Türkiye Cumhuriyeti Devletine, milletine, kurumlarına, kurucu liderlerine, ordusuna kripto (gizli) bir şekilde bizdenmiş gibi davranarak yaşayan ve zamanla ilmek ilmek bir örümcek gibi çalışarak yönetimleri ellerine geçirerek bugün bizleri bir virüsün yaptığı gibi kanserli vücutlara dönüştürdüler. İnsan vücudunu devre dışı bırakır gibi Türkiye Cumhuriyetini bir yılanın kabuk değiştirmesi gibi tasfiye ediyorlar… Yani TÜRK HALKINI açık açık yok etme planı devreye girmiş bulunmaktadır. Dönüp bir geçmişe ve bugüne bakarsanız hep zarar gören, asimile edilen, devşirilen, yok sayılan, horlanan ve en sonunda yok etmeye gidilen bir süreci yaşıyoruz…
Bütün paraleller hep aynı kaynaktan beslenmiş, eğitim görmüş, birbirlerinin dostu veya düşmanı gibi gösterilerek bütün hesapları hesaplayarak sistemi kontrol eden bir hale gelmiştir. Öyle bir örümcek ağı kurmuşlar ki; bukalemun gibi her kılığa girmişler en iyi dinci onlar, en iyi millici onlardan, en iyi Atatürkçü onlardan, en iyi solcu ve en iyi sağcıda onlardan hatta en iyi TÜRKÇÜ ve batılı, çağdaşta onlardan olunca, sonunda hep kazanan onlar olmuştur. Yani anlayacağınız danışıklı bir dövüşle karşı karşıyayız…
Paralellerin sözünü ettiği “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı” olarak yetişmiş ve bugün 1923 devrimi ile kurulmuş cumhuriyeti değiştiren kadrosuna bakınca 1960`lardan itibaren MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ (MTTB) isimleri şimdi nerelerde diye bakacak olursak “örümcek ağını” ne güzel ördüklerini görebiliriz. 1960-70`li yıllarda Milli Türk Talebe Birliği`nde üye olan, görev alan kadroların büyük bir kısmı da bugün AKP iktidarının önemli makamlarındadırlar. Bunlara örnek olarak;
Cumhurbaşkanların; 11`inci ABDULLAH GÜL (MTTB`de Merkez İcra Konseyi Muhasibi, İcra Konsey Üyesi, Genel Yönetim Kurulu Üyesi veTiyatro Müdürü),
12`inci Cumhurbaşkanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN (MTTB`de Tesisler Müdürü Yardımcısı, Kültür Müdürü),
Başbakan yardımcılığı yapan BEŞİR ATALAY (MTTB üyesi),
Başbakan Yardımcılığı yapan BÜLENT ARINÇ (MTTB faaliyetlerine katıldı.),
Başbakanlık yapan AHMET DAVUTOĞLU (MTTB faaliyetlerine katıldı.),
Devlet bakanlığı yapan ÖMER DİNÇER (MTTB Dış Temaslar Müdür Yardımcısı),
AKP Genel Başkan Danışmanı ve milletvekili AKİF GÜLLE (MTTB Samsun Başkanı),
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı KADİR TOPBAŞ (MTTB Orta Öğretim Komitesi Üyesi),
Konya Belediye Başkanı TAHİR AKYÜREK (MTTB Eğitim Müdür Yardımcısı, Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Muhasibi), v.b çoğaltabiliriz.
RABITA olarak duyduğumuz bu ismin açılımı “RABITAT AL –ALAM AL – İSLAMİ” Suudi ARABİSTAN`ın dünyaya “ VAHABİ- SELEFİ İSLAMI” ihraç etmek, “dar-ül harp” yani, Müslüman ama yeteri kadar İSLAMLAŞMAMIŞ ülkelere şeriatçı damarları beslemek, İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamak üzere oluşturduğu bir örgütlenme yapılanmasıdır. Bu örgütün arkasında ise İNGİLİZ- AMERİKAN VE İSRAİL`in kontrolünde yapılmaktadır. Kimin eli kimin cebinde değil mi?
12 Eylül darbesi ile iktidar sahibi olan TURGUT ÖZAL aslında başarıyı ortada bırakılmayan siyasete borçludur. Özal ANAP`ı kurduğunda seçimlere girerken karşısında hiçbir rakip yoktu. Lider olarak anılan BÜLENT ECEVİT, NECMETTİN ERBAKAN, SÜLEYMAN DEMİREL, ALPASLAN TÜRKEŞ gibi kitle oylarına sahip isimler siyasetten darbeyi yapanlar tarafından men edilmiş ve partileri kapatılmıştı.
Bunu yapanlar 12 Eylül öncesinde oluşturulan tablo askeri darbe sonrasında NATO`nun belirlediği “YEŞİL KUŞAK PROJESİNİ” Sovyetler Birliği`ne karşı uygulanmış bir projenin saç ayağıydı.
Şimdi NATO`nun ve Batının yeni belirlediği düşman olan Müslüman ülkelere saldırabilmesi için onlar gibi düşünen yapıları siyaseten ortaya çıkartıp bu pazarlamayı yapması gerekiyordu. Son 36 yıl süresince yapılan budur. Bu süreçte başı çeken ADNAN MENDERES – SÜLEYMAN DEMİREL – TURGUT ÖZAL – ABDULLAH GÜL –AHMET DAVUTOĞLU VE RECEP TAYYİP ERDOĞAN`la paralellerin örümcek ağı TÜRKİYE üzerine örülmeye devam ediyordu.
Turgut ÖZAL ve ANAP`ın yarattığı borçlanma ekonomisi ve teröre karşı taviz politikaları bir müddet sonra Türkiye`de siyaset yapanların politika üretmelerini zorlayacaktı. Özal`la başlayan borçlanarak yaşamak bugün en iyi AKP tarafından uygulanmakta olup, IMF BORÇU bitirilmiş gibi gösterilerek her şeyin yabancılara satılmasıyla başka bir boyut kazanmıştır. Tıpkı DUYUN-U UMUMİYE benzeri duruma TÜRKİYE düşmüştür. Buna da yabancı sermaye denilerek yeni cicili bicili sıcak para kılıf bulunmuştur. Bugün TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ VATANDAŞLARI tıpkı OSMANLI`nın son yıllarında olduğu gibi borç batağına saplanmıştır. Borç yiğidin kamçısıdır misali borcu verenler kamçıladıkça Türkiye`nin birikimi el değiştirmektedir. Bugün devasa OSMANLI İMPARATORLU`nun borcunun iki katına yakın borcu vardır. Ne hikmetse bu borçlanmayı hep Müslümanlık adın altında siyaset yapanların yapmış olması dikkate değer değil mi?
Millilik kavramının yok olduğu millet kavramının çözülme yaşadığı bu dönem TÜRKİYE CUMHURİYETİ`nin yıkımına hatta devlet ve millet olarak tarih sahnesinden din uğruna silinme riskiyle karşı karşıya olduğu bir dönemdir.
1980`lere gelindiğinde ortaya çıkan sonuç şunu göstermektedir. Her ne kadar 12 Eylül Darbesi`nin ABD`nin isteği ve doğrultusunda yapıldığı gerçeğini ABD`nin “YEŞİL KUŞAK” veya 1987 yılında NATO`nun konsept değişikliği ile yeni düşman konseptinde “KIRMIZI KUVVETLER” yerine “YEŞİL KUVVETLER” tanımlamasına dönmüş olması 12 Eylül darbesinde sadece itham edilmesi gereken ABD`nin yanında SUUDİ-VAHHABİ finansmanını dikkate almak gerekiyor.
Suudi Arabistan`ın stratejik petrol zenginliği ve mali gücü karşısında ABD nazarında daha etkin olduğunu unutmamak gerekiyor. Dönelim 12 Eylül askeri darbesine; GÜNEYDOĞU ANADOLU bölgesindeki ŞEYH SAİT modelli yurt dışı destekli bölücü, Kürtçü isyan adına önderliğini TERÖRİST BAŞI BEBEK KATİLİ ÖCALAN`ın yaptığı bir terör grubu 1984`te silahlanıp dağa çıkarak savaşmaya başladı. 12 Eylül darbesi ve SUUDİ Finansmanlı ANAP hükümetinin TÜRKİYE `ye yıllarca unutulmayacak en büyük armağanı hiç kuşkusuz PKK DAĞ TERÖRÜDÜR. Bugün bunun karşılığının devamı ise AKP ile PKK ŞEHİR TERÖRÜNE dönüşüyor. Örümcek ağı çocuklarımızın kanlarıyla paralel örümceklerin iktidarında gözümüzün içine baka baka ESAS OĞLAN EDALARI ile örülüyor değil mi?
1980-83 yılları arasında hatta 1985 yılında kadar ANAP hükümetini ayakta tutmak ve TÜRKİYE`de yaşananların temelini atmak için, SUUDİ FİNANSMANI RABITA ÖRGÜTÜ vasıtasıyla TÜRKİYE`ye sermaye akıtılarak ANAP üzerinden VAHHABİ – SELEFİ felsefesine yakın özel insanlar yetiştirilerek TÜRKİYE`de devlet kadrolarına yerleştirildiler. Hatta askeri yönetimin sürecinde DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI`na bağlı cami imamlarının maaşlarını bizzat RABITA ÖRGÜTÜ tarafından ödendiği ortaya çıkınca gazete manşetlerinde epeyce ses getirecek şekilde yer almıştır. Artık bugün diyanet işleri başkanının söylemlerinin İSLAM DİNİ ile alakası olmadığını daha iyi anlarsınız herhalde…!
12 Eylül Askeri darbesinin gerekçelerinden birisi olan KONYA MİTİNGİ, mahkeme safahatında yer almasına rağmen SOLCULAR, ÜLKÜCÜLER gibi İDAM CEZALARI süreciyle sonuçlanmamıştı. 12 Eylül Askeri darbesi yargılamalarında kendilerini ÜMMETÇİ, HİLAFETÇİ diye tanımlayan cemaatler veya radikal gruplar mahkemelerde yargılanmalarına rağmen, müebbet hapis veya idam cezası alamdan bir müddet sonra serbest bırakılmışlardı. Çok ilginç değil mi? Herkes ipe giderken RABITA örgütüyle iş birliği yaptıkları kayıt altına alınmış olan yapıdan hiç kimse İDAM CEZASI almamıştı. Üstüne üstelik TÜRKİYE CUMHURİYETİ`ni yıkacağız dedikleri halde…!
Aslında SUUDİ parasıyla yaptırılırken; MERKEZ SAĞ`ı devre dışı ederek ele geçirme ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ çizgisinde de siyaset yapan CHP`nin tek başına iktidar olmasının önünü ve yükselen TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ dalgasının önüne geçmeyi amaçlamıştı. Netice olarak tüm siyasi yapılar tarumar edilirken MİLLİ SELAMET PARTİSİ franksiyon ve cemaatler süreçten zarar görmeden, kendi adamları TURGUT ÖZAL`ın başbakanlığı ve kadrolarının devlete yerleştirildiği kendi adlarına bol kazanımı olan bir dönemi 12 Eylül askeri darbesiyle sağlanmış oldular… Aynı oyunu bu sefer Fetullah Gülen`in kadroları AKP ile birlikte bugünde yapmadılar mı?  
“ANAP`ın kuruluş paralarının yarısını TURGUT ÖZAL ABD`den getirdi.” Bu cümleyi bizzat ANAP kurucuları arasında yer almış BEDRETTİN DALAN tarafından 22 ARALIK 2010 tarihinde açıklamıştı.
Sonrasında DALAN daha ilginç bilgiler veriyor. “ANAP`ın kuruluş paralarının diğer yarısını ben İSTANBUL`da İŞADAMLARINDAN topladım. Seçimlerde % 14 oy almamıza rağmen, % 34 olarak ilan edildi. Yani hile yapıldı.” Demişti. Sanki bugün değişen ne var?
ANAP`ın kurucularından BEDRETTİN DALAN ağzından; “1986 yılında ÖZAL ABD`de uzun süre eğitime tabii tutuldu. Gelince İSTANBUL ORDU EVİNDE 9. Katında toplandık. ÖZAL, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ`ni yıkıp yerine ANADOLU İSLAM KONFEDERASYONUNU kuracağız.” Deyince:
Ulan hain. Ben hainlerle işbirliği yapmam diye karşı çıktım. Sakin ol, benden sonra BAŞBAKAN, CUMHURBAŞKANI belki de PADİŞAH olacaksın.” Dedi.
Sonrasında BEDRETTİN DALAN ve ÖZAL`ın arası açıldı. DALAN ANAP`tan istifa etti.
Bugün yaşananlar o gün yaşananların ve ABD KURGULU – SUUDİ ARABİSTAN FİNANSMANLI oyunların hala devam ettiğini göstermektedir. Fakat basında bu görüşme, “ÖZAL ile DALAN tartışarak ve bir daha görüşmemek üzere ayrıldılar”, olarak geçti.
İşte bu para RABITA tarafından verilmiş ve TÜRKİYE`nin köklerine dinamit koyulması için kullanılan paraydı. KORKUT ÖZAL`ın yaptığı meslek belli olmasına rağmen bugün için servetinin kaynağını açıklayamayacak kadar para ve menkule sahiptir. KORKUT ÖZAL`ın, “İSLAM KALKINMA BANKASI`na bir süre danışmanlık yaptığını unutmayalım. Yani KÜRT, ERMENİ, ARAP ittifakı TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ yok etmek için TÜRKİYE`de ASKERİ DARBEYİ açık ve net olarak kullandılar.”
ANAP DÖNEMİNDE VAHHABİ YASİN EL KADI`yla ilişki içersinde bulunan TOPBAŞ ismini ANAP`ın İSTANBUL İl Başkanı olarak rastlıyoruz. YASİN EL KADI Amerika suçlu diye ararken onu koruyan ve aslında TÜRKİYE`ye gönderilen artı parası ile RECEP TAYYİP ERDOĞAN FİNANSE edilmiştir. Tarihler 1987 yılını gösterdiğin ortaya çıkan önemli bilgi:
Yeni ATATÜRKÇÜLERİMİZDEN Başbakan TURGUT ÖZAL`ın biraderi “Eski siyasetçi ve yeni milyarderlerden KORKUT ÖZAL, dinsel amaçlı bir vakıf daha kuruyordu. Vakfın adı “ÖZ – BA”… Öteki kurucular, BAHATTİN BAYRAKTAR, TALAT İÇÖZ, MURAT MEHMET ÖZAL VE MUSTAFA ALİ ÖZAL…
Vakfın, dinsel törenler düzenlemek, “Mescit, cami ve Kur`an kursu açmak” dışında bir başka amacı da vardı. Bu da yüz kızartıcı olmayan bir suçtan para cezası alanlara yardımcı olmak!
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sürecinde geçen isimlerin akrabaları 1980`lerde TOPBAŞ AİLESİ ve YASİN EL KADI ilişkileri bugünlere değin gelirken; 1980`lerin başbakanı TURGUT ÖZAL`ın kardeşi KORKUT ÖZAL üzerinden yürütülen EL KAİDE, RABITA paralarıyla TÜRKİYE`ye yerleşme bugünlerde bir farkla hemen hemen aynı isimler üzerinden bu sefer dönemin başbakanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN`ın oğlu BİLAL ERDOĞAN üzerinden yürütüyorlar… TÜRGEV size yabancı geliyor mu?
ANAP HÜKÜMETİ, 14 Aralık 1983 günü göreve başlamıştı. 16 Aralık 1983 tarihli kararname ile SUUDİ –TÜRK FİNANS KURUMLARI” na yasal olanak sağlıyor. “FAİSAL FİNANS KURUMU” ile “AL BARAKA ÖZEL TÜRK FİNANS KURUMU” bu tarihten sonra kuruluyorlar.
Daha sonra “ARAPLARA MÜLK SATIŞI” gündeme geliyor… Boğaziçi`nde önce “SEVDA TEPESİ” satılıyor. Tepeyi alan, SUUDİ ARABİSTAN Veli ahtı ABDULLAH BİN ABDÜLAZİZ bununla da ilişkileri bitmiyor. Tapu işlemleri, tapu siçil muhafızlığı yerine, İSTANBUL ANAKENT BELEDİYE BAŞKANI DALAN`ın makam odasında yapılıyor. Bundan sonra SUUDİ ŞİRKETLERİ, ANAP İstanbul Anakent Belediye Başkanı DALAN ve ANAP İZMİR il Başkanı ATİLLA YURTÇU ile ortak işlere giriyorlar. O günden bugüne ne değişti?
Korkut ÖZAL, “İSLAM KALKINMA BANKASI`na danışman olarak atanıyor. Aynı günlerde, kardeşi başbakan ÖZAL, İslam Kalkınma Bankası`nı verdiği bağışıklığı sağlayan yasa tasarısını Bakanlar KURULU`na sunuyor!
Suudilerle ticari ortaklıklar… bu ortaklıklar aracılığı ile elde edilen milyarlar ve bu milyarların bir kısmı ile kurulmuş “DİNSEL MOTİFLİ VAKIFLAR”… Bu vakıfların aracılığı ile açılan Kur`an kursaları, camiler, mescitler, düzenlenecek törenler, verilecek burslar… bugünde bu din tüccarlığı yapılmıyor mu sanıyorsunuz?
Bunun için “SIKMA BAŞLI GENÇ KIZLARI” kendilerine siper edip, bir siyasal eyleme girişen çevreleri hiç yadırgamıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığından“FETVA” isteyen ANAP Genel Başkan Yardımcısı`nın bu sözlerine de hiç şaşırmıyoruz. Güvendikleri dağlar ve para dünyalıklarına katıyorlar… Sanki bugünde fetvalarında DİNLE alakası var mı?
Bunlara güvendikleri içindir ki; Cumhurbaşkanı`nın öğretmenler gününde yaptığı konuşmanın içine dinsel amaçlı ekler yapıp, bu konuşmayı 500 bin tane basarak, bütün okullara ve bütün öğretmenlere gönderiyorlar. Bunun içindir ki; “MİLLİ TARİH” adını verdikleri tarih kitaplarının kapaklarına “cumhurbaşkanlığı forsu”nu andıran çizgiler koyarak, Çankaya`nın kendilerinden yana olduğunu imasını vermeye çalışıyorlar…
Üniversitelerde “İNKILIA TARİHİ DERSLERİ” bunun içindir ki; bu alanda yetişmiş öğretim üyelerine verdirilmiyor… Yine bunun içindir ki; zorunlu din derslerinde siyasal amaçlı propagandalar yapılıyor. Bunun içindir ki; “TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU” çiğnenerek İMAM – HATİP LİSESİ mezunları din adamı olacaklarına, devlet bürokrasisine yerleştiriliyor…
Devlet, bundan sonra, istediği kadar laik eğitim vermeye çalışsın; nasıl olsa bu çevrelere SUUDİ SEMAYESİ ve dinsel amaçlı “BİRADER VAKIFLARI” siyasal ve mali destek sağlıyor… artı nasıl olsa “laik devlet” yavaş yavaş bu “ARAP ZİHNİYETLİ KADROLAR”ın eline geçiyordu.
“TÜRBAN” aslında yalnızca genç kızlarımızın başlarını örtmüyor; bu ÇOKULUSLU İSLAMCI DÜZENİN apaçık görülmesini engellemek içindir. Belki de kimilerinin gözlerini örtmeye yarıyordur ne dersiniz?
UĞUR MUMCU “RABITA” kitabında, RABITA örgütünce yayımlanan “A World Guide to Organizations of İslamic Activites” yani “İSLAMCI EYLEM ÖRGÜTLERİ DÜNYA REHBERİ” nin “RABITA OFİSLERİ VE TEMSİLCİLERİ” ile ilgili bölümünde “MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ” nin de adının geçtiğini belirtiyordu. İşte o yüzden UĞUR MUMCU öldürülüyor. Çünkü bütün yapının “paralellerin örümcek ağı”nın birlikte hareket ettiğini görmüştü ve bunları yetkili kurumlara ve halkına anlatmaya başlamıştı. Kitaplarını okursanız ip uçlarını da görebilirsiniz… ne yazık ki doğruları anlatan UĞUR MUMCU bu örümcek ağının hedef noktasındaydı… UĞUR MUMCU BASIN ŞEHİDİ olurken; bütün basın camiasına da bu bir sindirme ve korku ortamı oluşturarak özgür basını “YANDAŞ BASINA” bugün nasıl çevrildiğini görebiliyoruz….
Bugün bunlar ortada iken devletin yetkili organları, kurumları, hakim ve savcıları ne iş yaparlar? Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurmayacaklarda kime kuracaklar… bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI olarak herkes mi hain oldu? Hiç mi yok bir bahtı kara yiğit… leş mi kesildik ey halkım…
Sevgi ve saygılarımla… PARALELLERİN ÖRÜMCEK AĞI YAZISI DEVAM EDECEK… ŞİMDİLİK BU KADAR…  atamirası ulus… muratakbaş