Çok uzun zamandan beri, bir eylemde en çok kaybın verildiği yerin Reyhanlı olduğunu sanıyorum. Hafızamı yokladığımda bu çapta ölü ve yaralı sayısını hatırlamıyorum…

Bu da gösteriyor ki; “sonu nereye varacaksa varsın” türünden bir eylem. Hani derler ya, “kaybedecek bir şeyi kalmayandan korkmak lazım”. İşte bu eylemi yapanların da artık kaybedecek bir şeyleri kalmamış…

Olaydan sonra Reyhanlı’ya giden ve orada edindiği bilgiler ışığında açıklamada bulunan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın verdiği adres; Suriye… Yani; kaybedecek bir şeyi kalmayan Esed.

Her geçen gün ülkesinde sıkışan Esed’in zamana ihtiyacı var. Kazanacağı zaman kendisini kurtarmaya yeter mi, yetmez mi o ayrı bir konu ama “denize düşen yılana sarılır” misali, Esed’in gözü artık dönmüş durumda. Gözü dönmese Türkiye gibi bir ülkeyi karşısına almaya cesaret edebilir miydi?

Ülkemiz gerçekten çok kritik bir süreçten geçiyor. Türkiye’nin imtihanı keşke sadece Suriye ile olsaydı...

Bakın; 30 yıldan beri akan kanın durdurulması, 40 bin insanın kaybedilmesi gibi Cumhuriyet tarihinin önemli bir sorununun çözümüyle uğraşıyor Türkiye. Herkes bütün enerjisini bu çözüm sürecine odaklamışken birileri dikkati başka yöne çekmeye çalışıyor…

Reyhanlı saldırısının zamanlaması ilginç olsa da, eylemin kendini göstere göstere geldiği de bir gerçek. Akçakale, Cilvegözü gibi yerlerdeki patlamalar Reyhanlı’nın habercisiydi. Bu kadar
büyük bir eylem beklenmiyor olabilirdi ama sonuçta birileri boş durmuyordu...

Yine Başbakan Yardımcısı Atalay’ın açıklamasına göre olayla ilgili gözaltına alınanlar var.Zamanında müdahale edemediği için eleştirilen istihbaratı, olayın faillerini ya da işbirlikçilerini bu kadar kısa sürede ortaya çıkardığı için kutlamak lazım…

Şimdi burada halkımıza önemli bir görev düşüyor; sağduyulu olmak...

Bu olaydan en fazla Suriyeli sığınmacıların rahatsız olduklarını, üzüldüklerine inanıyorum.Kendimizi bir an onların yerine koyalım. Ülkemizde her türlü şiddete maruz kalıp, can havliyle başka bir ülkeye sığındığımızı düşünelim…

Bu insanlar ölümden, tecavüzden velhasıl her türlü şiddetten kaçıp bize sığınmışlar. Onlara zulüm edenlerin yaptığı yanlışın bedelini yine onlardan almaya kalkmak ne kadar doğru olur acaba? Yurtlarından, yuvalarından mahrum bırakılmış, çadır hayatına razı gelmek durumunda kalmış bu insanlara bir darbe daha vurmak hangi insanlığa sığar?

Aralarında çürük elmalar yok mu? Elbette olacak ama bize düşen görev “yaşla kuruyu” ayırt etmek. Suriyeli sığınmacılar bizim misafirimiz, hem de “keyif olsun” diye değil zulümden kaçarak ülkemize gelmiş konuklarımız. Üstelik bir çoğu bölgede oturan insanların yakın akrabası…

Bu nedenle “Reyhanlı tahriklerine, aman dikkat” diyoruz…

ÇİRKEF BİR SİTE

Öte yandan çirkef bir sitede Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (SAV) ile çok çirkin sözler sarf edilmiş. Reklamı olsun diye adını vermediğim bu siteyi kınıyorum ve “Müslümanım” diyen herkesin de kınamasını sonra da Allah’a havale etmesini bekliyorum…


İstanbul Times / Müslüm AKTÜRK