27 Haziran’da yapılan AK Parti İstanbul 3. Olağan İl Kongresinde aday olan Metin Külünk’ün kongre sonrası kişisel web sitesinde kongre ve gündem ile ilgili yazdığı yazı;

 

ADALET VE VİCDANIN ADIYIZ

Açıktır ki tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar düzleşen dünyamızda, insanlığın ihtiyaç duyduğu tek hakikat ADALET ve SEVGİ'dir.

Değerli kardeşlerim hepinize yürek dolusu selam ve sevgilerimi sunuyorum. 

Dünyamız büyük bir hızla değişiyor; biz görmek istemesek de, değişmiyor desek de değişiyor. Hem de hiç olmadığı kadar büyük bir hızla değişmekte, değişecek. Mevcut dengeler yerinde oynadı. “Öyle bir küresel kriz ortamından geçmekteyiz ki, sadece yeni bir dünya düzeni oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda sistemin oyuncularını, teknolojinin gelişimini, hükümetlerin rollerini ve şirketlerin yapı ve yönetimlerini değiştirecek.” Finans ekonomisi çökerken arkasında bıraktığı büyük boşluk yeniden devletler tarafından doldurulmaya çalışılıyor. Artık “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” devri sona eriyor. Bu noktada Türkiye’de siyaset başta olmak üzere, askeri ve sivil bürokrasi, STK’lar, iş dünyası hatta bireyler dünyanın alacağı şekle göre fikri hazırlıklar yapmak zorundadır. Türkiye, bu süreçte kesinlikle 1990’larda yaşadığı süreci tekrarlamamalıdır. Türkiye, iç barışı ve huzuru sağlayarak köklü politik ve kurumsal dönüşümleri hayata geçirerek, bir an önce değişen dünyaya ayak uydurması gerekmektedir. Türkiye’nin değişen dünyaya en büyük hediyesi “ADALET” ve “SEVGİ” olacaktır. Açıktır ki tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar düzleşen dünyamızda, insanlığın ihtiyaç duyduğu tek hakikat ADALET ve SEVGİ’dir.  

Bugün, dünyada bir milyara yakın insan aylık 1 doların altında yaşıyorsa, sözün bittiği noktadayızdır. 2001 yılında 6 milyar olan dünya nüfusunun, 2025 yılında 8 milyara çıkması bekleniyor. Bu nüfus artışının % 95’inin ise fakir ülkelerde olması beklenmektedir. Bugün dünya nüfusunun yarısından fazlası, şehirlerde yaşamaktadır. Bu şehirlerde yaşayan nüfusun çoğu da yetersiz sağlık ve çevre koşulları içerisinde yaşama çabasındadırlar. İnsan nüfusunun dörtte biri yeterli barınma, yiyecek, su ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksundurlar. Yaklaşık 1 milyar insanın okuma ve yazması yoktur. Gelişmemiş ülkelerde her üç kişiden biri kırk yaşına ulaşamadan hayata gözlerini yummaktadır. 1965 yılında, dünyanın en zengin % 20’lik kesimi ile en fakir % 20 arasındaki gelir farklılığı 30 kat iken günümüzde bu fark 60’a kadar çıkmıştır. Kısacası, aramızdaki bazı farklılıkları ya da sınırları kaldırırken diğer yandan daha derin sınırlar açıyoruz. Savaşlar, göçler, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve kalkınma yolunda atılan bencilce adımlarla geleceğimizi ve gelecek nesilleri tehlikeye atıyoruz. Dünyamız sahip olanlar ile olmayanlar gibi son derece tehlikeli bir ayrıma doğru gidiyor. 

Dünyanın ihtiyaç duyduğu gelir dağılımında adalet, toplumsal adalet, hukukta adalet ancak Türkiye tarafından sağlanacağına inanmaktayız. Çünkü Türkiye’nin üzerinde yaşadığı Anadolu coğrafyası, “Adalet” olgusunun rahmidir. 2023 Türkiye’si ADALET üstüne inşa edilmelidir. İşte bizim siyaset mücadelemizin asli unsuru da budur. 

Bu çerçevede 27 Haziran’da milletimizin sahibi ve kurucusu olduğu AK PARTİ adına yeni bir güzelliğe daha birlikte imza attık. Taban demokrasisinin, kurucu ruhumuzun yaşadığını, milletin iradesine set çekilemeyeceğini bir kez daha en veciz şekilde hissettirdik. Milletimizin asil duygu ve gönül bağının bir eseri olan AK PARTİ’de, o duyguyu yeniden hissettirdiniz. “Adalet” ve “Vicdan”ı bir kez daha hatırlattınız. 14 Ağustos 2001 tarihinde, 28 Şubat’ın o acı veren gölgesi siyasetin üzerindeyken, milletimizin duygu merkezi AK PARTİ olmuştur. İşte bizim 27 Haziran’daki çıkışımız böyle bir duygunun ve vicdanın eseriydi. O gün, o duygunun ve vicdanın adı idik, olmaya da devam edeceğiz. Bu duyguyu ve vicdanı kaybettiğimiz an, durduğumuz yeri terk ettiğimiz an olacaktır. Bu bilinçle yürümeye devam edeceğiz. 

27 Haziran, İstanbul’daki cümle varlığı emanet bilme ruhunun bedene dönüştüğü gün olmuştur. Biz kongremizi 10 Haziran günü Cevahir otelde onbinlerin katıldığı bir şölenle kazandığımızı ilan etmiştik. Eminim ki, 10 Haziran’da ortaya çıkan heyecan ve coşku tüm İstanbul’u sarmıştır. Geçen süre bizi bu konuda yanıltmadı. Bunun neticesindedir ki 27 Haziran günü partili diğer kardeşlerimizin aldığı her türlü önlem getirme çabası kifayetsiz kalmış ve teşkilatımızın kurucu ruhu kardeşlerimizle birlikte Abdi İpekçi’den İstanbul’un üstüne yeniden bir güneş gibi doğmuştur. O gün bizimle birlikte salonda olan binler, dışarıda kalan, mühürlü kartları olmadığı için geri çevrilen binlerce kardeşime, telefonlarda gözyaşlarından yankılanan sesleri ile bizlere destek verenlere, mesajları ile salondaki varlığımıza güç katan can kardeşlerime teşekkür ediyorum. Kongre divanına sunduğumuz listemizdeki 353 aslan yürekli kardeşime teşekkür ediyorum. O listede AK PARTİ’nin kurucu ve yenilenen ruhu yaşıyordu. Bize verdikleri oylar ile tabanın sesine kulak veren 157 delege kardeşimize, attıkları boş oylarla adalet ve vicdanın sesini dinleyen gizli kahramanlara, kalpleri bizimle birlikte olup, baskıdan ve tehditten dolayı bizlere oy atamayan kıymetli delege kardeşlerimize ve bize oyunu vermese de diğer delege kardeşlerimize teşekkür ediyorum.  

Taban demokrasisi, hak, hukuk ve adalet adına çıktığımız bu yolda, sevgi ve muhabbetlerini samimi olarak ileten binlerce kardeşime yüreğimin kapıları her daim açık olacak. Bu yürüyüşümüz uzun solukludur. Bu millet, vatan ve coğrafyanın anlamını bilerek yürüyüşümüze devam edeceğiz. 27 Haziran günü AK PARTİ’nin gerçek sahipleri kendilerini gösterdi. Salonda her kesimden gördüğümüz sevgi seli, yolumuzun hak olduğunun en açık kanıtıydı. Biz başkalarının var ol demesiyle değil, “Milletimizin Ol dediği yerde Olarak” kongre salonuna girdik ve ALNIMIZ AK OLARAK ÇIKTIK!  

27 Haziran günü dağın arkasındaki sıkıntıları bildirdik ve okuduk. Biz vazifemizi yerine getirdik. Tebliğimizi yaptık. Bizim için önemli olan sözü söylemekti. İstanbul’un sahipsiz olmadığını, kurucu ruhun yaşadığını da cümle aleme gösterdik. Umarım ki kardeşlerimiz mesajımızı doğru olarak almıştır. Ama sanılmasın ki onları bu coğrafyanın galibiyet arayışında yalnız bırakacağız. 27 Haziran itibariyle yükümüz daha da ağırlaşmıştır. Güneş bir kere doğmuştur, artık ışığını ve ısısını paylaşma zamanıdır. Hiç heyecanımızı kaybetmeden yürüyeceğiz. Sohbetlerimizi birbirimizi ve hiç kimseyi incitmeden, kırmadan hep güzel sözlerle yapacağız. Bulunduğumuz semtlerin emin, doğru ve güzel söz tebliğ edenleri olacağız. Bizden kötü söz duyamayacaklar. Biz söz verdik: hep iyi ve güzel söz söyleyecek, kimseyi eksiklik ve yanlışlıkları ile kınamayacağız, ancak doğruyu da söyleyeceğiz. Bu küresel şehrin malı ve canı bize teslim edilecek kadar emin insan olacağız. Asla kimsenin arkasından eksikliklerini, yanlışlarını konuşmayacağız, ne söylenirse söylensin hep iyilikten öte sözümüz olmayacak, biz yenileyen olacağız. O nedenle 3 kez dedik ki: ŞAHİD OL YA RAB!

 

Değerli kardeşlerim,

 

Eksiklikleri örtmede gece gibi olacağız. Güneş hiç yaratılmış ayırt etmez. Sabah hep geceden sonradır. Sabır, sükûnet ve kardeşlik ne kıymetlidir. Biz, peşin peşin herkese ama herkese hakkımız helal ettik. Hiç şüpheniz olmasın ki bize sevgi düşer, bize adalet düşer, bize dostluk düşer, bize candaşlık düşer. Biz, siyaseti hizmet sanatı biliriz, biz insan ve adalet merkezli bir medeniyet tasavvurunun inanmışlarıyız. Biz, AK PARTİ’nin bu ülke için öneminin farkında olarak varız. Biz hep adalet diyeceğiz, biz hep tabanı anlamak diyeceğiz, biz istişare diyeceğiz, biz akıl kalabalıklarından milletimiz için eser çıkaracak düşünceler diyeceğiz biz daha çok demokrasi diyeceğiz. Adaletle barışık demokrasi diyeceğiz. Demokrasiye daralan milliyetçiliği, ben merkezli, otokrat elbise giydirilmesine hayır diyeceğiz. Biz de kırılmak, gücenmek ve küsmek yok, olamaz. Kimse, bizim AK PARTİ’nin birlik ve beraberliği ile ilgili duygu ve düşüncelerini sorgulayamaz. Bu süreçte bir tek beklentimiz var: Kimseye zulüm edilmesin. Her kim bu süreçte zulüm etmeye kalkışırsa karşısında bizi bulacaktır. Umarız ki böyle bir durum yaşanmayacaktır. ADALET VE VİCDAN ZULME GALEBE ÇALACAKTIR. Yunus Emre der ki “Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan halka müderris olsa hakikatte asidir.” Bu bize gerçek humanizmanın bütün insanlığı ADALET ile kucaklamaktan geçtiğini de tavsiye etmektedir. Yine Koçibey, “İntizam, akvali fukara padişahlara mucibi cennettir” diyerek ve Nabi, “Adalettir asl-ı nizam-ı alem, adaletsiz saltanat olmaz, muhkem.” Derken ve Şeyhoğlu “ Padişahlık baki olur küfr ile adalet olacak ve illa baki olmaz iman ile zulüm olacak.” Mısrasıyla, adaletin mülkün temeli olduğunu bizlere en veciz şekilde hatırlatmaktadırlar. Biz ADALET ehli insanlar olacağız. Biz, hep birlik dedik, diyeceğiz. 37 yıldır yüreğimiz hep güneşten beslendi, hep güzel ülkemizde doğrunun ve iyinin mücadelesini verdik ve de vereceğiz. Biz hep ülkemizi sevdik. Biz hep insanımızı sevdik ve inandık. Anadolu kadar mert, İstanbul kadar beyefendi olma yolunda var olduk var olacağız. Siyasetteki varlık nedenimiz musalla taşından yüzümüzü açıp baktıklarında yüzüne bakılabilir insan olmaktır.

 

27 Haziran artık geride kalmıştır. Seçilen arkadaşlara başarılar diliyorum. Güneş bir kere doğmuştur. Önümüze bakacağız. Bu süreçte kendimizi yenileyeceğiz. Biz dünyamızı serçe misali değil kartal olarak anlamlandıracağız. Yükseleceğiz ve yüksekten her ayrıntıyı göreceğiz. Biz demokrasi demeye, parti içi adalet ve hak demeye devam edeceğiz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacağız. Saflarımızı kaybetmeden ama sıklaştırarak; bu ülke, bu millet ve bu coğrafya için iyilik yarışına devam edeceğiz. Bu yolda Rabbim ruhumuzu temiz tutmamızı nasip eylesin, yolumuz açık olsun. Sizden tek ricam 27 Haziran’daki tebliğimize halel getirmeyecek bir kardeşlik ve sahiplik bilincidir. Tüm kardeşlerime bu bilince sahip olduklarından dolayı teşekkür ediyorum. Şunu bilin ki, sizin vicdanınızda yaşamak Metin Külünk’ün hayat felsefesinin kendisidir.

 

BİZ ANADOLUYUZ.

Her kim dostu sever ise dosttan yana gitmek gerek, işi gücü dost olunca.

Analık etmişiz onlarca medeniyete.

İnsanız hediye etmişiz onca güzellikleri birbirimize.

TARİH bizimle anılmış/anılacak.

Toprağın altında kalan ile üstünde olan ne varsa hepsi bizim.

TOPRAĞIMIZLA BARIŞIN ADIYIZ.

Biz, Yunus Emre’yiz:

“Duruş, kazan, ye, yedir bir gönül ele getir.

Yüz Kâbe’den yeğrektir bir gönül ziyaret”

ve

“Yetmiş iki millete kurban ol aşık isen.

Tâ aşıklar satında olasın sadık.”

Yunus’tan bize bırakılan miras.

BİZ,  BÜYÜK TÜRKİYE’YİZ.

Yoksulu kalmayan,

Dünyanın 500 büyük şirketi içinde onlarca şirketi olan.

İnsan bedeninin ve kalbinin birlikte huzur bulduğu,

Küresel markalar üretmiş,

Milli geliri trilyon doları aşmış,

İnsani gelişmişlikte dünyanın ilk beş ülkesi arasında yer alan.

Gelecek 1000 yılı konuşan bir TÜRKİYE’yiz.

Halkımızın birikimlerinin ve deneyimlerinin siyasete yansıdığı,

Ayırt etmeyen / Kucaklayan,

Siyasi partilerin sivilleştiği,

Demokrasinin kurumsallaştığı ve insanileştiği,

Güce dayalı demokrasi anlayışından insani demokrasiye geçildiği,

Liyakat ve ehliyetin demokrasinin merkezi olduğu,

Buyurgan yönetim biçiminden, taban demokrasisinin esas olduğu ve bunun için,

Nasıl bu mevcut anayasa ile çağı yakalamak mümkün değil ise, ORTAK KADERİMİZ ve ZAMANIN RUHU’na uyumlu bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız olduğu gerçekse, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanununu da Zamanın Ruhuna uygun dönüştüren bir TÜRKİYE.

Ortak KADER’ine inanmış,

Ortak iyileri ile muhteşem geleceğine yürüyen

TÜRKİYE.

 

Allah’a emanet olunuz.

 

Metin Külünk

06.07.2009

Editör: TE Bilisim