

Editör: TE Bilisim